Libby (Ida Lupino), hasta annesi ve huysuz babasıyla yıkık dökük çiftlik evlerinde
yaşayan bir kız. Annesiyle babası 7 yıldır konuşmuyor ve aralarındaki husumet o
derece ki biri üst katta diğeri aşağıda yaşıyor. Libby kendini evde kapana kısılmış hissediyor, en iyi dostu köpeği. Baba anlayışsız herifin teki. Libby’nin yaşamdan zevk
aldığı tek şey köpeğiyle ormanda uzun uzun yürümek. Barry ise ormanın kıyısında çalıştırılan
mahkumlardan biri. Genç adamın kötü davranılmaya gelemeyen bir yapısı var. İkisi
de istemediği bir yerlere hapsedilmiş bu iki genç arasındaki yakınlaşmayı konu
alan film melodramatik yapısına karşın yerleşik ama kötü bir şeyleri
kurcalamasıyla dikkat çekiyor. Hele filmin sonunda Barry’nin “Libby, theres a big one, I think we got
him…” dediği sahne insanın yüreğini dağlıyor. Gary Romain’in “Onca Yoksulluk Varken” romanında söylediği şekilde “Sanki
yasak değilmiş” gibi seven ve kısa süreliğine de olsa birbirinde huzur bulan bir çiftin dokunaklı hikayesi.
NOTLAR
Ida Lupino, Dane Clark, Wayne Morris
Adamı götürdüklerinde “o benmişim gibi hissettim” dedi kız
Baba dövüyor.
Gece fırtına çıkıyor.Mahkum kapatıldığı kulübeden kaçıyor. Tool shed.
Kız gitmeye karar veriyor bu düzeni yıkmak için. Ertesi sabah babası
annesine yemek götürüyor.
Kız da kendini hapis gibi hissediyor ve kaçtığı gün adamla karşılaşınca
kendine benzetiyor yine. Yardım edecek.
Sheriff Akkers – tam pislik
ALINTILAR
Libby: “I like the woods, its
quiet and peaceful”
“I hear much more than the wind.
I hear it whispering, laughing.”
“We’ll be the best people in the
town, if u’ll just give us the chance…”
“Libby, theres a big one, I
think we got him…” Bu sahne müthiş.
“They wont catch me now, They re
too late. “
Barry: “I just had to have
somebody, somebody just once who know whats inside me, who know I didnt mean
to…”
Libby: “I know…I know…”
“Libby, theres a big one, I think we got him…” |