27 Nisan 2019 Cumartesi

TRT2 ve Tavsiyeler


1986 yılında kurulan TRT2’nin kellesi 2010 yılında apar topar alındıktan sonra yine ansızın 2019 şubatında diriltildi.

Biliyorsunuz TRT kanalları bile bir “cahiliye cemaatinin” propaganda hırsı elinde silaha dönüştürüldü. İşin cılkı çıkartılalı yıllar oldu. Dolayısıyla zaten eski tarz TV seyretmeyi büyük oranda bırakmış biri olarak uzun zamandır hiçbirine selam dahi verdiğim yok. Geçtiğimiz hafta Youtube’dan bir programlarına denk gelince yeni haline bir bakayım dedim ve çoğu programı inceleme fırsatı buldum.

AKP örgütünün etkisi yine hissedilse de “bu sefer abartmayalım, propagandamızı aralara sokuşturalım” zihniyeti gözlemledim. En azından şimdilik durum böyle. Elbette Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay, Alev Alatlı gibilerin yerleri hemen ayrılmış ama şanlı ulusal kanallarımızın çoğunda bulamayacağınız “doğru dürüst” işler de var. Hayatın ve halkın geneli gibi biraz ayıklamak gerekiyor:) Hemen birkaç tavsiye yapayım.  





Hayat Sanat
Hafta içi her gün 18’de başlıyor. Kötü bir saat ama geceleri tekrarları yakalamak mümkün. Yekta Kopan NTV’den ayrıldığından beri doldurulamamış bir saat dilimi benim için. Bir saate yakın süresi var. İlk yarım saatte çeşitli sanat haberleri, ikinci kısımda ise bir sanatçı konuk oluyor. Sunucu Görkem Yeltan zirzop kanallarda rastlayamayacağınız bir kalite sergiliyor ve yıllar öncesinin TRT duruşunu diriltiyor adeta. Duru güzelliği, abartısız sevimliliği ve gerçek İstanbul nezaketiyle “eski Türkiye”nin inceliği ekrandan sesleniyor gibi. “Esen kalın” lafını bile ne kadar özlemişim meğer :) 

Özellikle son 10 yılda bu ülkede medyanın da büyük ihanetiyle Müge Anlı/Esra Erol/Seda Sayan ekseninde ilerleyen kadın tipleri türedi, etraf bunların kopyalarından geçilmez oldu. Özgürlük bencilliğe, samimiyet terbiyesizliğe, hak aramak ayar vermeye dönüştü. Bana sorarsanız Görkem Yeltan benzeri değerlere daha fazla ekran süresi vermek ve daha iyi yerlere getirmek, bu yozlaşmanın en doğal panzehiri olacaktır. 





Mimarlık Söyleşileri
Hep mimariye ilgim oldu fakat hele de Türk mimarisiyle ilgili doğru dürüst bir bilgi birikimi yapmaya fırsatım olmadı. Okuduğum topladığım resimler kitaplar dağınık kaldı maalesef. Programda Aykut Köksal her hafta çağdaş bir Türk mimarı konuk ederek eserlerini krokiler ve fotoğraflar eşliğinde geçmişten geleceğe uzanan bir perspektifle konuşuyor. Modern ve bilgilendirici bir program. Genel seyirci için biraz ayrıntılı ve teknik olabilir ama mimari meraklıları için bulunmaz nimet.  





Bir Resim Bir Hikaye
Türkiye’de resim kültürü yoktur. O kadar yoktur ki ortalıkta sinema/TV/çizgiroman eleştirmeni olduğunu söyleyenlerin bile çoğu tüm bu çağdaş görsel sanatların atası olan resimden bihaberdir. Ne yazılarında ne programlarında klişelerin dışında doğru dürüst bir resim referansı göremezsiniz. Okullarımızdaki berbat geçen resim derslerinin sonucuyla milletçe övünebiliriz. Zannediyoruz ki sadece İngilizce öğretemiyoruz, hayır öyle değil, en çok onun öğretilemediği belli oluyor da ondan İngilizce konusu göze batıyor, aslında hiçbir halt öğretemiyoruz. Hep siyasetçileri suçlamaya alışmışız. Klişe laflarla dokunulmazlık bahşedilen öğretmenlerimizin yetersizliklerini ve umursamazlıklarını da açık açık konuşmak lazım bir ara. Sorun basit bir sistem sorunu değil. 

Ressam Mahir Güven’in sunduğu program bu açıdan çok önemli. Resme ilginiz varsa, bu konuda sıkılmadan bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, her bölümünde sanat dünyasından bir isimle ilginç bir resmin pek çok yönden ele alındığı yarım saatlik bu programı kaçırmayın. Çok derine inilmiyor belki ama Türk kanallarında benzeri yok. Süresi bir saat olsun, konuklar ikilensin isterim. 






Eskici
Balat’taki bir eskici dükkanına mal almak ve satmak için gelip gidenler ve düzenlenen mezatlarla enteresan bir program. Pratik tarihi bilgilerle dolu. Karakterler gerçek. Ümit Erboz’da ekran ışığı var.  Game of Thrones’daki Sir Davos’a benzetiyorum :)

Koleksiyoner
Yarım saat boyunca TR’den bir koleksiyon tanıtılıyor. En son eski saatler, radyolar ve teyplerle dolu bir salonda harika bir program oldu. Mesela VHS-beta kasetlere ilham veren teknolojiyi görmek heyecan vericiydi.

Müzik Var
MFÖ’den Fuat Güner dünyanın dört bir yanından müzisyenlerle bulundukları şehirlerde sohbet ediyor. Ayrıca müziğin dışında programın girişinde ziyaret edilen şehir bir gezi programı gibi tanıtılıyor. 

Son olarak pek seyredeceğimi sanmam ama Pazar sabahlarının sultanı “Western Kuşağı” ve öğlen sahne alan “Pazar Konseri” programlarının da geri geldiğini müjdelemeliyim. Belki çağımızda gerek yok gibi görülebilir ama madem klasik televizyonculuk devam ediyor, bazı iyi geleneklerin de sürdürülmesinden yanayım. En azından TRT, hepimizden topladığı paraları yetersiz ve yobaz kadrolara aktarmak yerine bunları yapmalı. Mazereti yok. Bence "Klasik Türk Filmleri Kuşağı" da olmalı.    





Bunların haricinde iki tane dış kaynaklı belgesele denk geldim, ikisi de BBC’den bildiğim ve beğendiğim işlerdi. Dolayısıyla sırtlarını dayadıkları yer sağlam. Ara sıra kontrol etmenizde fayda var.

Gösterilen filmler de belli bir kalitenin üzerinde. En son neredeyse tüm filmlerini seyrettiğim Ken Loach şaheseri “I, Daniel Blake” vardı mesela.

Murat Boncuk’la Atölye (El Sanatları),  Anjelika Akbar ile Sesler (Müzik), Evliya Çelebi (Gezi) programları da ilgimi çekti.


Bir bakın bakalım, siz neler keşfedeceksiniz. 




Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...