26 Temmuz 2025 Cumartesi

Yapay Zeka'dan Değil, Yapay Beka'dan Korkun..!


Son yıllarda revaçta olan bir tartışma, hatta tehdit konusu var. Yapay zeka. Artificial Intelligence. Bilgisayarlar kontrolü ele geçirecek, makineler insanı dünyadan silecek falan. Filmler, diziler, kitaplar, makaleler. Genelde karamsar bir bakış açısıyla tartışılıyor. Sansasyona kaydıkça seyirci topluyor bu tartışmalar. Makinelerin gelişmesi ileride işi nereye götürebilir, insanlığın sonunu getirir mi tartışmaya değer bir konu, başka bir yazıda fikirlerimi ben de paylaşmak isterim. Ama çok daha yakın, çok daha güncel ve çok daha zararlı bir tehditten bahsetmek istiyorum ben. Evet, yapay zeka abartıldığı kadar olmasa da riskleriyle beraber geliyor ama yapay beka tüm olumsuzluklarını bugün hissettiğimiz çok daha somut ve güncel bir tehdit aslında. Üstelik getirisi de yok. Yapay Beka.    

Nedir bu Yapay Beka?
Devletlerin yaşamsal diye sundukları ve halklarına dayattıkları uygulamaların icraatların vazgeçilmez gerekçesi yapay beka. Çıkar çevrelerine yaranmak için aldıkları tüm kararları beka sorunu olarak sunuyorlar, oysa ortada beka sorunu falan yok. En azından onların yaptıklarıyla beka sorununun bir ilgisi yok. Bak bunu yapmazsak vatan elden gider, şunu yapmazsak din elden gider, bunu yapmazsak ekonomi çöker. Biz olmazsak ülke biter. Palavralarının gerekçesi hep aynı. Beka. Benim deyişimle yapay beka.  

Hemen yerel bir örnek vereyim. AKP örgütü 2023 seçimlerinde ne dedi? "Biz düşersek Gazze düşer" diyordu meydanlarda. Neticede AKP örgütü iktidarda kaldı ama bugün Gazze düşmeyi bırakın neredeyse haritadan silindi, dümdüz edildi, bir insanlık utancına dönüştü.  Yapay Beka bu işte. Biz olmazsak şöyle olur böyle olur, ama bakıyorsunuz korkulan korkutulan ne varsa daha kötüsü oluyor bunlar varken. Ya da değişseler de hiçbir olumsuzluk olmuyor. Yapay bir beka sorunu yaratıp kendini vazgeçilmez göstermeye çalışan bir sahtekarlık söz konusu. Ne tarım, ne ekonomi ne eğitim ne hukuk beka sorunu değil ama Gazze beka sorunumuz öyle mi. Yapay Beka bu işte. 

Mesela Terror diye bir dizi vardı. Kutuplarda mahsur kalan tayfalar arasında görüş ayrılığı ortaya çıkınca, sahte bir saldırıyı gerekçe göstererek silahlara ulaşıp üssü ele geçiren bir grup vardı. Aynı durum. Yapay Beka. Aman silahları verin yoksa hepimizi öldürecekler dediler meğer aralarından birkaçı düzenlemiş saldırıyı. Habis niyetlere paravan olan bir yapay beka.   

Beka sorunu adaletsizliktir oysa. Yoksulluğun artmasıdır. Emniyetsizleşen sokaklardır. Sorunun sebebi olanların kendilerini tek çözüm seçeneği olarak gösterdiği bir ahlaksızlığa prim vermek toplumsal intihardır.   

Yapay Bekayı bahane ederek yapılan kötülükleri, vurulan vurgunları say say bitmez. Dolayısıyla yapay zekaya gelene kadar insanlık önce kendi yalancılığını, çıkarcılığını, bencilliğini törpülemeye çalışsa, yapay beka sorunları yaratarak kendi halkını kazıklamasa çok daha mutlu bir yaşama kavuşabilir. Özellikle Türkiye gibi ilkel ülkelerin yapay zekayı değil yapay bekayı tartışması çok daha faydalı olacaktır.

Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

25 Temmuz 2025 Cuma

Alman Kadın Milli Futbol Takımı (3)


Ve yarı finale kadarmış..!
İspanya'ya uzatmalarda yenilerek kupaya veda ettik. 

Ortada maçtı. İki taraf da alabilirdi. Golsüz uzatmalara gitmesinden de belli zaten. İspanya bir tane atmayı becererek finale çıktı, yoksa çok üstün bir futbol sergileyemedi onlar da. Mesela Fransa daha çok zorlamıştı Almanları. 

2025 Avrupa şampiyonasında Alman kadın milli futbol takımını takip edeyim derken diğer takımları da görmüş oldum. İsveç, İngiltere, Fransa, İspanya ve Almanya futbollarıyla öne çıkan takımlar oldu. 

Genel bir değerlendirme olarak Almanların forvet hattı zayıf gözüktü. Biraz da teknik direktör seçimiymiş gibi geldi, savunmaya fazla yasladı takımı. Diğer güçlü takımlar gibi ısıran bir forvet hattına sahip değildik. Ne Cerci ne Schüller güçlü bir varlık gösteremedi. Schüller fazla oynama şansı dahi bulamadı nedense. Bu arada Cerci dedikleri Türk asıllı. Çerçi aslında soyadı. Orta saha da forvete katkı sağlayamadı, işler tıkandı bir noktada. Ne Hoffmann ne Bühl istenilen seviyede değildi. İki maçta uzun süre 10 kişi kalınca orta saha geri çekildi ve ileride çoğalamadık. Eksikler de vardı. Bir tutukluk göze çarptı, sanki sistem işlemedi bir türlü. Buraya kadar tecrübeyle geldik. Sonuçta ancak yarı finale yetti nefesimiz. Hakkımız da o kadardı bana sorarsanız. Özellikle son maçlarda en iyi performansı kalecimizin göstermesi de bir şeyler anlatıyor. Ben olsam özellikle forveti güçlendiririm sonraki turnuvalar için. Teknik direktörü de gözden geçiririm. İngiltere'nin teknik direktörü bir kadın var, daha iyi müdahaleleri oldu mesela. 


Final maçında İngiltere İspanya oynayacak. Ben İngiltere'den yanayım. Zenciler, Latinler falan bana aşırı hırslı ve kavgacı geliyor. Geçen turnuvanın şampiyonu İngiliz takımı zaten.

Değişik bir deneyimdi benim için. Bir daha uzun süre futbol seyretmem herhalde. Belki 20 senedir baştan sona maç izlememiş biri olarak 5-6 tane maç seyrettim kısa sürede. Muhtemelen bir sonraki Avrupa şampiyonasına kadar benim futbol maceram da böylece sonuna geldi. Kısa bir süre Türkiye'nin iğrenç gündeminden, zehirli atmosferinden uzak durmuş oldum.    


Teşekkürler Alman Kadın Milli Futbol Takımı.
En sevdiğim milli marş tartışmasız Rus milli marşıdır, duydum mu acayip duygulandırır beni, eşlik ederim, ama bu 3 bölümlük yazı dizisine Alman marşıyla son noktayı koyalım. Ülkesini satıp savan, yakıp yıkan bir topluluk değil, kıymetini bilen bir toplum olmamız dileğiyle. 

Einigkeit und Recht und Freiheit
Für das deutsche Vaterland!
Danach laßt uns alle streben
Brüderlich mit Herz und Hand!
Einigkeit und Recht und Freiheit
Sind des Glückes Unterpfand –
𝄆 Blüh' im Glanze dieses Glückes,
Blühe, deutsches Vaterland!


Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

22 Temmuz 2025 Salı

Z Kuşağı: Gümbür Gümbür Mü Geliyorlar?


Özellikle 2020'lerde yeni bir söylem moda oldu. Yeni nesil yani Z kuşağı gümbür gümbür geliyormuş. Kalabalıklara yaranma konusunda siyasetçilerle kıyasıya yarışan akademisyenlerden gazetecilere televizyonculardan yazarlara, hepsinin ağzında aynı slogan aynı sakız. Bu nesil çok başkaymış, taşlar yerinden oynayacakmış, inanılmaz bir gençlik varmış falan filan. Umut fakirin ekmeği derler ya o hesap bir aldanmaca-aldatmaca-aklama ayini. Hakikat şu: yeni nesil gümbür gümbür falan değil, tüm ilkel toplumlarda olduğu gibi bizim, bizden öncekilerin geldiği gibi paldır küldür geliyor. Birikimsiz ve bilinçsiz kaotik bir geliş yani. Z kuşağı dedikleri nesille ilgili bu tuhaf söylemlere çok sık denk geldiğim için, ciddiye almasam da birkaç cümleyle durumu kısaca tespit etmek istiyorum.

Bir kere bu Z kuşağının inanılmaz olduğu, gümbür gümbür geldiği falan, saçma sapan bir yanılsama. Belki de insanların tutunacak dal ihtiyacına cevap veren bir efsane. Bence yok öyle bir şey.  En ufak bir belirti yok. Zaten öyle olmasını gerektirecek bir altyapıya da sahip değil gençlerimiz. Ne eğitim ne öğretim ne ekonomi ne de yaşam kültürü açısından. Yeni neslin bilgi ya da davranış olarak “sıçrama” şeklinde nitelenebilecek bir üstünlüğü yok. Tam tersine dünyanın bizden çok daha ileri ülkelerinde gerileme olup olmadığı tartışılıyor. Kitap okuma oranlarının odaklanma süresinin düştüğü ve bunun beklenmedik negatif yansımaları olabileceği konuşuluyor. Peki bizde bu söylemler nerden çıkıyor? Kime hizmet ediyor? Gayet basit, daha önce açıkladığım “kutsalcılık” ilkelliğinin bir yansıması, binlerce aldatmacasından bir başkası. Artık kültürel yani kitlesel hale gelmiş doğru ya da yanlış bir şeyleri kutsama deliliğinin son gözdesi. 

Yığınla genç görüyoruz günlük hayatta. Hiç öyle nezakette, bilgide, bilinçte çağ atlamış bir halleri var mı yahu? Hatta 4-5 sene önce bir sene üniversitedeydim, ne yaparlar ne ederler epey bir fikir sahibiyim.


Bire bir yaşadım, ve nispeten seçkin sayılabilecek gençler arasında bir sene yaptığım gözlemlerin sonucu bu. Ha çok değerli gençler yok mu, tabii ki var. Ama onlar her nesilde var zaten. Biraz daha az olur çok olur ama hep var onlar. Dolayısıyla genele baktığında öyle bir önceki nesilden çok ilerde bambaşka bir nesil falan yok, keşke olsaydı, ama yok. Uydurmayın. Toplumsal evrimin tüm negatif ve pozitif yönlerini taşıyan, ileri ve geri tarafları tartışmaya açık bir yeni nesil bunlar da bizim gibi. 

Zaten pek çok şeyi değiştirecek, düzeltecek bir nesil yetişmesi için değil yetişmemesi için gereken her şey yapıldı özellikle 2000’li yılların başında TR’de. Bu okullarla bu toplumla bu devletle bu öğretmenlerle kendi kendine müthiş bir nesil yakalamamız mümkün değil ki? Mantığa aykırı. Hem Müslümanız diyorsunuz hem de bakire kadından çocuk çıkmasına benzer beklentiler içine giriyorsunuz. Akla aykırı bir kere.  Nasıl böyle bir yalana inanabilirsiniz? Hem okul hem de öğretmen kalitesi çok düşük TR’de. Yüzünüze söylüyorum işte, yerlerde sürünüyor. İlk-orta-lise-üniversite hiç fark etmez, istisnalar haricinde eğitimi geçtim, öğretim falan değil bu okullardaki, ortalıkta dolaşmasınlar diye binalara doldurmak hatta kapatmak bugünkü eğitim öğretim sisteminin yaptığı.

Sen sorunlarını çözecek bir nesil istiyorsan bunu yetiştirmek için gereken en azından maddi ortamı hazırlayacaksın. Bir şeyleri kökünden geliştirmiş, iyileştirmiş olacaksın. Ondan sonra yepyeni bir gençlik, nesil bekleyebilirsin ancak. 1923 devriminin ardından eldeki imkanlarla buna çalışıldı mesela. Ama TR’de Atatürk'ten sonra böyle kapsamlı bir atılım olmadı ki. Milli eğitimin, gençlik ve spor bakanlıklarının bütçedeki payına bakın mesela, anlarsınız buz gibi gerçeği.

Peki bu Z kuşağı gümbür gümbür geliyor söylemini nasıl gerekçelendiriyorlar? İşte cep telefonu kullanıyorlar, internet dünyasına doğdular, başka da bir temeli yok bu söylemin. Bu ikisi sadece. Ve ne cep telefonları ne de internet bizim geliştirdiğimiz onlara sunduğumuz olanaklar değil zaten. Ve alasını tüm dünyadaki gençler kullanıyor. Hatta onlardan önceki nesillerin yetişmiş olanları da kullanıyor . Bir fark yaratamayız ki bunlarla.

Gerçekten komik, hiçbir teknolojinin üreticisi olmayan, tüketimde bile bir kalite yakalayamamış ülkelerin, gençlerine cep telefonuyla geziyorlar diye süper kahraman muamelesi yapması. Ortada fol yok yumurta yokken. Saçmalık.

Bu tarz övgülerin bir söylemin parçası olduğu hatta bir slogan olarak kullanıldığını görmek için çok zeki olmaya da gerek yok. Ezbere konuşan bir toplumun ağızdan ağıza aktardığı kirli sakızlardan biri bu da. Her yeniliğin, yeni denilenin hayırlı olmayacağını anlayamamış zavallılar hala, yaşanan bunca kabustan sonra bile.    

Ne eğitime ne spora ne doğaya ne teknolojiye ciddi bir yatırım yapmadan, bilinçlenme sağlamadan, yeni iş imkanları eğitim fırsatları yaratmadan yeni nesille övünüp durmak nasıl bir kandırmacadır.

E böyle bir kutsanma bombardımanı altındaki yeni nesil de kendini pek bir özel zannediyor doğal olarak. Ben neymişim yahu, zaten bütün sıkıntıların sebebi bu orta-ileri yaş grubu demeye başlıyor. Suçlamalar havada uçuşuyor. İşler iyice rayından çıkıyor, hatta yeni bir anlamsız ayrışma yaşanıyor. Bir kez daha eskisinden çok da farkları olmadığını gösteriyor aslında Z kuşağı, Onlar da işin kolayına kaçıyorlar ve kirli akışta, aptalca alkışlarla sürüklenerek kendilerini ülkelerindeki yaşlılarla kıyaslayıp çok başka oldukları yanılsamasına vehmine kapılıyorlar, hemen inanıyorlar işlerine geldiği için. Bir kere gençlik sağlıklı olsa kendisini bir önceki nesille ya da Anadolu'nun çağdışı insanlarıyla değil, çağdaşı olduğu diğer ülkelerdeki gençlerle kıyaslar. Değil mi? Aklı başında bir gençliğin yapacağı budur, senin yarışacağın esas grup onlardır çünkü. Çin’deki, Macaristan’daki, Fransa’daki, Güney Kore’deki gençlerle kıyaslasana sen kendini, ne işin var uygarlıktan nasibini almamış trogloditlerle de kendini onlarla kıyaslayıp rahatlıyorsun..!

Her şeyimiz gibi gençlerimizin çoğu da asgari donanıma sahip değil, kaliteli dünyayla rekabet edemeyecek durumdalar. İnternet sayesinde diğer ülkelerle beraber biraz dışarıya açıldılarsa, bu TR’nin eğitim sistemiyle, siyasetiyle değil, küfür edip durduğunuz Batılıların icadı internet ve bilgisayarlar sayesinde oldu. Ve maalesef bir yandan palavradan Z kuşağı övgüleri yaparken, bir yandan da çocukların tırnak içinde bu “teknolojik nimetlere” ulaşımını bile zorlaştırdıkça zorlaştırdınız. Yani desteği bırak köstek oldunuz. Haraç boyutunda vergilerle yaptınız bunu, internetin bile en kalitesiz ve en pahalı olduğu ülkelerden biri TR. Daha bunu bile halledememişken nasıl oluyor da gençlikten yanaymış gibi gözükebiliyorsunuz, bu palavraları sıkabiliyorsunuz!

Aslında başka bir yazıda ya da programda internet ve cep telefonlarıyla büyüyen neslin avantajlarını ve dezavantajlarını konuşmak istiyorum, o daha enteresan daha evrensel bir konu olacak ama önce şu TR’deki garabete kısaca değinmeden olmazdı. 

Son sözü başta söylemiştim. Boşuna kendinizi kandırmayın. Anasının babasının sadece bir üst modeli bir gençliğimiz var ve ilkel toplumlarda gençlik, gümbür gümbür değil paldır küldür gelir. Gerisi, içi boş bir tıngırtıdan, bir slogandan, hatta yalandan başka bir şey değildir.

Ektiğinizi biçeceksiniz. Denklem bu kadar basit. Ne verdik ki ne bekliyoruz sorgulamasını yapmadan böyle atıp tutarak olmuyor. Yine başkalarına şükredin ki onların ektiği sayesinde siz de biraz daha kaliteli ürün alabiliyorsunuz.

Sağlıklı bir toplum, bir yerlere hoş gözükeceğim diye “nesil Nazizmi” yapmaz, yaşı ne olursa olsun kaliteli insanlarını öne çıkartır, örnek gösterir. Toptancılıktan alabildiğine uzak durur. Ben insanların ayrıştırılmasından yanayım aslında, ama ırka, yaşa, dine, cinsiyete göre değil insani kalitelere göre ayrıştırılmalı toplum. Nezakete, çalışkanlığa, dürüstlüğe, işini iyi yapmaya, birikime göre, değil mi. Bunu ne kadar başarılı yaparsak o kadar başarılı bir ekonomiye, eğitime, idareye sahip oluruz, en önemlisi de o kadar mutlu oluruz. 

Aksi takdirde, zaten A’dan Z’ye her şeyi yanlış bir ortamda, toplumda, A nesli olsan ne olur Z nesli olsan ne olur be çocuğum…


Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

21 Temmuz 2025 Pazartesi

Avrupa Kadınlar Futbol Şampiyonası 2025 (2)


Danimarka maçını kaçırdım. Grup elemelerindeki üçüncü ve son maç çeyrek finali garantilemiş İsveç ve Almanya arasındaydı. Özellikle gereksiz bir kırmızı kartla 10 kişi kalınca İsveç parçaladı. 1-4 yenildik. Halbuki ilk golü biz atmıştık, Jule Brandt farkı. İlk maçta Polonya'ya karşı seyrettiğim "Alman makinesi" çalışmadı, bahsettiğim Klara Bühl geri çekilince sıradanlaştı. Kalecimiz saçma hatalar yapıp durdu. Olmadı yani, İsveç de iyi takımdı, hakkıyla kazandı. Hatta bu İsveç kupayı alabilir diye düşündüm. Sonra kendi hatalarıyla İngiltere'ye ucu ucuna elendiler.  

Derken dün çeyrek finalde Fransa Almanya maçını seyrettim. Bu sefer 13. dakikada yani daha da erken Hendrich'e gelen saçma bir kırmızı kartla 10 kişi kaldık. Haydaaa! Fransızı gereksizce saçından çekince, İsveçli hakem de haklı olarak attı. Fransa'yı ilk kez seyrettim. Tuhaf geldi. Zencilerle latinoların toplandığı bir takım gibi. Yaka paça sertlikte oynuyorlar, sokak futbolu bir nevi. Antipatik buldum ama iyi oyuncuları var, hızlı ve çalımcı bir tarzları var. Karchaoui mesela. Bacha, Cascarino. Isıran bir takım Fransa, akın akın geliyorlar. Fakat Almanya direndi. Hem de 120 dakika boyunca. Hatta bir de penaltı kaçırdılar. Kalecimiz  Berger bu sefer toparlanmıştı. Müthiş bir top çıkardı sonlara doğru. Bühl yine ortada yoktu. Schüller sonradan girdi. Jule brand yıldıza en yakın oyuncuydu. 


Neticede 11-11 oynansaydı ne olurdu bilemem ama bence Fransa daha iyi oynadı fakat Alman tecrübesi ve disiplini biraz da şans yardımıyla maçı penaltılarda almayı bildi. "Die Mannschaft" değil mi... 

Şimdi İspanya'yla yarı final oynayacağız, umarım 11-11 bir Almanya seyretme imkanı buluruz. Fakat takım iki maçtır fena sarsıldı, hatta hırpalandı. Bakalım gidişata nasıl bir etkisi olacak bu tecrübelerin.  

Avrupa Kadınlar Futbol Şampiyonasından memnunum. Erkek futbolunda bir mekanikleşme aşırı profesyonelleşme var. Kadınlar bu seviyede biraz daha amatör ruhlu ve itişmenin daha az yaşandığı bir futbol seyretme imkanı tanıyor. Daha estetik fizikler olması da cabası. Yıllar sonra birkaç maç seyrettiğime pişman etmedi. İngiltere, İspanya hep güçlü takımlar, bakalım ne olacak. Takibe devam. Kafa dağıtmak için birebir.  


Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...