20 Mayıs 2017 Cumartesi
Irena - Irena Sendler'in Yaşamı
IRENA
Senaryo: Jean-David Morvan, Severine Trefouel
Resimleyen: David Evrard
Renklendiren: Walter
72s / 2017 Ocak
15 euro
“Bana boğulan bir insan gördüğümde, dinine ya da milliyetine bakmadan kurtarılması gerektiği öğretildi.” Irena Sendlerowa
BDgest’in Ocak 2017 ÇRları arasında görünce hemen ilgimi çekti. Konusunu okuyunca duyduğum yakınlık daha da arttı. Irena Sendler’in hayatını araştırmaya başladım ve daha metinleri tam okumadan sırf karşıma çıkan fotoğraflarıyla bile bana büyük bir hayat dersi verdi.Bir kere ömrümde bundan daha sevimli bir insan yüzü gördüğümü hatırlamıyorum. Bir insan ileri yaşında, çektiği tüm ıstıraplara ve gördüğü tüm katliamlara karşın bu kadar sevecen ve iyilik dolu bir yüze sahip olmayı sürdürebiliyorsa, gözleri ışık saçmaya devam ediyorsa, bizlerin yüzünü bir an için bile asması şımarıklık ve nankörlük gibi geliyor artık. Bunu hep hatırlamak için ilk fırsatta bir resmini çerçeveletip eve asacağım. İşte bu kadar etkiledi beni bu harika kadın. Şimdi gelin önce ÇRdan, sonra da bu örnek insandan bahsedeyim biraz.
ÇİZGİROMAN
1940 yılında Nazi ordusu Polonya’yı işgal eder. Varşova'daki Yahudiler, etrafı duvarla çevrilmiş bir getto’ya tıkılır. Kaçmaya çalışan sorgusuz vurulmaktadır. Sadece sosyal hizmetler görevlilerinin girişine izin verilir. Bunlardan biri de Irena’dır. Her gelişinde bu cehenneme adeta bir avuç cennet taşır. İnsanlara umut aşılar. Herkesin gözünde bir melek gibidir. Çocuklar peşinden ayrılmaz. Bir gün ölüm döşeğindeki genç bir anne oğlunu ona emanet eder. O anda Irena hayatının dönüm noktası olacak kararı verir. Getto’daki perişan çocukları yaşamı pahasına dışarı kaçıracaktır.
Üç albüm sürecek seride Yahudi Soykırımında çocukların kurtarıcısı olan bu kahraman kadının gerçek hikayesi anlatıliyor. Tarih kitapları 1965 yılında Yahudi İnsanlık ödülüne (Yad Vashem) layık görülen Irena’nın, Varşova’daki getto’dan 2500 kadar Yahudi çocuğu kaçırdığını yazıyor.
Jean-David Morvan tesadüfen Irena hakkında bir yazı okurken kafasında şimşekler çakar. Mutlaka bu hikayenin anlatılması gerektiğini düşünmesiyle serinin temelleri atılmış olur. Senaryoyu Severine Trefouel ile beraber yazarlar.
Resimler çocuksu bir tona sahip gibi görünse de katliamlar, sefalet ve işkence çizgilerin dışına itilmemiş. Gelecek sayılarda gettoda yaşananlar dışında Irena’nın savaş sonrası yaşamına da yer verileceği belirtiliyor.
İkinci cildin (Les Justes) Mart 2017, üçüncü cildin (Varso-vie) ise 2018’de çıkarılması planlanıyor.
IRENA SENDLEROWA
1910 yılında Varşova yakınlarında bir kasabada doğar. Babası, fakir çocuklara gönüllü olarak bakan bir doktordur. Henüz 7 yaşındayken 1917 yılında doktor olan babasını hastalarından bulaşan tifüs sonucu kaybeder. Varşova Üniversitesinde Edebiyat okur ve Polonya Sosyalist Partisine yazılır. Üniversitede Yahudi öğrencilere uygulanan ayrımcılığa karşı çıktığı için 3 yıllığına okuldan atılır.
İkinci Dünya savaşı başlamadan Varşova’da sosyal hizmetler görevlisi olarak çalışmaya başlar. Savaşla birlikte “Jolant” takma ismiyle Zegota isimli Yahudilere Yardım Örgütünün üyesi olur ve çocuklarla ilgili bölümün başına seçilir. Almanlar sosyal hizmet görevlisi ve sağlık ekiplerinin sık sık gettoya girmesine izin verir çünkü bir tifüs salgını çıkmasından ve kendilerine bulaşmasından korkarlar. İşte bu ziyaretlerde arkadaşlarıyla beraber 2500 kadar çocuğu bazen ambulanslarda bazen bavullarda bazen de akla hayale gelmeyecek başka yöntemlerle getto dışına kaçırırlar. Bu son derece cesur bir iştir çünkü Yahudilere yardım edenler sorgusuz sualsiz öldürülür. Kaçırdıkları çocukların isimlerini ve verildikleri aileleri kavanozların içine saklarlar. Çoğu konsantrasyon kamplarında ölecek olan aileler çocuklarına kavuşacaklarına inanmaktadır.
1943’de Gestapo baskın yapar. Irena yakalanır. Ağır işkence görür. Kemikleri kırılır. Yine de kimseyi ele vermez. Ölüm cezasına çarptırılır. Zegota, gardiyanlara rüşvet vererek onu kaçırmayı başarır. Bir süre saklanır ama sonra Varşova’ya döner. Varşova Ayaklanması sırasında hemşire olarak görev yapar ve yine Yahudileri saklar. Savaş bittikten sonra kavanozlarda saklanan isimleri aracılığıyla çocukların aileleri araştırılır ama neredeyse tamamı kamplarda öldürülmüştür.
Almanların yenilmesiyle Irena’nın çilesi bitmez. Bu sefer de komünistler sürgündeki Polonya hükümetini destekleyen Ulusal Ordu ile bağlantıları olduğu gerekçesiyle uğraşmaya başlar. Sorguya çekilir. Şiddet görür. Yaşadığı travmayla karnında taşıdığı oğlunu kaybeder. Ulusal Ordu bağlantısı sebebiyle hep öteki muamelesi görür. 1965’de yahudiler vefalı olduklarını göstererek Yahudi İnsanlık ödülünü ona verir. Ama Polonya hükümeti ödülü almak için yurtdışına çıkmasına dahi izin vermez. Ancak 1983’de gidip ödülünü bizzat alabilecektir. Çeşitli devlet kuruluşlarında çocuklara, yaşlılara ve fahişelere yardım etmek için çalıştıktan sonra 1967 Arap-İsrail savaşında Yahudilerden yana tavır koyması sebebiyle erken emekli edilir. Komünist yönetim gidene kadar kendi devleti yaptıklarından habersizmiş gibi davranır. Yaşamının son yıllarında hak ettiği saygıyı geç de olsa hem ülkesinde hem dünyada görür. 2008 yılında 98 yaşında hayata veda eder.
KİTAPLAR – FİLM - BELGESEL
Uzun yıllar Irena’nın yaptıkları dünya gündeminde yer bulmaz. 1999 yılında Amerika’nın Kansas eyaletinde Norman Conrad isimli bir lise öğretmeni Irena’nın biyografisini temel alarak bir oyun yazar ve öğrencileriyle sahneler. Oyunun ismi Kavanozdaki Hayat’tır (Life in a Jar). Müthiş ilgi toplar. 200 kez sahnelenir. Irena’nın hikayesi tüm dünyada tanınmaya başlanmıştır. 2009 yılında oyunu temel alan “The Courageous Heart of Irena Sendler” filmi çekilir. Irena’yı meşhur aktris Anna Paquin canlandırır.
2010 yılında Polonyalı tarihçi Anna Mieszkowska Irena’nın biyografisini yazar: Irena Sendler: Mother of the Children of the Holocaust. 2011 yılında ise Jack Mayer, Life in a Jar: The Irena Sendler Project isimli kitabında 4 Kansaslı kız öğrencinin Irena’yı keşfetme öyküsünü anlatır.
Yine 2011 yılında Mary Skinner’ın yönettiği Irena Sendler; In the Name of their Mothers belgeseli gösterime girer.
Fragman:
https://www.youtube.com/watch?v=5t5nfU4zNpM
ELİ…ELİ..!, LAMA AZAVTANİ? (Tanrım Ah Tanrım ! Niye terk ettin beni..?)
Yahudi toplumunun zora düştüğünde sarf ettiği bu geleneksel yakarışa Tanrının bir cevabı oldu sanki Irena Sendlerowa. Binlerce çocuğun elinden tutarak ölümün pençesinden kurtardı. İyilik, uğrunda riske attıkların kadar büyük oluyor sanırım. Irena Sendlerowa bu ÇR serisi sayesinde binlerce Fransızca okuyan çocuğun zihninde yer edecek. Bunlardan bazıları ise hiç farkında olmasalar da Irena’nın etkisini yaşamlarındaki bazı kararlarda yansıtacaklar. Ben de onun hakkında okumaya devam edeceğim ve o dünya tatlısı pırıl pırıl yüzünü hiç unutmayacağım. Irena 2500 çocuğun elinden tutup özgürlüğe kaçırdı. Ama ilk elinden tuttuğu, kendi içindeki çocuğun gündelik kaygılardan ve geleceğe yönelik korkulardan arınmış cesur fısıltılarıydı. Umarım hepimiz bunu başarabiliriz.
Bana göre efsane Fransız filmlerinden biri olan Les Choristes’ten hüzünlü bir Bruno Coulais parçası ile veda edelim.
Caresse sur l'océan
https://www.youtube.com/watch?v=rrBkntWuNYg