Bir kanser hikayesi. Andy Whitfield'ın eşi Vashti ile birlikte amansız ve zamansız hastalığına direnişi. Etrafında çocukları, annesi ve
babası. Aile odaklı bir anlatım. Spartaküs dizisiyle ilgili ekstra bilgi ya
da görüntü beklemeyin. Burada konu farklı. Andy Whitfield’ın kanser sürecinde yaşadıkları,
duygusal ve gerçekçi bir üslupla süslenmeden aktarılıyor. Özellikle eşi çok merkezde
diyebilirim.
Öyle epik müzikler, kansere karşı abartılı bir başkaldırı ya
da keskin inişler çıkışlar yok. Sade ve doğal bir akış. Yaşama tutunma çabası işte. İnsanların
hastalık halleri de kişiliklerinin bir uzantısı oluyor. Grip olan iki insanın
davranışlarındaki değişiklikler bile kişiliklerine göre fark sergiler. Andy
Whitfield eşinin tabiriyle “çok alçak gönüllü” bir adam. Hastalık sürecini de kendi
kişiliğine uygun olarak nispeten sakin karşılıyor.
Ben “Spartacus” dizisinin büyük hayranıydım. Kubrick’in çektiği Spartaküs filminden beri
doğru dürüst bir versiyonunu görmemiştim. Ama bu dizi beni o kadar etkilemişti
ki yeni bölümü yayınlanır yayınlanmaz işi gücü bırakır seyrederdim. Andy Whitfield dizide Spartaküs’ü
canlandırıyordu. Bir doğu Avrupalıyı andıran yüzüyle o kadar yakışmıştı ki
role, Kirk Douglas gibi bir devden
sonra hiç yadırgamadım. İlk sezon sonunda bitmeyen ağrıları yüzünden hastaneye
gidince non-Hodgkin lenfoması olduğu ortaya çıktı. Tabii hemen tedavi süreci
başlatıldı (18 ay kadar sürüyor) ve bu belgesel tam da bu zaman aralığına
odaklanıyor. Ama hastalık bir türlü geçmedi. Daha doğrusu önce geçti zannedildi, sonra yeniden çıktı. Olmayınca olmuyor işte. Maalesef kısa bir
süre sonra kaybettik.
Tam da dünya çapında şöhreti yakaladığınız anda böyle bir
musibetle karşılaşıyorsunuz. İnsan nasıl isyan etmez. Zor gerçekten. Düşünün,
yıllarca sınavdan sınava koşturup meslek hayatına atılıyorsunuz ve uzun bir
süre de işinize emek verdikten sonra tam mutlu bir evlilik yapmışken bir yıl
sonra 6 ay ömrünüz kaldığını söylüyorlar! Ne yaparsınız? Nasıl hissedersiniz? Adamın
yaşadığı kolay değil. Psikolojik açıdan ilave bir çöküntü yaratır insanda. Spartaküs
gibi güçlü bir fizikten bir sene sonra koltuk değnekleriyle yürüyen birine
dönüşmek daha da can acıtıcı bir durum. Kabullenmek ekstra zor.
Andy, Galler kökenli. Mühendislik okuduktan sonra eşiyle Avustralya’ya
yerleşiyor. Sonrasında ABD’ye gelişi ve Spartacus dizisinde başrolü alışına kadar
olan süreci de kısaca anlatmış. Kafede otururken bir fotoğrafçı resimlerini
çeker ve dergide yayınlar. Ardından reklam teklifleri ve ufak tefek roller. Ve
Spartaküs gibi bir reyting rekortmeni epik dizi. Birkaç sene içinde hızlı bir
yükseliş. Yaşamının bu kesitini dinlediğinizde ne kadar şanslı bir insan diyebilirsiniz
rahatlıkla. Oysa her şey bir anda tersine dönebiliyor hayatta maalesef. Üzücü.
Hastalığın kendini iyice belli ettiği evredeki resimlerini
koymadım. Gerek yok, bu da benim saygı anlayışım. Yıllar önce Patrick Swayze'yle ilgili bir yazı yazdığımda yine son halini kullanmamıştım. Kim hasta resimlerinin görülmesini ister ki.
Andy’nin kolundaki dövmede “Be Here Now” yazıyor. Belgeselin adı da buradan geliyor zaten. Bunun
anlamını kendi ağzından dinliyoruz belgeselde.
“Be Here Now, its all about being present and
not fearing what u dont know”
Eşi Vashti Whitfield |
Babası |
Seyahat belgeselleri sunan Julia Bradbury isimli bir kadın vardır, Vashti'yi ona çok benzettim. |
Annesi |
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.