9 Kasım 2017 Perşembe

10 Kasım ve Atatürk'ü Taşımak


Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 79. ölüm yıldönümünü üzüntü ve saygıyla anıyorum. Hakkınız ödenmez Paşam. Aziz ruhunuz şad olsun.

Geçenlerde İsmail Küçükkaya vasıtasıyla haberim olmuştu. Çocukluğumdan hatırladığım “Atatürk Ölmedi. Kalbimizde Yaşıyor” şarkısının bestecisi Erdoğan Okyay geçen ay (15 ekim) vefat etmiş. Ona da Allah rahmet eylesin.


Hasan Ali Yücel. Atatürk’ün ortaya koyduğu insanlık değerlerini ve hedeflerini ömrü boyunca taşımış bir abide isim. Belki de onu en iyi anlayan ve bunu uygulamalarıyla da ortaya koyan çok değerli bir insan. Türk Maarifinin medar-ı iftiharı.

Henüz bakan değilken Atatürk vefat edince mecliste kura çekilir. 12 vekil merasimde naaşını taşıyacaktır. Hasan Ali bunlardan biri olur. İşte o anlarda aklında fırtınalar estiren hisleri sonradan yazıya döker. Başlığı “Taşı” dır o duygusal yazının. Celal Şengör, Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması kitabında anlatır. Taşımak kelimesi oradan geldi aklıma. 

"Birini taşıyabilmek", son yılların moda bir deyimi aynı zamanda. Birine yakışır davranmak anlamında kullanılıyor. Açık konuşalım. bu halk birbirini ne kadar taşır bilmem ama umumi manzaraya baktığımda Atatürk’ü taşıyamadığımız ortada. Fazla geldi. Büyük geldi. Ne kıymetini bilebildik ne anlayabildik ne anlatabildik. Aslında Atatürk’ü taşımak demek çocuklarımızı aydınlık bir geleceğe taşımak demekti. Oysa şimdi onları yazdıracak okul bile bulamıyoruz. 

Atatürk'ü taşıyamadıkça taşlaştırdık, şimdi başımızı o taşlara vuruyoruz. Üstelik bu daha iyi günlerimiz. Özellikle son yıllarda yapılan vefasızlıkların onun büyüklüğünden bir şey götürmediğini, sadece kendimize zarar verdiğimizi anladığımızda, başımızı taşlara vuracak bir özgürlüğümüz dahi kalmamış olabilir. Üç kuruşluk heriflerin peşine takılan iki paralık bir toplum gibi davranmanın bedeli tarihin her devrinde ve her coğrafyasında ağır olmuştur.

Aslında işin özü nedir biliyor musunuz? Kendini taşımak. Kendine sahip olmak. Yani vatandaş olmak. Adaletin ve bilginin ışığında birey olmanın onuruna sahip çıkmak. Ezmeden ezilmeden ayakta durabilmek. Bizi birilerinin kölesi olmaktan çıkarıp tekrar bize teslim ederken Paşa'nın  istediği işte bundan ibaretti. Yoksa bizim onu taşımamıza zerre ihtiyacı olmadığı aşikar değil mi...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...