HOW TO GROW A PLANET - E1 (2012)
Daha önce başka belgesellerden de tanıdığımız Jeolog Iain Stewart'ın sunduğu bu çalışma "tam derslik". Gerçek bir dersten bahsediyorum ama, Sınıflara tıkılıp ezberle düşünme yeteneğimizi körelttiğimiz aptallaştırma seanslarından değil. Abartmadan söylüyorum, ister fen ister edebiyat öğrencisi olsun, herkese mutlaka gösterilmesi lazım. Neden-sonuç ilişkileriyle bitkilerin perspektifinden dünyamızdaki canlılığın gelişimi ancak bu kadar iyi anlatılabilir. Ezberle fen öğretilebileceğini ya da sevdirilebileceğini düşünmek gibi bir akıl fukaralığına hapsedilip yitirilen kuşaklar için ağıt gibi bir eser. Dünyanın dört bir yanından belli başlı doğa örnekleri ziyaret edilmiş ve animasyonlarla mekanizmalar açıklanmış. Toplamda 3 bölüm, 180 dakika. Öğretmenler, bölün bunu 7-8 dakikalık kısımlara. Gösterin her ders çocuklara okullarda. Sonra ilave bilgiler verin, bahçeye çıkarın. Doğaya yaklaştırın, izlediklerine dokunmalarını sağlayın. Doğanın insan için bir bilgisayar oyunu arka planı olmadığını hissetmelerini sağlarken temel bir biyoloji dersi vermiş olun. Ve siz yetişkinler, 3 saatinizi bu belgesele ayırarak dünyada yaşamın gelişimi açısından doğaya ve gezegenimize karşı bambaşka bir bilince sahip olabilirsiniz. Kesinlikle kaçırılmaması, tekrar tekrar izlenilmesi gereken harika bir çalışma. Üstelik son 15 dakikası Türkiye'de Göbeklitepe'de geçiyor. Bu konuda da harika tespitler yapılmış. Edebiyattaki temel eserler gibi seyredilmesi gereken "temel bir belgesel". Teşekkürler BBC. Elimde olsa faturalarımdan kesilen TRT payını hiç İngiliz falan demeden BBC'ye gönderirdim. Bu kadar mı kaliteli işler çıkarılır. Bunları gördükçe TRT payının haraçtan başka bir şey olmadığını daha iyi anlıyor insan.
NOTLAR
Sequoias are the largest single life form on earth. Some are
more than 3000 years old.
Light which has travelled 150 million kilometers from the
sun bitkilerin canlılık kaynağı., manufaturing life from light. Most important
natural process on earth.
3 milyon yıl önce bilimkurgu seti gibi dünya. Oksijen çok
az. Methane and sulphur dioxide gibi zehirli gazlar kaplıyor atmosferi.
Saltpan’ler buna yakın bir görüntü çizer günümüzde.
Primitive could not filter out the sun’s powerful
ultraviolet rays which would have burnt all living creatures. UV rays were
hundreds of times more stronger than they are now. Yaşama izin vermiyorlar.
A momentous event creates the planet’s first life-supporting
atm. This event was the greatest turning point in the history of life on earth.
2.5-3 milyon önce olmuş. Brought about by the earliest ancestors of plants.
Iron ore. İts got red streaks. Its rust. Oksijenle
karşılaşınca oluyor. Iron oxide rock. Bunu solüsyon haline getirip elektrik
akımı geçirerek o zamanlarki oksijeni açığa çıkartıyor. Bubbles çıkıyor, bu
oksijen. 2.5-3 milyon yıl öncesinin elementlerinden oluşan oksijen. Liberating
the oxygen trapped in the rocks.
Oksijen serbest kalınca cleaned out the toxic gases of the
atm.
Geologists call this “The Great Oxidation Event”
A planet with virtually no oxygen bir anda a planet full of
oxygen’a dönüştü. Greatest change in the history of life on earth.
Bu olay sualtında meydana geldi. Back then, water acted as a
liquid sunscreen to the dangerous UV rays. Earliest organisms on earth evolved
under this protection in the form of tiny bacteria. Bu bakteriler hollow idi ve
okyanusların da büyük kısmı purple renkteydi bunlardan dolayı.
Over time, down there, a different type of bacteria evolved.
Daha derinde. Derine gidebilen bazı rays ile beslenerek evolved bunlar. They had
to live off the colors of light left over. This made them appear green Green
bacteria. This seemingly arbitrary event, a bacteria absorbing one olor of
light rather than another, would have colossal repercussions for the planet. Over time these green bacteria,
a type of cyanobacteria domianted the waters of the world. These green micro
orgs became the ancestors of all plants on earth. Since right from the start
they were reflecting green light, the stalks of the plants became green and the
leaves were green.
Peki purple bacteria niye plantlara atalık edememiş acaba?
But it wasn’t just about the color. Because the green
bacteria did something their purple cousins could not. They produced oxygen.
How the green bacteria did this is so complex the scientists still grapple with
that.
Eden project in Cornwall bunu araştırıyor.
Bir fanus yapıyorlar. Oksijen seviyesini çok azaltıyorlar,
dünyanın ilk hali gibi. Oksijen basıncı, heart rate gibi vital signs izlenerek
48 saat chamber’da kalıyor.
Normalde oksijen seviyesi %21 havada. Chamber’da %12 civarı.
Hand to eye coordination is being impaired. Though process is getting slower.
Minik testlerle ölçülüyor sürekli. “I felt very slow, sloweness indeed”
hissediyor. Chamber’da 300 tane de bitki var (11.000 leaves). Bunlar insanı
canlı tutacak kadar oksijen üretebilecekler mi?
Işık veriliyor deneyin ortasında. Fotosentez hala
inceleniyor. Netlik yok.
Bir yaprağa x1000
büyütmeyle baktığınızda görebilirsiniz chloroplast’ları. İşte bunların ataları
green bacteria. Flash of light verildiğinde hemen oraya toplaştıkları
görüntülenmiş. Nefis görüntüydü. Hala organelden ziyade bakteri gibi
hareketliler. Mm’nin 1/5000’I kadarlar.
Light rays from sun are made of photons. They’re tiny
fast-moving particles of electromagnetic energy. When they hit the surface of
the plant, the energy of the photons is captured by a ring, called the light
harvesting complex. Inside, the energy of two photons is used to split a water
molecule. Its ripped into two elements: oxygen and hydrogen. The plant uses the
hydrogen to live and grow, oxygen is pumped out as a waste product.
Banana plant ve maize özellikle başarılymış oksijen
üretiminde.
Saatte 40 litre oksijen üretiyor chamber’daki bitkiler.
Deney başarılı oldu.
Dünyada oksijen ortaya çıkması stratosferin üst
tabakalarında ozonu oluşturdu. Koruyucu bir güneş kremi gibi dünyayı sardı.
Zararlı UV rays were filtered. Bitkiler karaya çıkabildi.
400 million years ago plants made that leap from sea to
land.
400 milyon yıl önce Scotland ekvatorun güneyindeymiş. Hot
springs ve geysers çokmuş.
Kaya kesitinde bir kaç santimetrelik bitkiler. Aglaophyton
deniyor. Bulbous shapes on the ends of naked stems. Leaves ve roots öncesi ilk
bitkiler. Bunlar survived along the water’s edge. Pioneering plants that made
the giant leap from sea to land and colonised everywhere. At that time, all
along the margins of lakes and rivers, primitive plants were coming ashore.
Hostile world’den fertile world’e geçiş. Uzaydan görünüm yeşilleniyor. Full
scale invasion değil. Sadece toe-hold.
Fakat kıyılardan içeri nasıl girecekler. Suyla
bağlantılarını tam kesemiyorlar. Böylece roots geliştirildi bu probleme karşı.
Cambodia. Ta Prohm (12th century temple) Strangler figs
kökleri. Invading inland.
Yine 400 million years ago first roots appeared and gave
plants the ability to smash up the rocky planet.
Tiny broken up fragments of rock mixed up with dead plant
material makes up the ideal environment to store water which we call “soil”
%40’ı dünyanın soil. 2cm için 1000 yıl lazım. Essential for
plant life. Leafless plants breaking free from water’s edge. Roots and soil
created by plants made them unstoppable.
Hayvanlar da sudan çıkmaya başlıyor. 500 milyon yıldır fazla
değişmeyen bir canlıda gözlemleyebiliyoruz. East America. These ancient
creatures still come ashore to mate at dusk. Horseshoe crabs. 5 pair of legs.
Normal crabs just hve 4 pairs. Scorpion’a daha yakınlar. Book gills denilen
ventraldeki yapı sayesinde sadece suda değil karada da oksijen alabiliyorlar.
Esas müthiş özellikleri bu. Dorsalde iki göz var.
Fosillere göre horseshoe crabs en az 400 milyon yıl önce
karaya çıkmış.
Plants co2 from air and energy from sun ile şeker üretir.
İkinci önemli üretimleri oksijenden önce.
Tıplı light’ın hydrogen ve oksijeni ayırışı gibi açığa çıkan H ile co2 birleştirilerek şeker
üretilir. Radyoaktif markör ile tagged co2’ye maruz kalan bitkinin şekeri nasıl
yaptığı ilk kez gözlendi. Mısır örneğinde. Parlak kısımlar animasyonda
oluşturulan şeker. 15 dakikada storage için köklere gönderiliyor.
400 milyon yıl önce bu gelişmeler yaşanırken meydana gelen
bir olay hem dünyayı hem bitkileri yeni bir radikal değişime zorlar.
Lake Tarawere in New Zealand
Bitkiler co2’yi çok tüketince, %90 düştü seviyesi.
Beslenememeye başladılar. Kriz. Boğulma tehlikesi. Large flat surfaces (complex
breathing apparatus) yani yapraklar bu ihtiyaçtan doğdu. Surface area yüz kat
arttı en az.
Dicksonia
The key is on the underside of each leaf. They’re
microscopic holes called stomata. Filmed and actioned with electronic
microscope, this is them opening and closing speeded up 140 times. Her yaprakta
binlerce stomata var. Onlar sayesinde single fern can breath in 5 liters of co2 a day.
The evolution of leaves rich with stomata saved from
suffocation. Leaevs also allow plants to capture more light. This in turn
fuelled fierce competition. Rekabet başladı güneş ışığı için. Yeni bir bitki
tipi doğdu.
Nova Scotia in Canada
300 milyon yıllık bir kaya buldu. Bunun içindeki bir şeyi
arıyor. Fossilised remains. One of the planet’s earliest tree trunks.
Lepidodendron trees had strange diamond-shaped bark. Ağaçların gelişmesi ve
yayılmasıyla oksijen iyice bollaştı.
Insects. Breathing tubes. Therefore the size of these animals
is limited by the concentration of oxygen in the air. Increase the oxygen just
as the forest did, and things get interested.
Fossilised footprints
Taş üstündeki izleri bugünün en büyük millipede’lerinden
birininkiyle karşılaştırdı. İzler çok daha büyük. Arthropleuridae was over 2m
long. Scorpions spiders, tüm böcekler giant. Dragonfly wingspan 1m’den fazla
bazılarında o zaman. Bugün 10cm’i geçmez. Meganeura deniyor. Largest insect
ever to take to the skies. Oversized world pumped with oxygen.
230 milyon yıl önce yeni bir hayvan grubu swampy forest
gölgelerinden çıktı: Dinosaurs. Şimdiye kadar tespit edilen 700 türden 2/3’ü
herbivormuş. Biggest herbivores in
history: sauropods.
Normalde filler 4 ton, 4 metre. Sauropod 12 metre. 4 katlı
bir bina. Boynu 9 metre. Kafası çok küçük ama taşıyabilmesi lazım yukarıya.
Afrika filinden 10 kat ağırlar. Fil günde 90 kg foliage yiyor. Sauropods
tahminlere göre günde 1500kg yiyor. 50 balya saman.
150 milyon yıl önce dinozorlar yeşillikleri talan ediyor.
Bitkiler kendilerini savunmak için yeni sistemler geliştirdi. Arms race. Mesela
California’da Cycads. Amaç yiyemeyecekleri bitkilere dönüşmek. Bazı bitkiler daha da ileri gidip kimyasal
silah ürettiler. Cycad yaprakları nerve agent içerir ve enjekte edersen kusma,
diare, paraliz ve ölüme sebep olur. Chili’deki (kırmızı biber) capsicum
kimyasalı da bu amaçla üretilmiş zamanında. Arms race didn’t stop there. Plants
evolved a different tactic: a line of communication. We know that when some
plans are attacked, they activate a
quick acting toxin that deters herbivores. We now understand its far more
complicated. Plants can warn other plants. That a herbivore is eating them. When they are attacked, they also release an
unseen gas from their leaves. What it does is extraordinary. This is the first
time it is captured on film.
Two arabidopsis plants were put in a chamner. A third plant
is cut to mimic an attack. Its added to the undamaged plants. Thechamber is
sealed. Scientist believe theres a chatter betweenthem but cant understand it
yet.
Yaklaşık 200 milyon yıl boyunca dinozorlar ve bitkiler büyük bir savaşa
girdi.
Trump card (koz)
Plants started to use wood to grow taller and taller.
California, Sierra Nevada. Giant sequoia.
70 milyon yıl önce bu ağacın ataları conifers daha da
uzundu. Yapraklarını dinozorlara kaptırmamış oluyorlardı. They were to first to
pick the strongest rays of the sun.
70 milyon yıl önce kutuplarda buz yoktu. Conifer trees ile
kaplıydı. Tüm dünyaya yayılmışlardı. Şu ankiler 90 metre yüksekliğinde.
65 milyon yıl önce bir şey oldu ve herşey değişti. Uzaydan
gelen asteroidle dinozorlar ortadan kalkar. Sonrasında çiçekler ortaya çıkar.
Flowers transformed the bond between animal and plant.