26 Kasım 2017 Pazar

Gönül Dağı, Wilco, Sibel Cantank, Şoförlük, TRT



Geçen gün kanallarda gezinirken TRThaber’de bir kamyon sohbetine rastladım. Evet evet, yanlış duymadınız, kamyon sohbeti. Aslında TRThaber’de doğru dürüst bir programa nadiren denk gelinir ama hem bir anlığına duyduğum içten ses hem de bir kadını kamyonun şoför koltuğunda direksiyon sallarken görmek ani bir frenle bu kanalda kalmama sebep oldu. İyi ki de kalmışım. Son zamanlarda TV’de rastladığım en samimi, en duru sohbeti dinleme şansını buldum. Hem de kendi ülkemden bir insanın ağzından kendi dilimde bir programda. Bu ülkenin TV yazarlarının büyük çoğunluğu kendi gruplarının yayın reklamlarından kalemini kaldıramadığı için bu programa da Kale’de yer vermeye karar verdim. 

Programın ismi Gönül Dağı. İz TV’den de tanıdığımız gezgin Wilco Van Herpen yol boyunca şoförlerle konuşuyor. 10 ve 11. bölümlerde konuk kamyon şoförü bir kadın. İsmi Sibel Cantank. Yarım saat boyunca pek çok konuda o kadar aklı başında konuştu ki, benim gibi pek çok izleyiciyi ekran karşısına çivilediğinden ve unutulmayacak izler bıraktığından şüphem yok. En ufak bir ajitasyon yoktu. Ucuzluk yoktu. İdeoloji yoktu. Mesaj vermeden, toplumsal kabullere dümen kırmaya tenezzül etmeden kendi türküsünü söyleyen dört dörtlük bir kadın, dört dörtlük bir insan seyrettik. Doğallığın zirvesinde bir yol sohbetiydi.


Çocukluğundan, babasından, eşinden ve bol bol da işinden bahsetti Sibel hanım. Konuşurken laflarını aklıyla seçti, sloganları tekrarlamadı. Sussa da dinlensek dediğimiz onca insanın aksine haftaya yine dinlesek dedirten bir konuşma yaptı.

Bir kadın düşünün 1300 km gidiş 1300 km dönüş Samsun-İstanbul hattında direksiyon sallasın. Babasının kucağında tanıştığı sürücülüğü halen keyif alarak ve hakkını vererek Türkiye gibi bir ülkede sürdürsün ve mutlu kalmayı başarsın. Wilco bir ara dayanamadı ve sordu: 

“Ya sen başka bir iş yapmak istiyor musun?”
Yüzü kadar sesi de güleç olan Sibel hanım’ın verdiği cevap netti: “Yok ya, ben işimi seviyorum”. Zaten bu o kadar belliydi ki.


Sibel hanımın yaşama, vicdanını ve aklını nasırlaştırarak tutunmaya tenezzül etmeyecek kadar güçlü olduğu direksiyon başındaki dik ve sağlam duruşundan belliydi. Kullandığı çekici kamyonun taşıdığı kaza yapmış araçlara baktığında kafasından geçen düşünceleri o kadar samimi ortaya koydu ki: “Bazen öyle araçlar yüklüyoruz ki..Acaba diyorum..içindeki sağ çıkmış mıdır…”

Havadan sudan bir muhabbet değildi kesinlikle. Öylesine güzel hayat dersleri vardı ki: “Kaza yapacağım korkusu ya da kaza yaptıktan sonra yaşadığınız korkuları aşamazsanız şoförlük yapamazsınız. Her an onun stresi onun korkusuyla kendinizi kısıtlı hareket ettirmeye başlıyorsunuz. Bu da sizin araba sürüşünüzü etkiliyor.”. Yaşam da böyle bir şey değil mi...

Sibel hanım’ın babası zamanın hali vakti yerinde otobüsçülerindenmiş ve ona tüm Türkiye’yi gezdirmiş.  O ise şimdi çalışıp, rahmetli olan babasının emaneti annesine de bakıyor. Üstelik eşi de şoför. Hiç şikayetçi değil. “Babam şu halimi görse gene gurur duyacağına eminim” diyecek kadar tuttuğu yolun doğruluğundan gururlu. Hayatta zamanında yaşanması gereken mutluluklar olduğunun da farkında pek çok insanın aksine. Onu da şu sözleriyle belli etti: “Geri dönsem, gene aynı şeylerle karşılaşsam, gene aynılarını yaşardım. Çünkü o anda onları yaparken mutluydum. Mutluluk benim için önemli.” En mutlu günlerinin çocukluğu olduğunu dile getiren Sibel hanım küçüklere sık tekrarlanan öğütlerin aksine çok daha anlamlı bir tavsiyede bulundu: “Küçüklere tavsiyem, büyümek için acele etmesinler.”


Samimiyet dedik ya, sonlara doğru Wilco’nun yönelttiği bir soru aslında biraz çanak bir soruydu ama onu da çoğu erkekten daha cesur ve samimi bir şekilde cevapladı:

Wilco: “Bu şoför dünyası çok samimi bir dünya mı?”
Sibel: “Tabii ki birbirlerini kolluyorlar ama öyle çok içten çok samimi değiller ya..Bunu söylersem kendime yalan söylemiş olurum.”

Bu ülkenin Sibel Cantank gibi değerli insanları dünyanın her yerinde rahatça yaşayabilecek medeniliğe ve beceriye sahip. Gittikleri yere de değer katabilecek potansiyelde insanlar. Sorun bu insanların kıymetini bilmekte ve onları kalitelerine mütenasip konumlara getirecek bir sistemin işletilmesinde.

Babasının otobüslerinin arkasında “Unutama Beni” yazarmış. Esmeray’ın şarkısı. Annesine böyle söylermiş babası ve bu lafı tüm otobüslere yazdırmış. Biz de Sibel hanım’ın babasına saygı olarak bu güzel şarkıyla yazıyı sonlandıralım.

Allah Sibel hanıma hayırlı yolculuklar, mutlu bir ömür nasip etsin.
Yolu açık olsun.

Ve Türkiye
"Unutama" böyle temiz yürekli insanlarını 





















Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...