20 Eylül 2018 Perşembe

"Ride the High Country" (İz Peşinde) Western Filmi

Madenciler buldukları altınları çaldırmadan bankaya ulaştırmakta zorluk çekince banka Steve Judds (Joel McCrea) isimli eski bir kanun adamıyla anlaşır ve kendi adına madende altınları toplayıp getirmesini ister.

Steve, eski partneri Gil Westrum (Randolph Scott) ve genç Heck’i de (Ron Starr) yardımcı olarak yanına alır ve madene doğru yola çıkar.

Sam Peckinpah’ın pek söz edilmeyen ilk filmlerinden (1962). Western’in altın çağında yıldızı parlamış iki aktörün (Randolph Scott ve Joel McCrea) vedası gibi. Türkçe ismi yine anlamsız.    

Filmdeki iki eski arkadaş, Eastwood’un “Unforgiven”ındaki Munny ve Ned ikilisini hatırlattı. Hatta orada da yanlarında atıp tutan bir genç adam vardı (Schofield Kid). Emeklilik yaşlarında iki kovboy son bir işe kalkışıyor. Klasik iyi ve kötü adam tiplemelerinin bir tık üstüne çıkılabilmiş. Klişeleri, kişisel dönüşüm portreleriyle bir nebze aşabiliyor. Western türünde bir yol hikayesi. Eski Western’lere farklı bir bakış getiren Revizyonist Western akımının öncüllerinden. Kızılderili yok. Western dekorları ve motifleri değil, karakterlerin hikayesi merkezde, 1930larda geçseydi yine seyredilirdi. Yapım yılı artık Western’lerin eskisi gibi revaçta olmadığı bir dönem ve sanki filmin iki kahramanı iki “son mohikan” gibi o günleri yâd ediyor. Zaten finalindeki diyalog da bunu açıkça belli etmiş.   

Yine kanunların kötülerin elinde maskara oluşuna şahitlik eden bir film.
Bakın anlatayım. Elsa (Mariette Hartley) isimli kız “babasından kurtulabilmek için” madenci bir adama kaçıyor ama yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor. Herif madenci kasabasında kardeşleriyle birlikte yaşıyor ve anormal bir aile anlayışları var. Hammond ailesi. Neredeyse tüm kardeşler kızla gerdeğe girmeye kalkıyor. Bizimkiler de kızı kurtarmaya girişiyor ama adaleti sarhoş bir yargıçtan başka kimsenin temsil etmediği yerde kanunlar karşısında suçlu duruma düşüyorlar. Hep diyorum, bu kanunlarla ve bu yöneticilerle adalet istiyorsak,kimin ne diyeceğine bakmadan “breaking bad” şart. Adaletin başka yolu yok. Bırakın ister terörist, haydut desinler, ister arkanızdan küfür etsinler. Bildiğini okuyacaksın.   

Elsa’yla Steve Judds arasındaki şu diyalog tam da bu noktaya işaret ediyor:

Elsa:                “My father says there s only right and wrong, good and evil. İt isnt that simple, is it?”
Steve Judds:   “No it isnt.”

Sevdim. Tekrar seyrederim.  


































Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...