21 Eylül 2018 Cuma

Black Mirror: İnceleme S3E2 “Playtest” (Dizi)

Seksenlerde “Amazing Stories” diye bir video kaset dönüyordu ortalıkta. İçinde dört tane alacakaranlık kuşağı benzeri hikaye vardı. Bugünün “antoloji dizisi” dediğimiz türden birbirinden bağımsız dört hikaye anlayın. Bunların ilkinde bir arcade makinasındaki “The Bishop of Battle” isimli oyunun on üçüncü bölümüne geçmeye çalışan ve bunu takıntı haline getiren bir çocuk konu ediliyordu. Hatta oyunu oynayan çocuğu Emilio Estevez oynuyordu. Bence bilgisayar oyunlarıyla korku ve gerilimi buluşturan ilk dizi/filmlerden birisidir. Bayılmıştım zamanında, birkaç kez kiraladığım kasetlerden olduğunu hatırlıyorum.  

Black Mirror’ın bu bölümünde de bir korku oyunu var. Oyunun yaratıcısı Shou Saito bulduğu deneklerde atmosferin ve duyguların gerçekliğini deniyor. Ve tahmin edebileceğiniz gibi işler kontrolden çıkıyor. Arka planda yine aile draması kullanılmış. Tıpkı bir başka antoloji dizisi olan “Philip Dick’s Electric Dreams”in son bölümü “Father Thing” gibi.

Deneklere bir implant takılıyor ve bu alet beyni tarayıp kişisel korkuları tespit ederek oyunun içinde bunlarla karşılaşmanı sağlıyor. Böylece kişisel korkularına özel bir korku oyunu oynamış oluyorsun. Bir nevi customization. Kişiye özel korku oyunu yani. Örümcek korkun varsa, dev gibi iğrenç örümcekler oyunda bol bol karşına çıkıyor. Zaten pazarlama sloganları “Most personal survival horror game in history”.

“Ganima” diye bağırdığı sahnede “Indiana Jones, Temple of Doom” göndermesi olduğunu söylememe gerek yoktu herhalde ama yine de söylemiş olayım :)

“The mind plays tricks when not stimulated. Fewer distractions, people see more ghosts.”

Bilgisayar oyunları oyun olmaktan çıkıp gerçek hayatla ve zihnimizle doğrudan etkileşime geçerse neler olabilir sorusuna bir yorum getirilmiş. Software + hardware + bioware kombinasyonunun sonuçları. Bana göre üçüncü sezonun en zayıf bölümüydü. Bilgisayar oyunlarına ilgili olmama karşın yavan kaçtı.

Finali Elvis Presley’in “Mama Liked the Roses” şarkısıyla yaptılar. Yine konuyla bağlantılı bir parça seçimi. Bazı şeyleri takıntı haline getirmemek lazım diyeceğim ama insanın sanıldığı kadar özgür bir iradeye sahip olmadığı ve zihin dünyasının nesilleri aşan bir ezeli sürecin sonuçlarını yansıttığı her geçen gün biraz daha fazla anlaşılıyor. 

Daha önce “San Junipero” bölümünden bahsetmiştim, fırsat buldukça bu sezonun diğer bölümlerinden de konuşmak istiyorum.






























Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...