1 Temmuz 2025 Salı

Belgesel: Ocean with David Attenborough (2025)

Geçen gece seyrettiğim bir belgesel. 2025 tarihli. 8 mayısta sinemalarda gösterime girmiş. 8 hazirandan sonra NG ve Disney platformlarında seyredilebiliyor.

Sunucu her belgeselseverin tanıdığı David Attenborough. Defalarca bahsettim.

Sinemalarda gösterime girdiği 8 mayıs aynı zamanda Attenborough’nun doğum günü. Tam 99 yaşına girdi 2025’te. Platformlarda yayına girdiği 8 haziran da anlamlı bir gün, Dünya Okyanuslar Gününe (World Oceans Day) denk getirilmiş.

Süresi 1 saat 24 dakika.

Bu belgeselin özellikle BBC yapımlarından farkı doğayı tanıtma değil doğayı kurtarma odaklı olması. Okyanuslarımıza zarar veren özellikle trol balıkçılığının dipleri, deniz tabanını demir ağlarla paramparça etmesinin trajik sonuçları aktarılırken bu doğa katliamının sualtı görüntüleriyle verilmesi etkileyici birkaç sekanstan biriydi. Tam bir toplu katliam. Hem de her gün binlerce kez tekrarlanan.

Görselleri ekran koruyucu yapılacak kadar şahane olmasına karşın esas ağırlık Attenborough’nun seslendirdiği metinde. Okyanusların perişan hali ve neler yapılabileceği konusu gündeme getiriliyor.

Trollerin okyanus yatağında yarattığı tahribat etkileyici demiştim, bir de bir köpekbalığının zokayı yutmuş çırpındığı bir sahne var ki kısa ama unutulmaz görüntülerdi. Aklımda kalan bir başka ayrıntı uydu görüntülerinde bile deniz dibinde yapılan hasarın izlerinin gözükmesi. Dip Trolü diyorlar buna.Yara izleri gibi. Enine boyuna. Denizin altında. Gözden uzakta. Neşeli sofralarımızın altında yatan vahşet.


Bir üretim endüstriyel hale geldi mi korkunç zararları oluyor. Faydası da var elbette ama zararları bence çok daha fazla ama bunlar hep örtbas ediliyor. Endüstriyel üretimin kesinlikle sınırlandırılması lazım çünkü yerel üretimi boğuyor. Şirket tonlarca balık yakalayacak diye köylü balıkçılar 3-5 kilo balık yakalayamaz hale geliyor. Fransa'daki şarabının yanında daha ucuza balık yiyecek diye Nijeryalı akşamı aç geçiriyor. Aslında olan bu. Endüstriyel balıkçılık bu. Yani sadece florasıyla faunasıyla doğaya değil insanlara da zararı var bu gözü dönmüş ekonomik sistemin. Her alanda trollük yapıyor, kazıntı bile bırakmıyor.

Genelde yabani yaşam deyince ormanlar dağlar akla gelir. Denizler ve okyanusların da tabiat tahribatından payını aldığını bir kez daha bizlere anlatıyor belgesel. Güvenli bölge bırakmamışız yeryüzünde.


BM bu korkunç gidişe dur demek için 30x30 planını devreye soktu. Ne demek bu? 2030'a kadar okyanusların %30unun koruma altına alınması planlanıyor. Şu anda %3'lerdeymiş. Nasıl korunacak peki?

Tam da bu sebeple kurulan MPAlardan da bahsediliyor. Nedir bu_ Marine Preservation Areas. MPA. Balıkçılığın yasaklandığı muhafaza alanları bunlar. İşte bunların yenileri kurularak, eskileri genişletilerek %30 hedefini tutturmak istiyorlar ama pek de iyi gitmiyor şimdilik. Yine de büyük iş başarıyorlar bence. 

Bu noktada belki her şey için çok geç değildir diye de düşündürtüyor çünkü denizler karasal doğadan çok daha hızlı iyileştirebiliyor kendini. Koruma altına alınan alanlardaki hızlı canlanma buna somut bir delil olarak ümit veriyor.


Ocean with David Attenborough sualtı yabani hayatından yaşam kesitleri görmek isteyenlere göre bir belgesel değil, çevreci bir odak noktası var. Dolayısıyla Bu noktada bir eleştirim olabilir.  bence bir alt başlıkta bu belirtilmeliydi.

Benim aklımda sualtı trol tahribatı ve çırpınan köpekbalığı sahneleriyle yer eden çevrecilik ağırlıklı bir doğa belgeseli olarak kayıtlarıma geçti. 




Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzu yazabilirsiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...