7 Şubat 2019 Perşembe

Ölümcül Grip Salgını: Beklenen Felaket - Contagion: The BBC 4 Pandemic (2018)


Önce size bir soru: Geçtiğimiz yüzyılda en fazla insanı öldüren felaket neydi? Savaş, deprem, tsunami? Hayır, hiçbiri. 100 milyona varan insanı öldüren sadece sıradan grip virüsünün biraz farklı bir tipiydi: İspanyol gribi.

Peki başka bir soruya hazır mısınız: Binlerce liralık akıllı telefonunuzu bomboş muhabbetleriniz dışında en son hangi faydalı iş için kullandınız? Çoğumuz ne telefonun hakkını verebiliyoruz ne de hayatın. İkisi çok farklı değil aslında.

Biz ülkemizi perişan eden ve yıllardır kendini tekrar edip duran ekonomik krize dahi önlem almamakta direnerek ahmaklığımızı ispatlarken, Britanyalılar yeni bir grip salgını çıktığında nasıl baş edebileceklerine, insanlarını nasıl koruyacaklarına dair çok ciddi stratejiler üretiyor. Çünkü biliyorlar ki “grip salgını” da tıpkı depremler gibi kaçınılmaz bir afet olarak karşımıza çıkacak.


Matematikçi Hannah Fry’ın sunduğu programda yeni bir virüs tipine karşı aşı üretebilmek için 4 aylık bir süreye ihtiyaçları var ve bu arada salgını nasıl yavaşlatıp sınırlayabiliriz diye çözümler üretiyorlar. Bu çözümlerin gerçekçi olması için bir salgın modeli yaratılıyor ve yayılım paternleri, hızları inceleniyor. Kişi bazında takiplerde cep telefonları temel alınıyor ve ayrıntılı bir veri akışı toplamak inanılmaz kolaylaşıyor. Bir akıllı cep telefonu aplikasyonu yaptırmışlar, deneye katılanların teline yükleniyor ve bilgi akışı merkezde otomatik olarak toplanıyor. Sosyal alışkanlıklar ve toplumsal yaşam paternleri de bu sayede daha iyi anlaşılarak tedbirlerin odaklanması gereken zayıf noktalar belirlenmiş oluyor. Biri yerel (500 kişi) diğeri daha geniş kapsamlı (29.000 civarı) iki araştırma yapılıyor ve tüm veriler Cambridge Üni’deki bir merkezde biyomatematikçilerce değerlendiriliyor. Sistem o kadar iyi programlanmış ki kimin kime bulaştırdığı bile tespit edilebiliyor. Mesela dükkan çalışanları en çok virüs yayanlar oldu. Super spreaders deniyor bunlara. Bu çalışmalar geliştirilerek ve katılım arttırılarak hala devam ettiriliyor.    

Türkiye’nin gribal bir pandemiye, hatta bir epidemiye bile hazır olmadığını söylememe gerek yok herhalde. Biz daha deprem için boş alanlar belirlemek, acil durum konteynerlerine sahip çıkmak gibi amelelikten ibaret işlerde bile sınıfta kaldık. Tam tersine önceki depremde onlarca can kurtaran AKUT’u cezalandırmak için elimizden geleni ardımıza koymadık. Üstüne üstlük depremi beklerken müteahhitlere yeni insanlar kurban ederek adeta “nasıl daha çok ölürüz”ün provasını yaptık. .

Virüslere gelmeden önce Türkiye önce kendini yüzyıllardır pençesinde kıvrandığı “akılsızlık” epidemisinden kurtarmalı. Dinmiş, gelenekmiş, töreymiş, tarikatmış, ırkmış, devletmiş, aşiretmiş bir kenara koyacak ve aklı egemen kılacak bu ülke. İnanan değil, bilen toplum olacak. Şimdi diyecekler ki “Efendim ikisi bir arada niye olmasın?” Oluyorsa yapsaydın yüzyıllardır, elini tutan mı var!

Contagion belgeselini tavsiye ederim. Geçenlerde Konsol Üssü’nde zombiler yaşadığınız bölgeyi istila ederse nasıl kaçarız temalı bir sohbet olmuştu, bu biraz fantastik gözükse de viral bir salgın kaçınılmaz. Bence her aile bu gibi pandemilerde nasıl bir yol izleyeceğini tıpkı depreme karşı önlem alır gibi, devletten bağımsız olarak oturup planlamalı. Salgınlar depreme falan benzemez, bu işin şakası yok. Üstelik haksızlığın ve kötülüğün normal sayıldığı toplumların başına her türlü felaketin gelmesi daha da yakındır. Hazırlıklı olmakta fayda var.     




















Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...