Bölümün şahdamarı Jimmy’nin iş görüşmesinde avukat olduğu için
satış işine uygun olup olmadığı konusunda kararsız kalan patronlara yaptığı
konuşma oldu:
“Being a lawyer, my job was sales. I was
selling to judges, I was selling to juries. Sometimes, I was selling to
clients. To take the best deal from a
series of bad options. But every hour of every day, I was convincing,
persuading, I was selling”
Hukuk büyük oranda böyle bir yaratığa dönüştü tüm dünyada ve
giderek adaletten uzaklaşıyor. Güçlü suçluların çoktan hack'lediği, güncellemelerle işi düzeltmenin mümkün gözükmediği bir sistem
haline geldi. Bilhassa TR gibi adalet bilincinin çarpık olduğu ülkelerde
yokluğu daha mı iyi olurdu acaba diye düşündürtüyor.
Yılların başarılı avukatı Howard’a çaylak Kim’in verdiği adâlet dersini seyretmek
zevkliydi.
Karanlık bir ortamda mavi ışığıyla aydınlık saçan akvaryum bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama hiçbirimiz anlamıyoruz sanki.
Gus ara sıra insanın
sempati duyabildiği çok acımasız bir kâtil. İnsanı bir süre kibarlığı ve
adâletiyle uyutabiliyor. Bu bölümde nasıl bir canavar olabileceğini hatırlattı.
Başka bir dizide sıradan kalabilecek bir cinâyet, Better Call Saul’da misliyle
etkili olabiliyor, bu da büyük oranda yapımcı ve senaristlerin başarısı.
Nacho bu işte
kaldığı sürece çete reisi kim olursa olsun bir şeyin değişmeyeceğini, hatta daha kötüye
gidebileceğini anladı sonunda.
Mike’ın parası zaten hesabına yatacakken en iyi bildiği işi, yani güvenlik açıklarını
sahada bulup paylaşmada ısrarcı olması insanın iyi yaptığı bir işi
şartlar ne olursa olsun yapmadan duramamasını düşündürüyor. Belki de kazandığı
parayı sadece yasal olarak değil ahlâki olarak da aklama isteği ya da hiçbir
şüpheye yer bırakmama konusundaki titizliği var arkasında. Daha büyük bir iş kapma uğraşı
olduğunu zannetmiyorum. İstese doğrudan yapabilirdi bunu. Sıradışı bir davranış
neticede. Düşündürüyor.
Jimmy’nin ikna
kâbiliyetini tam bir şovla sergilemesi ama işi aldıktan sonra sudan bir sebebi
bahane edip karşısındakileri küçümseyerek kendisinin reddetmesi de üzerinde
durulması gereken bir davranış. Siz beni istediniz ama ben sizi istemiyorum
demek istedi belki. Mesleği ve abisi tarafından ısrarla reddedilen bir insanın
birilerini reddetme ihtiyacı mı? Yaşadığını, iyi bildiği işi hala yapabildiğini
sadece bir an kendine göstermek istedi ama konuşmalarındaki çağrışımların da
etkisiyle âbisinin ölümüyle zirve yapan suçluluk duygusu kabardı ve birilerine
zarar verebileceğini düşündürttü muhtemelen. Bazen yıkıcı bir olayın etkisi hemen o
olayın ardından değil de daha sonra yavaş yavaş kendini gösterebiliyor. Kafası
karışık adamın. Bilemiyorum, düşünmeye ve açıklanmaya muhtaç bir davranış daha.
En azından TR’nin yüzlerce yıldır sebebi belli kadim sorunlarının günümüzdeki
yansımalarının geyiğini yapmaktan çok daha çekici geliyor bu konuların üzerinde
durmak.
Son olarak ilk bölümde Mike’ın ziyaret ettiği ofisteki
görevliler “Muhammed Ali’mi döver yoksa
Bruce Lee mi” konusunu tartışıyordu. Bu bölümde de benzer bir durum var.
Akşam eve gelen Jimmy, Kim’e yemek yerken “Jaws
3’ü mü yoksa White Heat’i mi seyredelim” diye soruyor ve ekliyor: “A real Sophie’s choice”
Dizinin ana karakterlerinin hayâti seçimlerin arifesinde olduklarını
söylemek yanlış olmayacak herhalde.
Nefes almak giderek zorlaşıyor tüm karakterler için…
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.