22 Ağustos 2018 Çarşamba

"Better Call Saul" İnceleme S4E2 “Breathe” (Dizi)

İkinci bölüm yine hastâne sahnesiyle başladı. Bu sefer Hector suni solunum cihazında.

Bölümün şahdamarı Jimmy’nin iş görüşmesinde avukat olduğu için satış işine uygun olup olmadığı konusunda kararsız kalan patronlara yaptığı konuşma oldu:

 “Being a lawyer, my job was sales. I was selling to judges, I was selling to juries. Sometimes, I was selling to clients.  To take the best deal from a series of bad options. But every hour of every day, I was convincing, persuading, I was selling”

Hukuk büyük oranda böyle bir yaratığa dönüştü tüm dünyada ve giderek adaletten uzaklaşıyor. Güçlü suçluların çoktan hack'lediği, güncellemelerle işi düzeltmenin mümkün gözükmediği bir sistem haline geldi. Bilhassa TR gibi adalet bilincinin çarpık olduğu ülkelerde yokluğu daha mı iyi olurdu acaba diye düşündürtüyor.

Yılların başarılı avukatı Howard’a çaylak Kim’in verdiği adâlet dersini seyretmek zevkliydi.

Karanlık bir ortamda mavi ışığıyla aydınlık saçan akvaryum bir şeyler anlatmaya çalışıyor ama hiçbirimiz anlamıyoruz sanki. 

Gus ara sıra insanın sempati duyabildiği çok acımasız bir kâtil. İnsanı bir süre kibarlığı ve adâletiyle uyutabiliyor. Bu bölümde nasıl bir canavar olabileceğini hatırlattı. Başka bir dizide sıradan kalabilecek bir cinâyet, Better Call Saul’da misliyle etkili olabiliyor, bu da büyük oranda yapımcı ve senaristlerin başarısı.

Nacho bu işte kaldığı sürece çete reisi kim olursa olsun bir şeyin değişmeyeceğini, hatta daha kötüye gidebileceğini anladı sonunda.


Mike’ın parası zaten hesabına yatacakken en iyi bildiği işi, yani güvenlik açıklarını sahada bulup paylaşmada ısrarcı olması insanın iyi yaptığı bir işi şartlar ne olursa olsun yapmadan duramamasını düşündürüyor. Belki de kazandığı parayı sadece yasal olarak değil ahlâki olarak da aklama isteği ya da hiçbir şüpheye yer bırakmama konusundaki titizliği var arkasında. Daha büyük bir iş kapma uğraşı olduğunu zannetmiyorum. İstese doğrudan yapabilirdi bunu. Sıradışı bir davranış neticede. Düşündürüyor.

Jimmy’nin ikna kâbiliyetini tam bir şovla sergilemesi ama işi aldıktan sonra sudan bir sebebi bahane edip karşısındakileri küçümseyerek kendisinin reddetmesi de üzerinde durulması gereken bir davranış. Siz beni istediniz ama ben sizi istemiyorum demek istedi belki. Mesleği ve abisi tarafından ısrarla reddedilen bir insanın birilerini reddetme ihtiyacı mı? Yaşadığını, iyi bildiği işi hala yapabildiğini sadece bir an kendine göstermek istedi ama konuşmalarındaki çağrışımların da etkisiyle âbisinin ölümüyle zirve yapan suçluluk duygusu kabardı ve birilerine zarar verebileceğini düşündürttü muhtemelen. Bazen yıkıcı bir olayın etkisi hemen o olayın ardından değil de daha sonra yavaş yavaş kendini gösterebiliyor. Kafası karışık adamın. Bilemiyorum, düşünmeye ve açıklanmaya muhtaç bir davranış daha. En azından TR’nin yüzlerce yıldır sebebi belli kadim sorunlarının günümüzdeki yansımalarının geyiğini yapmaktan çok daha çekici geliyor bu konuların üzerinde durmak.   


Son olarak ilk bölümde Mike’ın ziyaret ettiği ofisteki görevliler “Muhammed Ali’mi döver yoksa Bruce Lee mi” konusunu tartışıyordu. Bu bölümde de benzer bir durum var. Akşam eve gelen Jimmy, Kim’e yemek yerken “Jaws 3’ü mü yoksa White Heat’i mi seyredelim” diye soruyor ve ekliyor: “A real Sophie’s choice”

Dizinin ana karakterlerinin hayâti seçimlerin arifesinde olduklarını söylemek yanlış olmayacak herhalde.

Nefes almak giderek zorlaşıyor tüm karakterler için…























Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...