BBC MASTER
PHOTOGRAPHERS (1983):
(3/6) Andreas
Feininger
Feininger’in daha teknik, daha
mühendisvari bir yaklaşımı var. Özellikle çekim metodları konusunda. Duygudan ziyade bilimsel bir yaklaşımla etkileyici fotoğraflar
elde etmeyi başarabilmiş bir ustalık görülüyor. Dikkat edince adamın konuşma
dili de daha teknik ve net diğerlerine göre. Dili kullanımıyla fotoğraf makinesini kullanımı benzer aslında. İnsanın her haline yansıyor hayata bakışı. Matematiği ön planda gördüm.
Süjeden çok objeye odaklanan bir tarz. Altta yatan yapıyı ve kolay fark edilmeyen
paternleri gösterme aşkı var. İnsanları çektiği resimlerde bile objeler ön
planda. Farklı bir fotoğraf algısı olduğu kesin. Biraz nesneleştirici, duyguyu
dışlayan, fiziki yapının ve homo habilis’in yani alet kullanan insanın peşinde
bir yaklaşım. Ortaya çıkan resimler de haliyle sıradışı ve gözalıcı olmuş. Bazı fotoları yabancı bir gezegeni çağrıştırırken, insana aslında kendi çevresindeki doğaya ne kadar yabancı olduğunu düşündürüyor. Tabiatta saklı paternleri ortaya çıkarma tutkusuyla kamerasını zaman zaman mikroskop gibi kullanabilen bir sanatçı. Bir bilimkurgu filminin mekan tasarımcısı da olabilir rahatlıkla.
Coney Island kumsalları |
Grand Central, New York |
NOTLAR
"Göz ve fotoğraf makinesi. Hangisi daha üstün?"
"İkisinin de üstün tarafları var. Mesela gözde focal length
sabit. Hep aynı büyüklükte görürüz. Fotoğrafçlııkta ise uzaklaşıp
yakınlaştırabilirsin."
Almanya doğumlu. Hitler başa geçince önce İsveç sonra US’e
göç etti. Life fotocusu oldu.
Yeni teknikler denemeyi ve tabiat fotoları çekmeyi sever.
Deneysel fotocu denebilir.
Fig shell
Fragment of the shell
Partly like a fish skeleton partly like the skeleton of a
wooden boat
Aslında mimar ama ikinci dünya savaşı öncesi yıllar. Ekonomi
kötü, iş bulamaz. Mimarlar için architectural photography’ye başlamış. Sonra
İsveç’i fotolamaya başlamış. Uzaktan gemileri çekerken tele photography
teknikleriyle tanışıyor. Ekipman pahalı olduğu için tele photo için kendi
malzemesini yapar.
Empire State binasından uzaklaştıkça azametinin arttığını
fark eder ve taa New Jersey’den çeker bu fotoyu.
“Telephoto lense sayesinde gerçek ölçeğe yakın fotolar
alabiliyordum”
Life için Coney
Island sahil kalabalığını çekerken yine telephoto tekniğini kullanır.
Graveyard In NY
Effect of immensity achieved by tele photo
“Özellikle siyahbeyaz fotografide ışık her şeydir. Gölgeler
size derinlik hissi verir. Bunun yanında karamsarlık da katar. New York’da
hangi ışık ve gölge için nereye gitmem gerektiğini ezberledim artık”
Fisheye lense
Forty inch lense’in şehirde close-up için ilk kullanımı olarak
biliniyor. Daha önce tele lense olarak kullanılmış hep.
New York traffic jam
Telephoto’yu köprülerde de tercih ediyor.
This picture shows the importance of light for mood.
George Washington bridge shot with a 40inch lense. The
proportions are right in this lense.Yine immensity of the bridge belirgin.
Buraya kadarki resimler hep tele lense ile. Bu ise wide
angled lense ile. Strongest feeling of depth and height yaratmak istemiş çünkü.
RCA building. Karşı binanın çatısından, yarı yükseklikten çekmiş.
“İyi bir fotoğraf objesini tarif etmek zor ama unusual
olması lazım diyebiliriz. Ya kendisi, ya perspektif ya ışık…Bir şeyleri unusual
olmalı. Eyecatching olması önemli.”
Tribal masks from Brit Museum. Streaks of reflection’ı mahsus bozmamış (polarizing filter ile halledilebilir).
“İnsanlar biraz efor sarf etmeli, düşünmeli fotolara
bakarken. İyi bir resim gibi. İlk bakışta her şey açık olmayabilir.”
“Önceden görülmüş bir şeyi göstermenin manası yok. Sıkıcı.
Yeni bir şey olması lazım içinde.”
“Tekniğe aşırı önem
vermiyorum aslında, bir ayar için uslup neyse fotoğrafçı için de o. Amaca
götüren araçlardan biri.”
RCA building |
İnsan fotosu da çekmiş ama portre tarzı değil. Nesnelerle
sentimentality’nin zor olduğunu söylüyor. İnsanları bir iş yaparken, meslekleri
başında çekmiş.
Doctor
Yine portrelerde de obje ön planda.
Elisabeth timberman editing photos
Lightbox
Diamond cutter
“Its one of my weaknesses maybe. I see people almost as
objects…”
Doğaya hayran.
Doğa fotolarında dahi bir structure ve pattern’ı sergileme
arayışı var.
“Siyahbeyaz çalışıyorum çünkü daha iyi kontrol edebiliyorum.
Kontrast çok önemli. Renklide kontrast bir düşman. Fazla olursa overexposure’a
kayıyor. Doğal gözükmüyor. Dolayısıyla renklide yumuşak bir ışık gerekir. Hard
shadows ya da highh cotnrasts should be avoided. “
Doğal bir obje ya da canlı cansız gibi gözüküyor fotolarda.
Skull of a monkey
Life’a kemiklerle ilgili bir çalışma için çektiklerinden.
“Normalde çeksem bu kafatasını, sıradan olacaktı. İçine ışık
koyup transillumination yaratınca Xray gibi oldu. Yapısı ortaya çıktı.
Şekilleri ve bağlantıları görüelbilir oldu. Tabiatın inanılmaz mühendisliği
beni hep hayran bırakmıştır.”
Diamond cutter |
Eskrimci |
Transillumianted monkey skull |