Orhan Pamuk
Belgeseli: Imagine Serisi (BBC) (2018)
Uzun yıllar BBC’de
üst düzey yöneticilik de yapmış olan Alan
Yentob’un sunumuyla Imagine belgesel
serisi 2003’ten beri BBC’de devam ediyor. Takip ettiğim için daha önce birkaç
bölümünden burada bahsetmiştik. Mesela Doris
Lessing, Margaret Atwood ve Tolstoy (2
kısım) ile ilgili yayınlar geliyor aklıma hemen. En yeni bölümünde ise Alan
Yentob’un konuğu Orhan Pamuk, ya da
daha doğrusu Orhan Pamuğun konuğu Alan Yentob :) Bir saat 7 dakika sürüyor. İngilizce.
Alan Yentob Orhan Pamuğu İstanbul’da ziyaret ederek boğaza
nazır Cihangir Camisinin arkasındaki kendi evini, annesinin evini, Masumiyet Müzesini, Topkapı Sarayını ve İstanbul sokaklarını
beraber geziyor. Yentob’un bugüne kadar seyrettiklerim arasında en konuşkan
konuğuydu diyebilirim. Pamuğun konuşma tarzı bana Amiga bilgisayarındaki speech
modu gibi geldi. Planlı ve mekanik bir konuşması var. Belgeselde özellikle “İstanbul: Hatıralar ve Şehir”
kitabından çok alıntı yapılmış. Ayrıca Orhan Pamuğun evinin içi, arşivi,
kütüphanesi, not defterleri ve resimleri de bol bol mevcut. Üstelik araya Ara Güler'in siyah beyaz İstanbul portreleri de yerleştirilmiş.
Söyleşinin aralarına kitaplarından pasajların görüntüler
eşliğinde okunduğu sekanslar serpiştirilmiş, iyi de olmuş. Şu anda veba etrafında dönen tarihi bir roman
yazıyormuş ve hayatını kurtarmaya çalıştığı insanların nefretine maruz kalan bir doktorun yaşadığı ironiye değineceğini anlattı.
“This place always motivates
my imagination. I like old things. And
not because old things represent for me national identity, national past, but
they evoke other places, other worlds and also places that I fell I have strong
affinity too but I dont know why. And my novels are also about that.”
Bu cümleler ise Mort Cinder
ve Sonsuzluk Yolcusu grafik romanlarının senaristi müteveffa Hector Oesterheld’in de bir
röportajında söylediği benzer sözleri hatırlattı (bkz. link).
Yine kendini ve tarzını tarif eden şu cümlesi de dikkate
değerdi.
“Freud says what is repressed
comes back in disguise. I am the past of Turkey coming back in postmodern clothes”
Artık tuttuğum notların çoğunu buraya aktarmadığım için (vakit alıyor), şu anlamlı lafla bitirelim:
“My fear which I shared with
everyone in the secular Turkish bourgeoisie was not of God, but of the fury of
those who believed in her too much.”
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.