Camille Preaker (Amy
Adams) gazetecilik yapan geçmişi problemli bir kız. Alkol sorunu da var.
Yıllardır ailesiyle görüşmemiş. Doğup büyüdüğü kasaba olan Wind Gap’te cinayetler işlenmeye başlanınca patronu olayları
araştırıp bir yazı hazırlaması için biraz da zoraki onu görevlendirir. Bu
araştırma Camille için kendi geçmişiyle de hesaplaştığı bir kişisel mücadeleye dönüşür.
Gillian Flynn'in (Gone Girl, Dark Places) romanından uyarlama. Başrolde Amy Adams var. Hemen Arrival’dan hatırlanacaktır. Esas beni diziye çeken ise Patricia Clarkson oldu. Camille’in kasabanın
önde gelenlerinden biri olan kontrol manyağı ve yer yer histerik annesi rolünde
seyrediyoruz. En son “Bookshop” (2017)
filminde yine benzer bir hırslı ve cadı kadın rolünde izlemiştim.
Sadece ilk bölümü seyrettim. Clarkson’a rağmen pek sarmadı. Birbirine
soğuk bir anne kız. “Twin Peaks”
dizisini andıran bir atmosfer. Sık sık tekrarlayan patenci kızlar imgesi. Stephen King romanlarında bolca ele
alınan tipik bir Amerikan kasabasında ortalığın karışması ve hiçbir şeyin
göründüğü gibi olmadığı teması. Yavaş yavaş açığa çıkan sırlar. Sinematografi dizilerin çoğunda üst düzey artık,
bu dizi de bir istisna değil. Tempo biraz ağır geldi. Camille diziyi dolduracak
kadar ilginç bir karakter değil, mesela Rust
Cohle’la kıyaslarsak felaket sönük kalıyor oysa dizi neredeyse her karede
onu gösteriyor ve deyim yerindeyse tüm hikayeyi sırtlamasını bekler bir
havada ama bence zor. Yan karakterler zayıf ve ihmal edilmiş gözüktü. Dizideki karakterlerden
hiç biri daha fazla seyretme isteği uyandırmadı. Benim için önemli bir kriter
bu. Muhtemelen sonraki bölümlerde kasabanın sakinlerine ağırlık verecekler ama ilk bölümde gördüğüm bu.
Ortalamanın üstünde kaliteye sahip, küçük bir Amerikan kasabasında geçen, psikolojik gerilimli polisiye dizi meraklılarını memnun edebilir. Ben farklı bir şeyler görmezsem sıkılıyorum artık bu tip dizi ya da filmlerden.
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.