Pasquale ve
Giuseppe sokaklarda ayakkabı boyacılığı yaparak yaşamaya çalışan iki çocuk. Bir
hayalleri var: beğendikleri atın sahibi olmak. Bunun için para biriktiriyorlar
ama bir türlü yetmiyor. Daha fazla para bulmak için kaçak malların kuryeliğini
üstlendikleri bir iş kötüye gidince tutuklanıp çocuk cezaevine konuyorlar.
İçeride hayat dışarıdakinden kolay değil. Ayrı hücrelerde, farklı çocukların etkisi
altında arkadaşlıklarını sürdürmeye çalışırken hayat onları usul usul birbirlerinden
uzağa ve uçurumun kenarına doğru sürüklemeye başlıyor.
Büyük İtalyan
yönetmen Vittorio de Sica’nın klasiklerinden
biri. Hatta ilk önemli sayılan filmi. Neorealist İtalyan akımının incilerinden.
Senarist kadroda büyük usta, pek çok De Sica klasiğinin senaristi Cesare Zavattini de var. Yoksul İtalya
sokaklarının şahitliğini yapan De Sica’yı çok severim. Devlet mekanizmalarının
işlevsizliği, sosyal sistemin çürümüşlüğü, insanların sefaleti gibi gerçek
konuları gerçek insanlarla anlattığı filmlerini her seyredişimde hem duygulanıp
hem düşünürken buluyorum kendimi. Basit bir melodramdan çok daha fazlasını veriyor De Sica'nın filmlerinde.
Bu hikayede Amerikan battaniyesi sattılar diye hapse atılan iki çocuğun dramına
yoğunlaşırken, her zamanki gibi bir İtalya eleştirisi, hatta bir “condition humaine” sorgulaması var. Kötü çevrenin iyi ilişkilere yaşam fırsatı vermediği bir kargaşa ortamı ve hapishanelerin ağzına kadar dolduğu savaş sonrası İtalya etkileyici bir fon oluşturuyor. Mesela
Pasquale ve Giuseppe arabayla hapishaneye götürülürken elinde
kitabıyla okula giden çocukları seyredişleri kolay unutulur cinsten bir sahne değil.
Sahne geçip gittikten çok sonra bile insanın içi cız etmeye devam ediyor. Yine bir
başka sahnede memurlar çocuğa adresini soruyor, çocuk aylardır bir evin
asansöründe kaldığını söylüyor. Asansörde yaşayan bir çocuğu iki tane kaçak
battaniye sattı diye bilmem kaç yıl hapishaneye koyan bir devlet..bir ceza hukuku..bir sistem..
Neyini konuşacaksın…Ortada bir suç varsa da, bu çocukların suçlu olmadığı kesin.
Benim için bir Bisiklet
Hırsızları, Umberto D ya da Milano Mucizesi değil, ama vasatın
üstünde, boşa konuşmayan, anlatılması gerekeni anlatan bir film olarak
seyrettiğime gayet memnunum.
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır. .