The Dreams of William Golding
Golding’in kızı Judy'nin babasının yayınlanmamış “Rüya Günlükleri”ni (Dream Diaries) yönetmen Adam Low ile paylaşmasıyla ortaya çıkmış. Ailesi, arkadaşları ve hayranlarıyla röportajlar. Golding’in yaşam hikayesi ve düşünceleri üzerine bir buçuk saatlik doyurucu bir belgesel.
Golding’in kızı Judy'nin babasının yayınlanmamış “Rüya Günlükleri”ni (Dream Diaries) yönetmen Adam Low ile paylaşmasıyla ortaya çıkmış. Ailesi, arkadaşları ve hayranlarıyla röportajlar. Golding’in yaşam hikayesi ve düşünceleri üzerine bir buçuk saatlik doyurucu bir belgesel.
Çocukluğu Marlborough’da (Marlboro sigarasının kökeni Marlborough'dur isim olarak) geçiyor.
“He was very strange in his relationship with reality“
“Right to the end of his life, he believed in the other.”
1950’lerde bir dizi romanla meşhur oldu.
The Inheritors – the finals days of the neanderthal man
Pincher Martin - A sailor marooned on a rock in the middle of Atlantic
Free Fall - A talented artist consumed by his own ruthless ambition
The Spire - The building of a spire on a mediaeval cathedral
Golding could not be alone at night, even with the light on.
Gece kimsenin olmadığı bir odaya girerse kapıyı gürültülü açarak
“içeridekilerin” uyarıyı alarak dışarı çıkacağını düşünürmüş.
Free Fall (1959)
“I tell u something which may be of value, I believe it to be true and
powerful, therefore dangerous, If u want something enough, u can always get it,
provided u re willing to make the appropriate sacrifice, something, anything.
But what u get is never quite what u thought. And sooner or later, the
sacrifice is always regretted.”
İlk romanı 1954’de yayınlandı. 43 yaşındaydı. Salisbury’de Bishop
Wordsworth’s School’da öğretmenlik yapıyordu. Sınıftayken bir iş verirmiş öğrencilere,
o masasında yazılarıyla uğraşırmış.
“I’ve always been puzzled, and am still at his moment , I am in a state
of confusion, between the imaginative world and the real world. It is perfectly
true to say that I have, sometimes in my life, found that the imaginative
world, had pushed the real world right out of the way, was literally more
real.” Golding
Çocuklarına Ballantyne’ın adalı romanlarını okurlarmış. Cannibal
Island, Coral Island, Treasure Island. Eşine: “Çocuklar ıssız adaya düşse
gerçekte neler olabileceği ile ilgili bir kitabın ilginç olabileceğini
söyleyince “Birinci sınıf bir fikir. Bunu sen yazmalısın” cevabını alır.
Piggy’nin uçurumdan atılışı
“I’m not really adventurous socially.”
Eski uygarlıklara özellikle Yunan ve Roma’ya ilgisi var. Edebiyat
dünyasındaki cliques ve claques’tan farklı hermit bir duruşu vardı. “
Babası fen öğretmeni Grammar school’da (İng.’de bizim Anadolu liseleri
gibi bir okul tipi). Ateist. Zeki bir adam. Onu da ateist olarak büyütür.
Annesi doğaüstü şeylere inanırmış.Caddenin bir ucunda Grammar school diğer
ucunda daha iyi bir okul olan Marlborough college var. Lower middle class bir
ailesi var. Bu sınıf ayrımına hep öfke duymuş, günlüklerinde yazmış.
“Either I can do nothing or I’m too frightened to do anything” Golding
“He had a great capacity for seeing wickedness in himself, and of
course drawing on that wickedness, I think he used this consciousness of what he might have done, to
write his books. And perhaps in that way, he felt he was keeping this other
person in its cage”. Kızı Judy
19 yaşında, Brasenose college, Oxford’a gitti. Kendi sınıfında Grammar
school’dan gelen tek öğrenciydi. University Appointsments Commitee’ye mülakata
gittiğinde pek centilmen olmadığı ve public school değil, day school’a uygun
olduğu notu düşülmüş.
Eşi Ann ile ilk öğretmenlik
yaptığı okulda left book club’da tanışıyorlar.
Oxford’a üniversiteye gittiğinde major mental breakdown yaşıyor oğlu
David ve bir daha düzelmiyor. “Bende hep biyokimyasal bir problem olduğunu
düşünmüşümdür” David Golding
Annem gebeyken German measles geçirmiş belki ondandır giyor
Golding oğlu doğduğu sıralarda savaşa denizci olarak gidiyor.
Wartime Diary yazmış.
Walcheren Landings savaşında bir geminin kaptanıymış. Kıyıdaki
Almanları bombardımanlarken sivillerin bolaşltığıldığı söylenmiş ama yalanmış.
Sonradan çok Suçluluk hissetti babam diyor. Siviller Hollandalı. Westkapelle.
İkinci dünya savaşı ve medeni görülen Almanların yaptığı korkunç işler
herkesin içindeki salt şeytan üzerinde düşündürüyor.
“And in the middle of em, with filthy body, matted hair, and unwiped
nose, Ralph wept for the end of innocence, the darkness of man’s heart, and the
fall through the air of the true wise friend called Piggy…” Lord of the Flies
Conch as a symbol – end of civilization
Savaştan sonra yine öğretmenliğe döndü aynı okulda. Wordsworth school.
Lord of the flies’ın çoğu okuldayken yazılmış.
Manuscript of Lord of the flies
Biro – kırmızı düzeltme kalemi
1953’de romanı 9 tane yayıncıya gönderdi. Hepsi reddetti. Bu sefer
Faber and Faber’a gönderdi. Prestijli bir firmaydı. TS Elliot yöneticileri
arasında. Faber’de çalışan bir “professional reader” kitap için şu yorumu
yapıyor ve yazıyor: “Time – The Future. Absurd and uninteresting fantasy about
the explosion of an atom bomb on the colonies. A group of children who land in
jungle countrynear New Guinea. Rubbish and dull. Pointless. “
En alta da “R” koyar. Rejected anlamında.
Yeni çalışmaya başlayan çaylak junior editor Charles Monteith’in yine
de ilgisini çeker ve kopyayı çöpten kurtarıp eve götürür. Kopya son derece
aşınmış, sararmış, eskimiş haldedir. Diğerlerini ikna eder ama Golding’den
birçok değişiklik yapmasını ister.
İlk kopyada dini öğeler ağır basıyor. Savaştan döndüğünde dine düşkün
hale gelmiş. Monteith romandaki supernatural kısımların çıkarılması gerektiğini
söylemiş. Sonunda seküler bir roman haline gelene dek tüm doğaüstü çıkarılır.
No supernatural intervention at all.
Sık sık dua edermiş kilisede.
“Golding’s christianity was an odd one. There were various bits of
Christianity he hated. “
“Crucifixion should never be depicted. Its a horror to be veiled”
diyor.
Yayın sonrası yorumlar iyiymiş ama ekonomik açıdan öğretmenliği
bırakamamış. Öğretmen arkadaşlarına sayfaları verir, kelimeleri saydırırmış.
Arkeolojiye meraklı. Kazı yerlerini falan ziyaret edermiş. İkinci romanı
Inheritors, bir grup neanderthal’in homo sapiens ile karşılaşmasını ve kendi
sonlarına yürüyüşlerini anlatıyor.
“He tries to enter the mind of a pre-mind creature.Dilleri yok ama
ortak resimler hayal edebiliyorlar. Anlamadıklarında bir şeyi, resmi göremedim diyorlar.
1950’lerde yat almaya başladı. İlki seahorse isminde Bir lifeboat.
Sonra modifiye ediyor bunu ve daha lüks hale getiriyor.
Kendi yorumu:
“Pincher Martin is not about a man who tries to survive by climbing on
a rock, it is in fact about a man who dies on page 2, I made him die very
deliberately on page 2, and the rest of the book is in fact about the man in
purgatory. Because he is a very picked man, who has no kind of religious
experience at all, he cant see the compassion of God. And all the time he is
hanging on, he is greed and sheer wickedness. Unless finally he is nothing but
claws clutched into each other. And that is still thre resisting this black
lightning which is the compassion of God trying to opening them up. And really
trying to take em away. Trying to take all the pincher structure away…”
Asılma rüyaları görüyor. Korkunç rüyaları var.
Having a dream için “dream ego” ifadesini kullanıyor.
Bir rüyasında infazcı babası.
Bir başka rüyada babası asılmasını izliyor.
“He had enormous resources of self-loathing”
Ağır içermiş
Spire – fifth novel
About a medieval dean, Jocelyn, who has a vision which compels him to
build a huge steeple on top of his
cathedral. The physical impossibility doesnt deter him. Sacrifices everything.
Salisbury Cathedral Spire ile ilgili. Sınıfın penceresinden gözükürmüş
öğretmenken.
“13.yydaki olanaklarla nasıl insanlar bunu yapmış olabilir yazmak
istedim” Golding
Tam da full time writer olmaya başladığı dönem.
“I still think its a good image almost of any human endeavour that it
can never be wholly good, it must always have a cost in people. “
“Jocelyn was a fanatic. We are in the presence of a religious
fanaticism. We see what it can do. İt costs in suffering, death, and sorrow is
immeasurable. “ Golding
“A leader losing track of his own humility.” Dean of Salisbury
Radyoda review dinlerken alaycı tavırlarını ailece dinliyorlar ve
Golding bembeyaz odadan çıkıyor. Anne hiç olmadığı şekilde küfür ediyor
heriflere. Sarsılmış bu olayla.
1959’da ABD’de paperback edition yayınlandıktan sonra international bestseller
olur ve teliften doğru dürüst para kazanmaya başlar. O zamana kadar sadece
critical success.
O zamandan beri 40 milyon tane satmış.
Stephen King
Durham Maine’de yaşıyordum çocukken. Maine’de bookmobile servisi vardı. Mobilelibrary. Bir gün çocuklarla ilgili gerçekçi bir şeyler var mı demiş süren kadına. Kadında Lord of the Flies’I tavsiye eder ama kimseye söyleme, bu çocuklarla ilgili ama bir yetişkin kitabı demiş. King ilk kez gerçekten erkek çocuğu gibi hareket eden karakterlerle karşılaştım diyor. 60larda civil unrest in US. Nam savaşı. 60’larda cult status kazanıyor kitap. Ders gibi değil, hikaye olarak anlatırdı diyor.
Virginia Tiger, şimdi Prof of English, öğrenciyken ısrarla kitaplarını
araştırdığını ve onunla röportaj yapmak istediğini söyler. Sonunda kabul
ettirir.
Kızı ona bir açıdan aşık oldu babam diyor. Virginia sevgili değildik
ama çok yakın arkadaş olduk diey cevap veriyor. Eşi kıskanıyor. Kötü
davranıyor. Sonra uzun yıllar yazışıyorlar.
Bunaldıkça denize kaçmayı seviyor. 1966’da kazandığı paralarla lüks bir
yat alıyor (Tenace). Yunanistan'a kadar gitmeyi planlıyor. Seferde büyük bir
gemiyle kaza yaşıyorlar. Batıyor. Ölümden dönüyorlar. Anne hasta oluyor. Baba
depresyona giriyor. Bir denizci için teknesini kaybetmesi utanç vericidir diyor
kızı.
Free Fall (1959)
1971’de günlüğünde “Yaşam artık dayanılmaz bir hal aldı” der. Çare
olarak her zamanki gibi körkütük sarhoş olmayı seçiyor.
Tenace’ın batışından sonra 10 yıl başka roman yazmaz. Günlüğünde
yazamıyorum diyor. Oğlunun mental illness da üzüyor.
Darkness Visible (1977)
Matty
İki romanımda saint karakteri yarattım diyor. Biri Matty diğeri Lord of
the Flies’daki Simon.
Yangından fanatik dinci olarak kurtulan bir çocuk. Oğlu David de dine
düşkün. Katolik. Onu yazdı diyorlar.
Kızına göre Golding delilik sınırlarına girip ilhamı alıp çıkıyor ama oğlu
bu çıkışı gerçekleştiremiyor. Hayal güçleri birbirine benziyormuş
(1967) Tomorrow’s World
Bowerchalke’da köyden postaneye beraber yürürlermiş Lovelock’ı ilham
alarak yarattığı
Gaia theory – Dünya kayasıyla bitkisiyle bulutuyla aslında tek bir
canlı gibi.
Gaia ismini grek tanrıçasından ilhamla Golding koymuş.
Gaia Mater – Dünya/doğa Ana
“In the blazing poetry of the fact, we are the children of the stars”
Tomorrow’s World
1983’de nobel aldı. Winston Churchill’den sonra (1953) alan ilk yazar.
Jüriden biri olumsuz oy verdiği ortaya çıkınca yine kırılıyor.
Düşmanlıkları, olumsuz bakışları sezen hassas bir adam.
(1980) Rites of Passage
First of a trilogy of novels (Rites of Passage, Fire Down Below, Close
Quarters)
Chronicles a voyage from England to Australia
Early 19th century
Class, myth, border between reality and unreality, and man’s capacity
for inhumanity
1 sene sürüyormuş yolculuk.
Benedict Cumberbatch
Damadı toplum içinde rezil olmayı anlatmayı severdi diyor.
Class system’a karşı olmasına karşın, şövalyeliği çok istemiş ve almış.
70’li yaşlardayken Cornwall’a taşınırlar. Tullimar isimli bir Georgian
ev alırlar. Deniz kenarında.
Nigel Williams’ın tiyatro
uyarlaması var. Aslında İngiliz demokrasisinin kırılganlığı var dı Lord of the
Flies’da diye yorumluyorlar.
“İnsanlar erişemesin diye Cornwall’a geldik” dermiş.
“We have a disharmony in our natures. We cannot live together without
injuring each other." Golding
“İnsan bir physical bir de spiritual yaşama sahip. Hayat bunların bir
karışımı.” Golding