“Darfur” filmini
bilir misiniz? Yüzbinlerce insanın arap değil siyahi Afrikalı olduğu için kesildiği o korkunç soykırımdan bir
kesit sunar. Arkalarında bıraktıkları köydekilerin katledileceğini anlayan gazetecilerden
biri vicdanının sesine karşı koyamaz ve geri döneceğim diye tutturur. Afrikalı
barış gücü komutanı izin vermez ve hep aynı şeyi tekrarlar: “I got orders”. Sonunda gazetecilerden
bir grup emri dinlemez ve geri giderler. Kalan dakikalarda yaşanan katliam, ekranın
arkasından dahi iliğinize işler ve titreye titreye seyrederken çıldıracak gibi
olursunuz.
Nazilerin Nürnberg
yargılamalarında en sık verdikleri cevap “Ben emirleri uyguladım” olmuştu. Diğer bir deyişle zamanın
yasalarına uymuştu Alman subayları. Yani akıllı, uslu ve saygıdeğer birer yurttaştılar o döneme
göre.
Dünyada “vicdani red”
diye bir kavram var. Askerlik yapmam ya da savaşa gitmem şeklinde bir tipi daha
çok biliniyor ve uygar ülkelerin yasalarında karşılık bulmuş durumda. Fakat
bununla sınırlı değil. Son yıllarda bu “reddediş
hareketi”nin kapsamı çeşitli meselelere yayılmaya başladı ve daha aktif
eylemler ortaya çıkıyor. Özellikle çevre konusunda bir yoğunlaşma var. Mesela “conscientious protectors” diye bir
hareket başladı. Extinction Rebellion platformuna bağlı olarak faaliyet
gösteriyorlar. Diyorlar ki: “Benim bazı şeyleri yapmayı reddetmem yetmiyor,
senin de yapmanı engellemekle vicdanen yükümlüyüm”.
Mesela: “Bu ormanı
katledemezsin, puştluk yapıp yasalara uydurmuşsunuz,
ama bu yanlış. Vicdana da bilime de uygun değil, karşında duracağım,
yaptırmamak için elimden geleni yapacağım” diyorlar.
“Seyirci kalamam bu
namussuzluğa!” diye sokaklara dökülüyorlar.
Yılanın başı olan büyük şirketler ve devletlerin epey başını
ağrıtmaya başladı bu cesur insanlar. İleride bunları terörist falan ilan
edecekleri ve canlarını daha fazla yakacakları anlaşılıyor ama şimdilik olaylar
emekleme aşamasında.
Bu hafta 8 martta dünyanın
en riyakar kadınlar günü kutlaması yapıldı. Gündüz gösteriş olsun diye
verilen çiçeklerin yerini akşamına “çevik”
tekmeler aldı. Gece caddede yürüyüş yapmak isteyen, çoluğunu çocuğunu da
yanına almış kadınların üstüne copuyla, gazıyla, kalkanıyla salınan yiğit polisler ve arkalarındaki şanlı
devlet yine bir kahramanlık destanı yazdı.
Sadece yürümek isteyen kadınların bile üzerine polis
saldırtan barbar bir kültürün çocukları olduğumuzu,
uzay ajansı kurma çalışmaları arasında bir kere daha hatırlamış olduk. O
kadar kadına eziyet edildi, o kadınların ailelerindeki erkekler toplanıp buna
karşı bir direniş sergileyemedi. Ülkenin insanları bir araya gelip “vicdani bir direniş” ortaya koyamadı.
“Sen benim
kadınlarımı haksız yere dövemezsin, ittiremezsin,
silmişim yasanı da babanı da!!!” diye sokaklara dökülemedi. Anasını, karısını, kızını koruyamadı. Vicdani
koruyuculuk vazifesini yerine getiremedi.
Hepimiz ikiyüzlü yaşamlarımıza devam ettik. Yedik,
içtik, güldük, eğlendik, gezdik, gevezelik ettik. Bilinçaltında dayak yiyen biz
olmadığımız için bayram bile etmişizdir.
Ne olacak halimiz derler ya
Geleceği bilmem ama
Şimdiki durum nal gibi ortada
Halimiz
haysiyetsizlik.
Önerim şu, tek tek uğraşmayalım, doğrudan ülke sınırlarına
çekelim şu kordonu da bitsin bu iş!
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.