“You wanted me to
talk, I talked.”
Mike odaklı bir
bölüm diyebiliriz ama diğer karakterler de ihmal edilmemiş.
Epey geçmişe götüren bir sahneyle açıldı dizi. Oğlu Matty
henüz küçük bir çocukken Mike çimentoyla evlerinin önüne küçük bir platform yapıyor. Bitince kurumadan çocuk bir sopayla oraya adını yazıyor. Bu sahnenin
anlamı ilerleyen dakikalarda ortaya çıktı.
Flört ettiği Anita’yla restoranda buluşmaları tipik BB/BCS
kamera kullanımından örnekler sundu. Mike’ın şüpheciliğinin içi boş bir kuruntu
değil, akla ve gözleme dayalı bulguların ürünü olduğunu “Henry Vakasında” bir kez daha görmüş olduk. Ayrıca Henry olmayan
karısıyla hatıralarını anlatırken, gelininin olan kocasını unutması bir başka
tezat olarak gözüme çarptı. Psikolojik kendini savunma mekanizmalarında
sergilenen yaratıcılıklar insanı şaşırtabiliyor.
"Frame within frame" çekimi |
Grup terapisinde geliniyle birlikteyken kadın kahvaltıda
“French toast” yaptığını, kaybettiği kocası Matty’nin bunu çok sevdiğini ama
uzun zamandır ilk kez onu hatırlamadığını itiraf etti. Unutuyorum
galiba ve beni korkutuyor manasında konuştu. Mike doğal olarak rahatsız oldu. Baba
neticede. İşte açılış sahnesi burada anlam kazanıyordu çünkü Mike'ın ne kadar
yaşlanırsa yaşlansın oğlunu gelini gibi unutmayacağını, hafızasından silemeyeceğini
“betona kazılı isim” simgesiyle dizi
vermiş oldu.
Mike’ın “beton gibi duruşu” hem seansta hem de Gus karşısında kendini gösterdi. Adamı aldatmak mümkün değil, ne Henry’nin yaptığı gibi kendini acındırarak ne de Gus’ın denediği gibi korkutarak.
Mike’ın “beton gibi duruşu” hem seansta hem de Gus karşısında kendini gösterdi. Adamı aldatmak mümkün değil, ne Henry’nin yaptığı gibi kendini acındırarak ne de Gus’ın denediği gibi korkutarak.
“Well he came to the right place
didnt he? He knew u wouldnt notice. And u didnt. All wrapped up in ur sad,
little stories, feeding off each other’s misery.”
Mike’ın tüm katılımcılara yönelik bu sözleri sırasında
kameranın geniş açıya geçmesi bir başka görsel anlatım ustalığıydı.
Kim
Kim arayışta. Bir yandan suçluluk duygusu bir yandan hukuka
olan inancındaki sarsılma kafayı iyice bulandırdı. Breaking Bad’de Walter White kafasının karışık olduğu bir dönemde markette
gösterilir. Kamera market arabasının tekerleğine zoom yapar. Sekiz çizmekte,
diğer bir deyişle yalpalamaktadır. Bu çekimle aslında Walter'ın zihni tasvir edilmiş olur. Kim’in durumu da tam buna benziyor.
Jimmy için de endişeli. İçine attığını düşünüyor.
Terapist numarası verdi ve konuşması için ısrar etti.
Sonra aldı başını adliye sarayına gitti ve sıradan duruşmaları
seyretmeye başladı. Yargıç tanıyor, arada yanına çağırdı. Güvenlik kameraları
gibi oblik açılı bir sahneyle başladı.Yargıç bir vakadan bahsetmeye başladı ama
Kim aslında “The Verdict” filmini anlattığını anlayıp söyleyince sadede geldi ve ağzındaki
baklayı çıkardı:
“Because movies are the only
place where those once-in-a-life time cases exist.”
“This is real world Miss Drexler
Save-the-broken-lawyer cases in it. Dont think that u re the first to try to
rediscover their love of the law by trolling my court. U re not. Best thing u
can do is stick to Mesa Verde.”
Adam biz burada birbirine çiş atan, bıçaklanan olgularla
uğraşıyoruz. “Epik bir şeyler arama boşuna”ya getiriyor. İdealizm karşıtı, "sisteme ayak uydur gitsin" diyen bir konuşma. Diziye ismini veren “Broad Strokes” işte burada geçiyor. Sonunda Kim’i boşuna
duruşma seyretmekten vazgeçirdiğini düşünüyordu ama mahkemeye döndüğünde yine
orada buldu. İdealizm de ısrar kokusu alıyorum sanki, efeler gibi kendi bildiğini okuyacak anlaşılan. "Fine Details"in peşine düşmeye kararlı gibi...
Nacho Varga
Gus çaldığı malları ve cinayetini Espozito grubunun üzerine
atmıştı. Nacho ikizleri onların yerine götürdü. Nasıl basabileceklerini
anlatmaya başladı ki adamlar silahları alıp günün ortasında bakkala gider gibi
baskına girişti. Plan mlan yok, bam bam bam :) Nacho yaralı haliyle yardım
etti. Gus’la buluştuklarında “Biraz dinlen, ilerde lazımsın” dedi.
Babasının arabayla eve gelişi, basket çemberi ve filesinin bakış açısından gösterildi. Aynı çekim tekniği yine Breaking Bad'de de kullanılmıştı. Fotolara ekledim.
Babasının arabayla eve gelişi, basket çemberi ve filesinin bakış açısından gösterildi. Aynı çekim tekniği yine Breaking Bad'de de kullanılmıştı. Fotolara ekledim.
Nacho’nun kendi evine hırsız gibi girmek zorunda
kalışı manidardı. Baba evinde soluklanmak istedi adamcağız. Babası geldiğinde
yara bere içinde görünce içi parçalandı. Çaresizliğin son raddesi. Baba ocağına dönüş. Babam ve Oğlum filminde de öyle olmamış mıydı...
Jimmy
Jimmy başından beri yaşamına normal şekilde devam ettiği imajını
vermek istiyor Kim’e. Sabah psikologla görüşmesinde ısrarcı olunca Jimmy karar
değiştirip reddettiği cep telefonu dükkanındaki satıcılık işini kabul etmeye
mecbur kaldı.
Dükkanda gelen giden arayan kimse yok. Sıkıntı. Telefon
mağazasındaki afişler manidar. İspanyolca bir fırsat afişi var mesela.
Gelecekte yolu kartelle kesişecek bir adamın hikayesinde hınzır bir gönderme
sanki. Ama dükkanda
öncelikle dikkat edilmesi gereken birkaç yere yapıştırılmış “slide” yazan cep telefonu reklamı. İlk
bakışta Türkçe’de androidlerden önceki “kızaklı/kayan” telefonların reklamından
ibaret gibi gözükse de farklı bir anlamı var. Abisi Chuck’ın üçkağıtçılıklarını
gördükçe Jimmy’ye taktığı isim neydi? “Slippin
Jimmy”. Slip genel olarak “kaymak,
kayış” manasına gelir, Slide da
öyle. Jimmy ile koptukları sahnede Chuck aynen şunları söylemişti:
“I know you. I know what you
were, what you are. People don't change! You're Slippin' Jimmy! And Slippin'
Jimmy I can handle just fine, but Slippin' Jimmy with a law
degree is like a chimp with a machine gun! The law is *sacred!”
Dolayısıyla telefon dükkanında etrafta gördüğümüz “slide” ilanları aslında Jimmy’nin “Slippin Jimmy” karakterine “kayışını” seyirciye fısıldıyor.
Jimmy’nin bir sonraki sahnesinde meşrubat dağıtan Ira ile buluştular ve soygundan payına düşeni aldı. Fazla olduğunu görünce sordu Ira iyi bir müşteri bulup daha yüksek fiyata sattığını söyledi ve yeniden çalışabileceklerini ama asla aynı telefonla çalışmadığı için veteriner aracılığıyla iletişime geçmesini istedi. Üç açıdan önemli bir sahneydi.
Slide |
Jimmy’nin bir sonraki sahnesinde meşrubat dağıtan Ira ile buluştular ve soygundan payına düşeni aldı. Fazla olduğunu görünce sordu Ira iyi bir müşteri bulup daha yüksek fiyata sattığını söyledi ve yeniden çalışabileceklerini ama asla aynı telefonla çalışmadığı için veteriner aracılığıyla iletişime geçmesini istedi. Üç açıdan önemli bir sahneydi.
Birincisi Jimmy’nin hırsız ortağının dürüst davranışı, kimin
adaleti temsil ettiği üzerine yine düşündürdü. İkincisi aynı telefonu
kullanmama sözü çalıştığı dükkanda yapılabilecek bir kampanya için fikir verdi.
Bu sahnenin üçüncü önemli tarafı yine kamera kullanımıydı. Hem POV hem de
yaratıcı kadrajlama tekniklerinden örnekler seyrettik.
Klasik POV çekimi |
Yaratıcı kadrajlama: "Frame within frame" diyorlar. |
Jimmy ve Mike
Paralelliği
İki adamın farklı kollardan ilerleyen yaşamı aslında
birbirini çözümleyen bir yapıya da sahip. Son bölümlerde iyice birbirine göndermeler yapmaya başladı ki yollarının kesiştiğine işaret ediyor. Bu bölümden birkaç örnek verelim.
Birincisi Kim, Jimmy’ye terapist numarası verirken, Mike’ın hikayesinde
psikolojik terapinin içler acısı hali gözler önüne seriliyor. Sanki Mike Saul'la aynı yolda yürüyor ama bir adım ileride gibi.
İkincisi aynı renk iş yeleği giymeleri. Çok bariz bir başka ortak nokta. İkisi de gerçek işlerini gizleyen paravan işin gereği.
En önemlisi de biri polisken kurumundaki alçaklıklar ve
adaletsizlikler yüzünden ayrılmak zorunda kalmış, oğlu polis arkadaşları
tarafından öldürülmüş bir adam. İyi, doğru, kanuni dedikleri emniyet
teşkilatının çürümüşlüğünü içinde gözlemlemiş.
Jimmy de ona benziyor. O da hukuk sistemindeki çıkar
ilişkilerini yakından gördü. Kendi çabasıyla çöpleri bile karıştırarak sıfırdan
yarattığı davayı elinden aldılar. Büyük hukukçu! Abisinin yapığı
adaletsizlikler ortada.
Dolayısıyla iki adam da ikiyüzlü bir sistemin en güvenilir olması gereken kurumlarında adaletsizliği iliklerine kadar hissetmiş karakterler. Better Call Saul’un geçmiş bölümlerinde kanun dışı yollardan ilaç satan adama Mike’ın sık sık alıntıladığım tavsiyesi işin özünü anlatıyor:
“I've known good criminals and
bad cops, bad priests, honorable thieves. You can be on one side of the law or
the other, but if you make a deal with somebody, you keep your word. You can go
home today with your money and never do this again, but you took soemthing that
wasn't yours and you sold it for a profit. You are now a criminal. Good one,
bad one, that's up to you.”
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.