Birkaç Sergio Toppi albümünün sadece çizimlerine arka arkaya bakıp stili üzerine anlık düşüncelerimi karalamışım. Böyle denemelerim vardır çeşitli alanlarda değişiklik olsun diye. Tarih 2015 gibi olabilir. Burada da bulunsun.
Kontrastlarla resmi bölüp parçalıyor ya da bütünlüyor.
İmajlar arasında bir anlam komşuluğu yaratıyor.
Arkaplanlarla insanların şekli farklı olsa da dokusu benzer.
Bütünün parçaları olduğu hissi gözlerinizden eksik olmuyor. Temiz bir tarzı yok. Afiş benzeri sahneleri, vinyetleri kullanmayı seviyor. Karelerinde sık sık kolaj benzeri resimlere rastlanıyor.
Taşlarda, toprakta, giysilerde çizgi çizgi bir dokulandırmayı
tercih ediyor sık sık. Bazı karelerde yüzlerce farklı yönde çizgi
kullanabiliyor. Çizgilerini saklamayı, yuvarlamayı, tamamen bilindik şekillere
dönüştürmeyi sevmiyor. Rengin içinde kaybolmalarına izin vermiyor. Her yerde
irili ufaklı, sağlı sollu, açıklı koyulu çizgilerle karşılaşıyorsunuz. Bu çizgi
ağının lekeleşmesini de tekelleşmesini de genelde istemiyor. Ağsı bir görüntü
tercih ediyor. Sanki ilmek ilmek çizilmiş bir resim görüntüsüne sahip sayfaları.
Makro anatominin yanında mikro anatomiyle de ilgilenir gibi. Hem
insan gibi canlıların hem cansız nesnelerin genel şeklini kabaca çizdikten
sonra damarlarını ve katmanlarını çizgileriyle öne çıkarıyor. Nöroatlasları
andırıyor bazı figürleri. Bazen çizdiği bir insanın yüzünde sanki siyah beyaz bir
anatomi kitabına bakıyormuş gibi hissedebiliyorsunuz. Sinirler, kas demetleri,
damarlar.
Yüz olsun nesne olsun yüzeyleri pürüzsüz değil, çizgili,
dokulu, desenli kullanmayı seviyor. Gerçekten kopmasa da fotografik bir çizer değil, şiirsel bir
anlatımı var. Damarlı figürlerden kesinlikle vazgeçmiyor. Çizgileri
tekleştirmeyi sevmiyor. Sanki her biri yaşamın iplikleri gibi.
Klasik olmuş sayfaları karelere bölme yöntemini kullanmasına
karşın, sık sık bunun dışına çıkmayı da seviyor. Kontrastlar ve kolajlar yoluyla
desenleri birbirine bağlayarak, karakterlerin büyüklüğünü arttırıp azaltarak,
yani daha yaratıcı dokunuşlarla sayfayı bir bütün olarak da değerlendiriyor ve
anlamlı kılıyor. Kareleri birbiriyle konuşturmak, yardımlaştırmak istiyor sanki.

Toppi’de çizgi çizgi kareler resmin ötesinde bir boyut kazandırmak için kullanılıyor. Thomas Ott’un resimlerinin tamamına hakim tekdüze “pütürlü” dokusuna benzemiyor, her yöne atılan, savrulan, uzanan çok daha kaotik bir çizgilendirme var. Breccia’nın yer yer soyuta kaçamak yapan ve çizgilerini sergilemekten ziyade kirli bir görüntü veren çizimlerini fotografik olanın ötesini arama açısından andırsa da çok farklı bir stile sahip. Kendine has bir “çizgileşim” olarak tanımlanabilir belki. Genelde inşaat iskeleti gibi bırakıyor çizimlerini, içini bir renge ya da tonlarına tamamlamıyor. Kuş teleklerine benzeyen paterni sık kullanıyor. Double exposure poster tekniğine benzer çizimleri var.
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.


