Impossible Planet
(Dizi)
Sağır ve yaşlı bir kadın olan Irma (Geraldine Chaplin – Dr Jivago) robot asistanı ile beraber bir
astral tur acentesine gider. Dedelerinin memleketi olan Dünya gezegenine gitmek
istediğini söyler. Oysa artık böyle bir gezegen mevcut değildir. Kaptan Andrews (Benedict Wong - IT crowd,
Prometheus) ve Norton (Jack Reynor -
Glassland) önce reddeder fakat yüksek bir para teklif edince kabul ederler.
Kadını Dünya diye benzer bir başka bir gezegene götüreceklerdir. Yolculuk
sırasında robot, kadını kandırdıklarını anlarken Norton ile Irma arasında bir
yakınlaşma başlar ve genç adam hayatını sorgular. Gezegene indiklerinde kadın
mutlaka bir tur atmak istediğini söyler. Norton ile beraber uzay giysileriyle
elele tura çıkarlar ama geri dönmezler.
Impossible Planet
(Öykü)
Robant tipi uzun boylu bir robot ile sağır yaşlı kadın (Irma
Vincent Gordon) astral tur acentesine gider. Dünya gezegenine gitmek istediğini
söyler. Dünya gezegeni gerçekliği tartışılır bugünün Atlantisi gibi bir
efsanedir. Önce reddedilir fakat yüksek bir para teklif edince kabul ederler.
Kadını Dünya diye benzer başka bir gezegene götüreceklerdir. Vardıklarında
gezegenin yüzeyinin niye bu kadar cansız hale geldiğini sorunca ticari
faaliyetlerin felaketlere sebep olduğunu söylerler. Norton, robotla kadını
gezegen yüzeyinde kısa bir tura çıkardığında robot kadını kucaklayıp denizin
içine yürür ve ortadan kaybolurlar. Norton dönüp olanları Kaptan Andrews’a
anlatır. Andrews tek başına gemiye yürürken yerde metal bir cisim bulur. Gemide
bu cisme baktığında üzerinde E Pluribus Unum yazdığını görür, bir
anlam veremez. Önemsemez bir ifadeyle cismi çöpe fırlatır.
İZLENİMLER
İkinci bölümde de öyküden epey farklı bir uyarlama izledik.
İlkinde olduğu gibi bu alternatif yorumun hoşuma giden şiirsel bir tarafı
olmasına karşın özellikle yarısından sonra hikaye, inandırıcılığını demeyelim ama zeminini koruyamıyor. Irma ve Norton yakınlaşması bir "kozmik buluşma" olarak daha iyi verilebilirdi. Niçin sorusu izleyiciye bırakıldığında ortalama mantıkla açıklanması zor bir
yakınlaşma bu. Philip K. Dick’in öyküsünün
finali ise daha somut.
Irma artık varolmayan bir geçmişin peşindeyken Norton
aslında mutlu olmayacağı yani varolamayacağı
bir geleceğin peşinde. Bu iki yanılgı şimdiki zamanda buluştuğunda iki
yabancı arasında bir çekim oluştu gibi düşündürdü bana. Dizinin ismiyle de
müsemma olmasından hareketle (Electric Dreams) bir çeşit "elektrik" alma diyebiliriz moda deyimle
:)
Oyuncular iyiydi. Bilhassa Geraldine Chaplin’i (Charlie Chaplin’in kızı) beğendim. Game of Thrones’daki Khaleesi’nin yaşlılığına nasıl da
benziyordu. Benedict Wong’u Prometheus’ta
fark etmemiştim. Ben bu adamı bir yerlerden tanıyorum hissi yaşamak güzeldi,
sonradan çözdüm ki IT Crowd’daki
efsane rolünden hatırlamışım (Matriks parodisinde Morpheus).
Dizinin sonuna kadar insanlar kadıncağızdan para koparmanın
peşindeyken robotun “insanlık” gösteren
tek canlı olması altı çizilmesi gereken bir kontrast oluşturdu. Zaten bu gezegenin daha az “insan” ve daha fazla
makineyle çok daha yaşanabilir olacağını düşündüğüm için makineleşmenin
olumlu yanlarının her türlü olumsuzluğundan kat kat fazla olduğunu bir kez daha
şiirsel bir anlatıda hissetmiş oldum.
Cloud Atlas
filmini seyrettiniz mi? Ya da David
Mitchell’ın aynı adlı kitabını okudunuz mu? Bana göre dizideki hikayeyi en
iyi açıklayan Isaac Sachs’in sözleriydi:
“Belief, like fear or love, is a force to
be understood as we understand the theory of relativity,
and principles of uncertainty. Phenomena that determine the course of our
lives. Yesterday, my life was headed in one direction. Today, it is headed in
another. Yesterday, I believe I would never have done what I did today. These
forces that often remake time and space, they can shape and
alter who we imagine ourselves to be, begin long before we are born, and
continue after we perish. Our lives and our choices, like
quantum trajectories, are understood moment to moment, at each point of
intersection, each encounter, suggest a new potential direction.”
DİZİ ve ÖYKÜ FARKLARI
Gördüğünüz gibi öykünün (1953)
sonu Maymunlar Gezegeni (Planet of the Apes) (1968) filminin
sonuyla benzer. Hani George taylor'ın (Charlton Heston) filmin sonunda Hürriyet heykelinin kalıntılarını bulduğunda aslında başından
beri dünya gezegeninde olduğunu anlamasına benzer bir finali var. Burada
heykelin yerini Amerikan madeni parası almış. Dizide ise final böyle değil;
daha metafizik daha romantik daha gerçeküstü ve belirsiz bir final
seyrediyoruz. Tarihlere baktığımızda Maymunlar
Gezegeni finali bu öyküden esinlenmiş olabilir. Öyküde Norton, Kaptan
Andrews’tan çok farklı değil. Dizide ise
Irma’ya karşı bir yakınlık duymaya başlayan ve eşinin lüks bölgede
oturma isteğine karşı kendi yaşamını sorgulayan bir karakter olarak
resmedilmiş. Final ise "kozmik buluşma" temasına bağlanmış.
Khaleesi vs Irma |
Benedict Wong, Morpheus rolünde. Unutulmaz bir IT Crowd bölümüydü. |
“Some places want to change and some places dont wanna change.”
“I love her…we just…dont always want the same thing…” (Aldatıcı bir ilişki...)
Primo central – lüks bir semt
Eşi orayı istiyor durmadan
Selling pre-digested happiness (Ne güzel bir tabir...piyasada satılan mutluluk paketleri için)
RB29 – robotun modeli
Irma: “Here there will always be a mystery”
Irma: “I hear some people better than others” (Ben de böyle hissederim genelde. Belki de hepimiz.)
Norton: “Do u dream about me Barbara?”
Irma: “There’s an
unknown here, cant u feel it?”
Kaptan:“U know the truth right?
RB29: “The Truth… None of us knows that Mr Andrews” (Klasik Philip Dick sorgulaması)
Senaryoyu David Farr yazmış
Irma: “Thats why
when u opened the door in the office, I knew everything would be all right. I
dreamt u Mr Norton. Deep in my heart. And I think maybe u dreamt me too."
(yukarıdaki cümleden de anlaşıldığı üzere hayaller sadece bizim kontrolümüzde olmayabiliyor. Evrenin bizimle iletişim kanalı haline de gelebiliyorlar bazen. İşte bu yüzden Irma, Norton'a "Ben seni hayal ettim, belki sen de beni" dedi ve yine bu yüzden Norton eşine "Beni hayal ediyor musun" diye sordu Tam bizim anladığımız anlamda şapşal bir hayalcilik değil burada bahsedilen. Evrenin, belki de genlerinin sana fısıldaması gibi bir iletişim kastediliyor. Ortalama insan anlayışının henüz ancak hissedebileceği olaylar...)
Öykü Notları
Öyküde birkaç tasvir dışında kayda değer bir diyalog yok. Hikaye çok hızlı ilerliyor ama bir bütünlük var. Toplamı 10 sayfa kadar zaten. Dick’in romanlarından önceki kısa hikaye döneminin ürünleri. Bu dönemde fikirlerini skeç tarzı minik hikayelere dönüştürerek hem yazma egzersizi yapmış hem de fikirlerini not etmiş gibi.