“Un photographe est quelqu’un qui ecrit avec la lumiere, dessine la
monde avec des lumieres et des ombres.”
Açılış, Salgado’nun fotoğrafçılık tarifiyle yapılmış: “Fotoğrafçılık, ışıkla yazmak, ışıkla ve
gölgelerle dünyayı resmetmektir” Bu tanıma uygun olarak belgesel boyunca karanlığın
kalbinde yaşananlar ışık demetleriyle ölümsüzleşerek ekranlarımıza yansıyor. Bazı
fotoğraflara baktığınızda aynı gezegende
mi yaşıyoruz diye düşünüyor insan.
“Salt of the earth”,
yani toprağın/dünyanın tuzu bir deyim. En son bozulan, saflığını koruyan, çürümeye en fazla direnenleri tarif ediyor. Türkçe'de de "ya tuz kokarsa" diye bir laf vardır biliyorsunuz. Kökeni İncil'e kadar uzanan bir söz. Matta İncil'inde geçen bir ayet şöyle:
Diğer yandan "Salgado" isminin Portekizce kelime anlamı da "tuzlu" olduğundan ince bir gönderme yapılmış oluyor.
Matthieu 5:13: Vous
êtes le sel de la terre. Mais si le sel perd sa saveur, avec quoi la lui
rendra-t-on? Il ne sert plus qu'à être jeté dehors, et foulé aux pieds par les
hommes.
Diğer yandan "Salgado" isminin Portekizce kelime anlamı da "tuzlu" olduğundan ince bir gönderme yapılmış oluyor.
Belgeselin yönetmenleri Wim
Wenders ve Salgado’nun oğlu Juliano Salgado.
Salgado kendi fotoğrafçılık tarzını “Photographie Social” olarak tanımlıyor. Belgeselde yer verilen tematik
fotoğraf albümleri şunlar:
Serra Palada
Autre Ameriques (1977-1984)
Bresil (1981-1983)
Sahel: L’Homme en Detresse
(1984-1986)
La Main de L’Homme (1986-1991)
Koweit (1991)
Exodes (1993-1999) (Deplacement
des populations)
Tanzanie
(1994)
Yougoslavie
(1994-1995)
Congo
(1994)
Rwanda
(1995)
Congo
(1997)
Genesis (2004-2013) (Une lettre
d’amour a la planete)
…ve Instituto Terra’nın hikayesi.
Fotoğrafçılıktaki ustalığı bir yana, sadece aile
çiftliklerinin bulunduğu çoraklaşmış araziyi eşiyle beraber yeniden ağaçlandırarak
canlandırması bile tek başına belgesel konusu olabilecek kadar epik bir azim hikayesi.
Sadece şahitlik etmekle kalmayan, aynı zamanda elini taşın altına sokan bir
eylem adamı Sebastiao Salgado. Yalnızca fotoğraf çalışmaları değil, hayat arkadaşı ve en büyük destekçisi Lelia Salgado ile paylaştığı yaşam öyküsü de özetle verilmiş.
Serra Palada madenlerinde günde 50-60 kez inip çıkan "karıncalaşmış" kalabalıkların akıl almaz görüntülerinden, Kuzey Brezilya’da sık rastlanan çocuk ölümleri ve fakirlik
sebebiyle çocukların sırayla aynı tabuta konmasına, bakkallarda sıradan bir mal
gibi tabut satılmasına uzanan o kadar çok çarpıcı gerçek belgelenmiş ki, her bir fotoğraf
durup üzerinde saatlerce düşünmeyi ve araştırılmayı hak ediyor.
Gözlerden uzak tutulana şahitlik eden cesur karelerin resmi
geçidi. Sadece fotoğrafçılıkla ilgilenenlerin değil, yakın tarihe meraklı olanların da faydalanabileceği zengin bir kaynak.
Bir kere değil, zaman içinde tekrar tekrar seyredilebilecek “evladiyelik” bir belgesel.
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.