21 Mayıs 2018 Pazartesi

"Blood Road" (belgesel): Bisikletle Ho Chi Minh Yolu ve Vietnam Savaşı Gerçekleri (2017)

 “We call it the Vietnam war, they call it the American war. I’m sure the history books of each part is skewed and who knows what the truth is?” Rebecca Rusch

Amerikan Savaşı desem aklınıza ne gelir? Belki Amerikan iç Savaşı. Oysa Vietnam’lılar Amerikalılara karşı ülkelerini savundukları savaşı böyle adlandırıyor. Tüm dünya ise Amerikalılar gibi Vietnam Savaşı diyor. Bu bir savaş değil, işgale karşı direnen, yurdunu savunan Vietnam’lıların vatan savunması aslında. Amerika’nın Rusya’ya ve ondan işaret bekleyen diğer ülkelere bir gözdağı operasyonuna karşı Vietnamlıların direnişi.  

Rebecca Rusch profesyonel bir atlet ve bisikletçi. Babası Vietnam savaşına pilot olarak katılmış ve yıllar önce Laos üzerinde düşürülmüş. Rebecca uçağın düştüğü yere bisikletle bir yolculuğa çıkıyor. Ona bu anlamlı yolculukta eşlik eden ise Vietnamlı profesyonel bisikletçi Huyen Nguyen. Rotaları Ho Chi Minh Trail (Vietnam, Laos, Kamboçya) olarak bilinen (eskiden Hindiçin bugünlerde Güneydoğu Asya olarak anılan bölgenin bir kısmı) kuzeyden güneye inen ve birçok yatay kollara sahip bir güzergahı kapsıyor. Vietnamlılar bu güzergaha “Bağımsızlık Yolu” adını vermiş çünkü Amerikalılara karşı direnişlerinde erzak ve malzeme ikmali bu yol sayesinde yapılabilmiş. O dönem taşıma için ağırlıklı olarak bisikletlerin kullanıldığını düşünürsek, bu yolun yine bisikletle katedilmesi ayrı bir anlama sahip.

Vietnam-Amerikan savaşında (1964-1975) yıllar önce birbirine karşı savaşmış babaların çocukları biraraya gelip beraber bir anma gerçekleştiriyor. Bu Amerikalıların geçtiği yerde de ot bitmiyor yalnız, “Trail of Tears” (Gözyaşı Yolu) olayında kızılderilere neler yaptıklarını yine bu blogda paylaşmıştık.



Savaştan sonra Vietnamlılar Ho Chi Minh Trail’i geliştirip kullanmaya devam etmiş. Hatta buna bir KM0 yani başlangıç noktası belirleyip buraya bir de müze kuruyorlar (KM0 uygulaması buraya has bir uygulama değil, ülkelerin hatta bazen bir şehrin ya da yolun KM0'ları belirlenir). Rebecca ile Huyen de yolculuklarına işte buradan başlıyor.   

Yol boyunca sağda solda hep çukurlar var. Bombalamadan kalma. Halk kapatmamış çünkü yağmurla su dolunca buralarda oluşan gölcüklerde balıkçılık yapmaya başlamışlar. Savaşın izleri her yerde. Bomba kapsüllerinden saksı yapıp kullanıyorlar mesela. Köylerde eski miğferler kap kacak yapılmış. Uçaksavarların koltukları çıkarılmış evlerde kullanılıyor. Sefalet var hala.  

Öyle rakamlar var ki bugüne de ışık tutuyor. Amerikalılar ikmal akışını kesebilmek için ortalama 8 dakikada bir bombalamış bu toprakları. Carpet Bombing diyorlar. Boşluk bırakmadan her yerin bombalanması anlamına geliyor. 500.000’den fazla bomba atılmış uçakla. Toplamda 8 milyon ton ediyor. Bunun 3 milyonu Laos’un payına düşmüş. Laos tarih boyunca en fazla bombalanan ülke olarak rekoru elnde tutuyormuş. Amerikalılar sağolsun! Cehennemi yaşatmışlar yani insanlara. Ama daha kötüsü de var. Atılan bombaların 1/3’ü patlamamış ve mayın gibi yerde kalmış. Bunlara UXO (Unexploded Ordnances) diyorlar. Savaştan sonra tam 60.000 insan bunlar yüzünden ölmüş ya da sakat kalmış.   

Amerikalıların verdiği zarar insanları öldürmekle kalmıyor. Agent Orange denilen zehirli gazı da kullanıyorlar bol bol. Üstelik bilerek. Ağaçlar, yeşillik ölsün ki yukarıdan öldürecekleri insanları daha rahat görsünler diye yapmışlar bunu. Ne büyük bir alçaklık!



Çocukken arkadaşlarla askercilik oynardık. Hepimiz Amerikalı olurduk, Vietnamlıları öldürürdük. Onlar kötü ve işkenceciydiler çünkü. Peki Amerika’nın orada ne işi var sorusu akla gelmiyordu o yıllarda. Sanki Amerikalılar yeterince katletmemiş gibi bir de biz öldürürmüşüz Vietnamlıları oyunlarımızda. Bu belgesel çok çarpıcı rakamlar veriyor. Amerikalılar 500.000’in üzerinde asker çıkarmış ve 60.000 civarı asker kaybetmiş. Çok gibi duruyor değil mi? Bugün Irak, Afganistan, Suriye ile kıyaslarsanız çok gerçekten. Peki kaç Vietnamlı ölmüş dersiniz? ÜÇ MİLYON ! Buna bir de Laos ve Kamboçya’da hayatını kaybeden 350.000 kişiyi ekleyin. Demek ki biz 60 bin Amerikalının filmini seyredip acımışız yıllarca. Peki ya kaybı 3.5 milyon insana yaklaşan ve sadece savunma savaşı veren yerli halk?

Yönetmen Nicholas Schrunk. Büyük aksiyonlar ya da hikayeler beklemeden aralarda Vietnam-Amerika savaşı hakkında bilgilendiğimiz bir bisikletli gezi olarak bakarsanız iyi bir belgesel. Harika manzaralar var. Sinematografi görkemli. Basit bir gezi olmadığı için duygu kısmı da var. Sadece bisikletçiliğe yönelik seyretmek isteyenler umduğunu bulamayabilir çünkü demografi ve tarih başrolde. Flora, fauna ya da turistik yerler yok. Yer yer melodrama kaçıyor. Adamların milyonlarca insanı ölmüşken, üstelik Amerika saldıran tarafken, kendi devletlerinin oyununa gelen Amerikalılara da üzülüyorsunuz ama artık diğer tarafın hikayelerini dinlemenin zamanı çoktan geldi de geçti. Her halukarda ahmakça bir Amerikan karşıtlığına kapılmadan, Rebecca’yı, babasını bu savaşta kaybeden tüm çocukların bir sembolü gibi görerek seyredilebilir. Şahsen hem bilgilendim hem duygulandım. Üstelik bisiklet vardı. Tavsiye ederim.     

Rebecca Rusch sonlara doğru babasının bir ses kaydını dinletiyor yol arkadaşlarına. Amerikan folk müziğinin ustaları arasındaki Tom Paxton’ın ilk albümü “Ramblin’ Boy”dan “I can’t help but wonder where I’m bound” şarkısı. Hem konuya uyan hem de yazının sonuna yakışacak harika bir parça. Hiç değilse bu yazıda son sözü müzik söylesin. Devlet söyleyince milyonlar yaşama gözlerini yumuyor.  

Büyük usta Pete Seeger ve The Weavers'dan "Where I'm Bound" yorumu.
















































































Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...