4 Haziran 2017 Pazar

Maceralı Aşk (True Romance) (1993)


TRUE ROMANCE (1993)
Maceralı Aşk

Clarence (Christian Slater) videocuda çalışan çizgiroman ve film delisi bir genç. Her doğum gününde sinemaya giderek kendi kendine hediye verme adeti var. Sinemada Alabama (Patricia Arquette) isimli aslında fahişelik yapan bir kızla tanışıyor. Tüm olumsuzluklara ve itiraflara karşın beklenmedik şekilde birbirlerine bir gecede aşık olup, hemen evleniyorlar. Fakat Alabama’yı pazarlayan Drexl Spivey (Gary Oldman) sorun çıkarınca işler karışıyor ve kendilerini ölümcül bir maceranın içinde buluyorlar.

Filmin kadrosu harika bir iş çıkarmış. Ana karakterler yanında yan karakterler de zengin ve tek görevi pas  atmaktan ibaret içi boş kişiliklerden çok daha fazlasını yansıtıyorlar. Bilhassa Clarence’ın babası Clifford Worley (Dennis Hopper) ile Vincenzo Cocotti’nin (Christopher Walken), Alabama ile Virgil’in (James Gandolfini) ve Clarence ile Drexl Spivey’in (Gary Oldman) kapışma sahneleri gözleri ekrana kilitliyor. 

Bir de Brad Pitt’in canlandırdığı Floyd karakteri var ki, bana kısmen Kaybedenler Kulübündeki çevirmeni hatırlattı. Filmin içine yerleştirilmiş “izleyici temsilcisi” gibiydi.


Tarantino filmleri için ismini kendi bulduğum bir subgenre var: “Cool Violence”.  True Romance’de gerçekçilik kaygısı pek olmasa da mesela Kill Bill’den daha fazla. Çizgiromansı bir tempo ve anlatım var. Şiddetli bir masal diyebiliriz. Pulp Fiction ile birlikte en sevdiğim iki Tarantino çalışmasından biri olarak uzun aralıklarla tekrarladığım bir film. 

Bazen insanın canı yaşadığı sıkıcı hayatı terk edip romantik bir maceranın kahramanı olmayı çeker. Deli gibi aşık olduğu sevgilisiyle birbirleri için kendi yaşamlarını tehlikeye atarak ilerleyebilecekleri tehlikeli bir macera tünelinden geçmeyi göze almak için atar kalbi. Düşünmesi bile keyif verir. Havalı bir tavrı olsun, çevresi hayran olsun ister. İşte bu “ortak ihtiyaç” üzerine kurulu bir hikayesi var True Romance’in.


Will Eisner’in yaşamını okuduğumda Iger ile arasında yaşanan bir olay bana bu filmi hatırlattı. Eisner’in işten ibaret hayatını renklendirmek için Iger bir fahişeyle anlaşıyor ve Eisner’le tanışıp yatması için para veriyordu. Tarantino’nun sıkı bir çizgiroman takipçisi olduğunu düşünürsek belki Clarence ile Alabama’nın tanışmasını bu olaydan hareketle yazmış olabilir.

Filmi son seyredişimden sonra  Edwin Page’in 2005 tarihli Quintessential Tarantino kitabından filmle ilgili bölümü de okudum. Oradan aldığım notları aşağıda alıntılıyorum.


NOTLAR
Annesi Connie, Tarantino’nun ismini Burt Reynolds’ın Gunsmoke filminde canlandırdığı Quint karakterinin isminden ilham alarak Quentin koyuyor.

Çocukluğu ve gençliği Clarence gibi film ve çizgiromanlarla haşır neşir olarak geçiyor. Bu yüzden otobiyografik bir filminden bahsedilecekse en yakın olanın bu olduğunu söylemiş. Zaten kendisi de bir videocu da çalışmış ve oradaki patronun ismi filmdeki patronla aynı: Lance Lawson. Clarence ile benzerlikler burada da bitmiyor. Tarantino da iflah olmaz bir Elvis hayranı. Hatta Altın Kızların bir bölümünde Elvis taklidi yapmış.


Reservoir Dogs’u çekecek parayı True Romance’in senaryosunu satarak bulabilmiş.

Amerika’da gişe başarısı getirmiyor. Reservoir Dogs patlayınca Warner Britanya’da tekrar gösterime sokuyor ve başarılı oluyor.

Aslında Tarantino’nun yazdığı senaryonun sonunda Clarence ölüyor ama Tony Scott değiştirmek isteyince Tarantino sıcak bakmıyor. Tony Scott ise hissiyatını şöyle açıklıyor: ““Hollywood filmi olsun diye değiştirmeyeceğim sonunu, bu iki genci sevdim ve yaşamalarını istiyorum”

Kafede konuşan bir erkek ve kadın başlangıcı Badlands filmine atıf çünkü aynı müziği kullanıyor

Sonny Chiba Kill Bill 1’de Hattori Hanzo rolünde.

Western etkisi. High Noon ve El dorado’daki gibi final çatışma sahnesiyle.

High art low art kombinasyonu. Hem klasik müzik hem pop müzik kullanımı gibi. Kontrastlar. Mesela Detroit’te tekdüze, California’da renkli yaşam.

Mexican standoff – Western showdown benzeri final.
Self-reflexivity – film olduğunun belli edilmesi
Crooks and cops


Simetri – Clarence ve Alabama birbirleri için adam öldürürler mesela

Sonuçta Tarantino ortaya çıkan filmi Scott yorumlamış olsa da kendi içinde başarılı bir film olarak görüyor ve beğeniyor, hatta DVD ekstralarında yorumlarıyla katkı yapıyor.  

Aslında True Romance ile Natural Born Killers aynı filmim parçaları olarak düşünülmüş ama sonra uzunluk dolayısıyla ayrılmış.

QT: ““İnsanlar bana ‘film okulunda okudun mu’ diye soruyorlar Ben de ‘hayır film seyrettim’ diyorum”


IMDB AYRINTILAR
In the diner scene when Clarence Worley asks Alabama Whitman who her favorite actor is and she says, "Burt Reynolds".

The title and plot are a play on the titles of romance comic books with their overwrought love stories-very popular in earlier decades-such as "True Life Secrets", "True Stories of Romance", "Romance Tales", "Untamed Love" and "Strange Love".

Brad Pitt improvised most of his lines.

In the original script, Clarence Worley wrote the screenplay for Natural Born Killers (1994) while traveling cross-country with Alabama. But the script ended up being over 500 pages long, so Quentin Tarantino decided to split it up into separate movies.

Clarence offers to show Alabama Spider-Man #1 at the comic book store. He probably was referring to Amazing Spider-Man #1 published in 1963, one of the most sought-after modern superhero comic books. The value is extremely dependent on condition, but as of 2009, even a well-worn issue would bring at least 1,000 dollars, and a perfect pristine copy, might sell at auction for close to 100,000 dollars.


Gary Oldman based the character of Drexl on an actor named Willi One Blood, who he later starred with in Luc Besson' Leon (1994).

Quentin Tarantino chose the name Alabama as an homage to Pam Grier, who was Alabama in Women in Cages (1971). The original script even had Clarence mention that the name sounded like a Pam Grier character.

Copies of the original script sent out to studios had the tag-line, "When you're tired of relationships, try a romance."

Quentin Tarantino sold the script for 50,000 dollars, which was the minimum amount of money that could be paid for a script at the time (according to WGA rules).


IMDB ALINTILAR
Alabama: ...and all I could think was-you're so cool!

Alabama: I had to come all the way from the highway and byways of Tallahassee, Florida to MotorCity, Detroit to find my true love. If you gave me a million years to ponder, I would never have guessed that true romance and Detroit would ever go together. And til this day, the events that followed all still seems like a distant dream. But the dream was real and was to change our lives forever. I kept asking Clarence why our world seemed to be collapsing and things seemed to be getting so shitty. And he'd say, "that's the way it goes, but don't forget, it goes the other way too." 

That's the way romance is... Usually, that's the way it goes, but every once in awhile, it goes the other way too.


Clarence Worley: I can't tell you... that was one of the best times I ever had. It was. But, you know, I knew something must be rotten in Denmark. There was no way you could like me that much. Man, I can't tell you how relieved I was when you took off your dress, you... you didn't have a dick.
Alabama: Stop being so fucking calm about all this.

Alabama: How do you do, Mr. Worley?
Clarence Worley: Top o' the mornin', Mrs. Worley.

Alabama: Please shut up! I'm trying to come clean, okay? I've been a call-girl for exactly four days and you're my third customer. I want you to know that I'm not damaged goods. I'm not what they call Florida white trash. I'm a good person and when it comes to relationships, I'm one-hundred percent, I'm one hundred percent... monogamous.


[last lines]

Alabama: Amid the chaos of that day, when all I could hear was the thunder of gunshots, and all I could smell was the violence in the air, I look back and am amazed that my thoughts were so clear and true, that three words went through my mind endlessly, repeating themselves like a broken record: you're so cool, you're so cool, you're so cool. And sometimes Clarence asks me what I would have done if he had died, if that bullet had been two inches more to the left. To this, I always smile, as if I'm not going to satisfy him with a response. But I always do. I tell him of how I would want to die, but that the anguish and the want of death would fade like the stars at dawn, and that things would be much as they are now. Perhaps. Except maybe I wouldn't have named our son Elvis.










Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...