29 Kasım 2017 Çarşamba

Everybody's Fine - Herkesin Keyfi Yerinde (2009)



"Herkes İyi..."
Frank Goode (Robert De Niro) çocuklarını başarılı olmaları konusunda zorlayarak yetiştirmiş ve hayatını fabrikada telefon kabloları yaparak kazanmış dul bir baba. Eşinin ölümünden sonra yalnız yaşıyor. Farklı şehirlerde farklı işlerde çalışan dağınık haldeki dört çocuğuyla bir türlü bir araya gelemeyince kalbinden rahatsız olmasına karşın hepsini tek tek ziyaret etmeye karar verir. Her karşılaşma yeni bir hayal kırıklığı haline gelirken en fazla ihtimam gösterdiği çocuğu David’e bir türlü ulaşamaz. Hiç kimsenin telefonda söylendiği gibi “iyi olmadığı” bir gerçek dünyayla karşılaştıkça kalbi teklemeye başlar.    

Rahatça en sevdiğim üç yönetmenden biri diyebileceğim ve çoğu filmini defalarca seyrettiğim İtalyan auteur yönetmen Giuseppe Tornatore’nin 1990 tarihli “Stano Tutti Bene” filminin Amerikan versiyonu. Yönetmen Kirk Jones (Waking Ned). Başrolde Robert De Niro var. Yardımcı kadro çok zengin: Drew Barrymore (Rosie), Kate Beckinsale (Amy), Sam Rockwell (Robert).  Özellikle De Niro’nun son dönemlerde çıkarttığı en iyi iş diyebilirim. Bu arada filmin burada kullanmadığım afişi ve Türkçe "Herkesin Keyfi Yerinde" şeklinde çevirisi sanki bir aile komedisi ya da romantik komedi gibi gözükmesine yol açarak insanı yanıltıyor oysa film sapına kadar aile draması.   

Frank yaptığı işi önemseyen bir adam. Yaşamını bir fabrikada telefon telleri yaparak geçirmiş. Büyük hayalleri olmamış ve emek verdiği telefon telleri sayesinde hem çocuklarını büyütmüş olmakla hem de insanların birbirinden uzaktayken dahi iyi iletişim kurabilmesine katkı yaptığını düşünerek gurur duyan bir adam. Kendi sahip olmadığı fırsatları çocuklarının iyi değerlendirmesini istemiş ve onlardan hep daha fazlasını beklemiş. Beraber yaşadığı ailesiyle iletişimi sınırlı olmuş. Yıllar sonra ayrı yaşadıkları günlerde kendi eliyle yaptığı telefon tellerinin çocuklarını ona yakınlaştırmak yerine her gün biraz daha uzaklaştırdığını fark edince gerçeğin kalbine bir yolculuğa çıkmaya karar veriyor. Aslında çocukların araya mesafe koymalarının nedeni babalarını hayal kırıklığına uğratmaktan korkmaları. Olmalarını istediği insandan daha azıyla karşısına çıkmak istemedikleri için onu “erteliyorlar”. Sonunda Frank “Everybody’s Fine”ın basit bir geçiştirme ya da kaçış değil, tüm üzüntülere karşın hayata devam etme iradesini sembolize eden bir ifade olduğunu kabul ediyor.


Filmde duyguların yükseldiği çarpıcı sahneler serpiştirilmiş. Çocuklarının küçüklük haliyle masa başında yüzleşmesi, hastanedeki itiraf, eşinin mezarını ziyareti ve resim galerisindeki tabloyu buluşu unutulmazdı.

Sonunda buruk ama her şeye rağmen yaşama tutunan insanların görüntüsü eşliğinde, Paul Mc Cartney’nin özellikle bu film için  bestelediği “I want to come home” şarkısıyla veda edilmesi dokunaklıydı ve kendimi kayan yazılara dalıp gitmekten alıkoyamadım. Yaşamın duygusal boyutunu keşfe meraklı her filmsevere tavsiye edebileceğim harika bir film.  

I want to come home Paul Mc Cartney


NOTLAR
Alice means truth in Greek.

“Mom was a good listener, u were a good talker”
“U pushed us pretty hard, David felt it the most”

Rosie: “Act as if nothing s wrong. Thats what mom did. Its the best for all of us”
Frank: “I cant do that . I cant act as if nothing happened.”

Frank: “David, I’m sorry”
David: “Thats non of ur fault dad…”

Galerideki kız: (David hakkında Frank’e) “He used to say that if it wasn't for his dad, he never would have become an artist. He said he would have ended up painting walls, and that dogs pee on walls...”

Frank: “If you would ask me I would have to say in all honesty, Everybody's fine. Everybody's fine.”























































































































Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...