2 Ağustos 2025 Cumartesi

Türkiye'nin Asil Azınlığı: Mehveş Dolay

"La Strada Entra Nella Casa" (The Street Enters the House) Umberto Boccioni

Geçenlerde yazlık bir yerde balkondayım. Herkes akşam yemeğini balkonda yiyor. Bahsettiğim insanların çoğu da yaşını başını almış, emekli tipler. Ülkenin nispeten uygar sayılan kesimi. Genç çok az. Yahu nasıl bir gürültü çıkarıyorlar inanamazsınız! Bağıra çağıra saçma sapan şeyler söyleyenler, çat! çut! tabak çanak sesleri… abuk sabuk televizyon programlarından yükselen bağrışmalar, müzik dedikleri anlamsız bağırtılar ya da ucuz ritimler, telefonda bağıra bağıra konuşmalar, plastik sandalyelerin ikide bir daaaart! diye çekilmelerini saymıyorum bile. Ben karşımdaki insanın ne dediğini duymakta zorlanıyordum, o derece! Bir şey çalışmak mümkün değil. Balkonda yüzünü okşayacak bir esintinin tadını çıkartmak falan imkansız.  Gece ilerleyen saatlere kadar azalıp çoğalarak devam etti milletin balkon keyfi. Benim açımdan gürültü bombardımanı oldu. Sığınacak yer aradım, bir süre sonra kulaklıklarıma kaçtım. Bu sefer de yanındakilere ayıp oluyor. Pencereyi kapıyı kapatsan sıcak bunaltıyor. Yine sıkışmışlık hissi. Yine kaçacak bir yer aramak zorunda kalış. Eğlence ve keyif anlayışımızın acınacak seviyelerde olduğunu çok sık gözlemliyorum. İlkel toplum derken o kadar çok örneği var ki. Her yaş için böyle. Al gencini vur yaşlısına. Bu halkın yaşatmayan bir yaşam kültürü var. Büyük zalimlikleri bırak gündelik hayatı bile korku filmi gibi. Düşünmeye fırsat vermiyor, her anı gürültüye boğuyor.  

Niye hala buradayım ben? 

Çok sevdiğim bir şarkı geliyor aklıma.

"Kaçsam bırakıp"

Türkçe'ye yakın olmak istememin de bir payı olmalı mutlaka, mecburiyetler yanında.

***

Mehveş Dolay.

İzmirli bir öğretmen. Müzik öğretmeni. Aynı zamanda bestekar. 

En sevdiğim Türk şarkılarından biri ona ait. 

"Kaçsam bırakıp, yollara gitsem"

Hakkında fazla bilgi bulmak da mümkün değil. 

Yeğeni Ekin Duru'nun 2022'de yazdığına göre 1899 doğumlu. Kendi sözleriyle aktarıyorum teyzesiyle ilgili verdiği bilgilerden bir kısmını, aşağıda kaynağı vererek:

"Türkiye’deki ilk kadın ilkokul müfettişi olarak yıllarca İzmir’in çevresindeki tüm dağ ve bayırları dolaşarak köy okullarını teftiş etti. Eğitimde kum havuzlarından yararlanarak coğrafya derslerine, rondolar yazıp besteleyerek müzik derslerine hayat verdi. Çok güzel ut çalardı. Yukarıdaki eserini 20-25 yaşlarında yapıyor. Columbia Plak Şirketinde kaydettiriyor. Beste ilk kez Deniz Kızı Eftalya tarafından plağa okunuyor. Besteci olarak plakta bir erkek ismi kullanıyor, zira o dönemde bir kadının bestekar olması söz konusu değil. Daha sonra Önder Focan ve Ümit Yazıcı asıl bestekarın Mehveş Dolay olduğunu doğruluyorlar. Bunun dışında 60 kadar bestesi olduğu sanılıyor ama hiçbiri gün ışığına çıkamadı. Söylediğine göre bunları kaydettiği defteri bir öğretmen arkadaşına vermiş ve o defter bir daha kendisine geri dönmemiş.

"Annem ve babam ben 4,5 yaşındayken boşandılar ve annem benimle birlikte teyzemin Ankara Saman Pazarındaki evine geldi. Boşanma davası sürerken teyzem soğuk kış günlerinde örtünmem için kendi kürkünü bozdurup battaniye yaptırmış. O battaniyeyi uzun yıllar kullandım.

Hayatını mesleğine ve sokak hayvanlarına adadı ve hiç evlenmedi. Evimiz hasta ve sakat kedi ve köpeklerle dolup taştı. “Hayvanlar insanlardan çok daha sadık” derdi. 1976 yılında 77 yaşındayken vefat etti."

Yeğeninin cümleleriyle bu harika şarkının bestecisi güftecisi kadın.

Mehveş Dolay.

Açık açık yazıp konuşunca tepki çekiyorsun:

"Asil Azınlık dediğin kimler? Amacın nedir, söyle!"

"Ermeni misin? Yahudi misin? Rus musun? Gavurdan dönme..!"

Oysa Türkiye'nin asil azınlığı tam da budur işte.

Köylüsü, kentlisi, akademisyeni, zengini, devletlisi, dinlisi, dinsizi değil.

Bahsettiğim insanların alışılan kıstaslarla tanınmaları mümkün değil.

Mehveş Dolay.

Dağ bayır köy okullarını gezen bir öğretmen. 

Bir yandan da harika bestelere imza atıyor.

Yetmiyor, sokak hayvanlarına adıyor ömrünü. 

İşte "asil azınlık" budur Türkiye'de.

Bize en çok lazım olan ama soyunu tüketmek için yapmadığımız kalmayan insanlar. 

Her türlü eziyetin reva görüldüğü gerçek değerlerimiz.

Türk kültürünün ulu çınarları.

Dünya kültür mirasına katkı yapabilecek yetenekli, vicdanlı kıymetlerimiz.

Kovaladığınız, yaftaladığınız, yağmaladığınız insanlarımız.

Kadın, erkek, genç, yaşlı, zengin, fakir...

Din, ırk, siyaset ya da şehir  

geçiniz bu kıytırık kriterleri. 

Asil azınlık Mehveş Dolay gibi insanlardır. 

Cumhuriyetin, Atatürk cumhuriyetinin temel direkleridir bu insanlar.

Ne CHP, ne devlet, ne halk, ne hükümet, ne asker, ne polis, ne akademi.

1923 Türk devriminin sadık evlatları bu insanlardır. 

Tek bir şarkı 

ama etrafta duyduğumuz gürültülerin hepsine bedel.

Tek bir insan

ama gürültücü kalabalığın binlercesine bedel!

Mehveş Dolay.

Türkiye'nin asil azınlığı.

Onca gürültüyü kafamdan söküp atan yine bir Türk şarkısı.

Sizi bilmem ama ben bu şarkıyı dinlerken bir sevgiliyi değil, daha farklı şeyleri düşünüyorum. 

Kızıltoprağı mesela. Kalamış'ı. Kadıköy'ü. İstanbul'u. Cumhuriyeti. Kayıplarımı. Belki de kayıplarımızı.

Sahibinin mezarında bekleyen bir köpeğe benzetiyorum bazen kendimi. 

"Kaçsam bırakıp..."

Genç olsam bırakırdım

bıraktım da

ama belli bir yaştan sonra

aynı değil her şey

Bazen düşünürüm

Bir noktadan sonra

İhtiyacın olan yerde olmak mı?

yoksa

İhtiyacı olan yerde kalmak mı?

işte bütün mesele

belki de...


***

“Kaçsam bırakıp, senden uzak yollara gitsem.
Kalbim yanıyor, ismini her kimden işitsem.
Derdimle ufuklarda sönen güneş gibi bitsem.
Kalbim yanıyor, ismini her kimden işitsem.

Gönlüm o kadar aşkınla yanmış ki ezelden,
Bir lahza unutmak seni bak gelmiyor elden.
N’olurdu ölüm zehrini içseydim ezelden.
Kalbim yanıyor, ismini her kimden işitsem.”

Kaynaklar:

https://fethiyedays.com/bilinmeyen-bir-besteci-mehves-dolay/

Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazabilirsiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...