1918 yılı Rusyasında Avusturya-Macaristan imparatorluğunun Çek ve Slovaklardan kurulu 70.000 askeri, devrimin yarattığı kargaşa ortamından faydalanarak Çar’ın onları hapsettiği kamptan kaçarlar.
Amaçları Doğuda Müttefik güçlerine katılarak bağımsız bir Çekoslovakya kurulmasını sağlamaktır. Planları Transsibirya demiryolu aracılığıyla Vladivostok’a ulaşmak buradan da ABD üzerinden Avrupa’ya geçmektir. Fakat herşey planlanandan çok farklı gelişir. İki ay olacağı öngörülen bu yolculuk 3 yıl sürecek ve askerler adeta hareket halindeki bir demokratik ülkenin vatandaşlarına dönüşecektir. Bu milyonlarca kilometrelik destansı yolculuk, özgürlük peşindeki bir halkın adeta sembolü haline gelecek ve kollektif bir hürriyet çığlığı olarak tarihteki yerini alacaktır.
Bu serinin ilk albümü olan “Prag’dan Çelyabinsk’e” çıkmış durumda okuyucu yorumları gayet iyi. Fransa’dan epey çizgiroman getirmiş bir arkadaştan ilk fırsatta edinip ben de okumayı düşünüyorum.
Seri için 4 yıl ön araştırma yapılmış ve bu araştırmalar hala da sürüyormuş. Ciddiyete dikkatinizi çekerim: 4 yıl ön araştırma.!
Çizimler Jean Denis Pendanx, senaryo Kris, renklendirme ise Isabelle Merlet’ye ait. Futuropolis’ten çıkıyor. 40 sayfa çizgiroman, 6 sayfa da dosya şeklinde. İlk cilt olayların nasıl başladığını anlatıyor ve karakterleri tanıtıyor. Pendanx’ın çalışma hızı yılda 80-90 sayfa çizim kadar olduğundan ve yanlış hatırlamıyorsam 10 civarı albüm olacağından tamamlanması epey uzun sürecek diyebiliriz.
Senaryoyu yazan Kris, Bdgest forumunda da epey aktif bir üye ve hem çalışmaları hem de çizgiroman üzerine birinci elden bilgi veriyor. Daha çok tarihi öyküler ve psikolojik çözümlemelerden hoşlandığı bilinen bir yazar olarak yazdığı öykü ile ilgili şunları söylüyor:
“Çek birliğinin bu yolculuğu sırasında vazife ve kararlılık kavramlarının içinin doldurulduğuna şahit oluyoruz. Umalım ki bu cesur insanların mücadelesi yetenekli bir yazarın ilgisini çeksin ve tarihin en etkileyici hikayelerinden birisi olan bu maceranın detayları unutulmadan gelecek kuşaklara ulaşabilsin.”
Fransız-Belçika ekolünde kadın karakterlere verilen önem burada da göze çarpıyor. Savaş dönemi olmasına karşın kadın karakterlere rastlayabiliyoruz. Hatta Kris, Nora karakteri için Dr. Jivago’yu kastederek “Benim kafamdaki Lara oldu” ifadesini kullanıyor.
Bilhassa ikinci dünya savaşına meraklı çizgiroman okuyucularının ilgisini çekebilir.