31 Mayıs 2018 Perşembe

“Sint som en Tyrk” – Deutche Welle - Çavuşoğlu


Deutche Welle kanalında Tim Sebastian'ın sunduğu 30 Mayıs tarihli Conflict Zone programına Türk dışişleri bakanı Mevlut Çavuşoğlu katıldı.  Tam bir felaketti. 

Malum cenahlar bu röportajı şu başlıkla duyurdu: "Bakan Mevlüt Çavuşoğlu'ndan Deutsche Welle'yi terleten yanıtlar". İşin aslı öyle değil :)) Siz bir de benden dinleyin, hatta en iyisi aşağıda verdiğim linkten kendiniz seyredin, kimin kimi terlettiğini görün. 

Hemen söyleyeyim, Türkiye’nin “dışişleri bakanı” doğru dürüst İngilizce bile konuşamıyor, iyi mi! Dışişleri diyorum, sağlık, maliye falan değil. Olacak şey mi bu! Şaştım kaldım yahu. Öyle ikinci üçüncü dilden geçtim, İngilizce gibi bugün Avrupa’da çoğunluğun iyi kötü konuşabildiği bir dile dahi “dışişleri” bakanımız hakim değil. Akıcılıktan uzak takır tukur bir İngilizce. 

Hele verdiği görüntü! Adamı bir dövmediği kaldı. Nagihan’ın paslarına benzemiyor tabii sorular. Darmadağın bir  dışişleri bakanı portresi. Dedim yeni bir Arda Turan vakası geliyor :) Peki ne oldu sinirlenince? Bir şeye yaradı mı? Yoo. Yahu dışişleri bakanı dediğin en üst düzey diplomat olur, böyle mahallede esnafla tartışır gibi konuşulur mu! Adam ne dese, "ama siz de böylesiniz" diyor. Karşındaki ne kadar üstüne gelse, ağırlığını muhafaza ederek cevaplarsın bulunduğun yer gereği. Zaten burada Tim Sebastian sakin sakin soruyor. Aynı Tim Sebastian 2016 yılında Gülenci birini fena köşeye sıkıştırmıştı mesela (Ercan Karakoyun). Adamın tarzı bu, belli yıllardır. Tabii ki sunucu Avrupa’nın bakış açısını yansıtacak, önyargıları da olacak. Bu hırs bu saldırganlık nedir! Bizimki “Ben kendimi ezdirmem” moduna girdi gereksizce.

Buradan nereye geleceğim. Ondan sonra ekonomi niye bu halde diye analizler yapılıyor çarşaf çarşaf. Sebep gayet basit: liyakat sahibi adamlar iş başında değil bu ülkede. Tepeden tırnağa böyle. Her mevkide, çoğu yerde aynı hikaye. Sadakat tek ölçü. Gerisi kervan yolda düzülür mantığı. ekonominin büzülmesi bundan. 

Aslında o kadar da uyduruk bir ülke değiliz. Yetişmiş insanlarımız var. Bir gün en azından çoğu mevkiye hak eden insanlar geldiğinde iyi yerlere gidebilecek potansiyele sahibiz. Önemli olan görgüsüzlüğün samimiyet olarak kutsanmadığı, cehaletin ayıplandığı, gereksiz şiddete prim verilmeyen sakin bir insan iklimi yaratmak. Bunu yaptıktan sonra ekonomi kendiliğinden gelişir. Her şeyin başı genel insan kalitesi. Ha yapamazsak, kendi cehennemimizde kendi yaktığımız ateşte kendi kendimize övgüler düzerek kavrulmaya devam ederiz. Zaten yüzyıllardır en iyi bildiğimiz iş bu.

Norveçlilerin bir deyimi vardır: “Sint som en Tyrk". Türk kadar sinirli/kızgın/hiddetli anlamına gelir. Dışişleri bakanının verdiği röportaj bunu doğrulamaktan başka bir işe yarayacak gibi gözükmüyor.


Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

25 Mayıs 2018 Cuma

Andy Whitfield ve Kanserle Mücadelesi (Belgesel)


Be Here Now: The Andy Whitfield Story (2015)
Bir kanser hikayesi. Andy Whitfield'ın eşi Vashti ile birlikte amansız ve zamansız hastalığına direnişi. Etrafında çocukları, annesi ve babası. Aile odaklı bir anlatım. Spartaküs dizisiyle ilgili ekstra bilgi ya da görüntü beklemeyin. Burada konu farklı. Andy Whitfield’ın kanser sürecinde yaşadıkları, duygusal ve gerçekçi bir üslupla süslenmeden aktarılıyor. Özellikle eşi çok merkezde diyebilirim. 

Öyle epik müzikler, kansere karşı abartılı bir başkaldırı ya da keskin inişler çıkışlar yok. Sade ve doğal bir akış. Yaşama tutunma çabası işte. İnsanların hastalık halleri de kişiliklerinin bir uzantısı oluyor. Grip olan iki insanın davranışlarındaki değişiklikler bile kişiliklerine göre fark sergiler. Andy Whitfield eşinin tabiriyle “çok alçak gönüllü” bir adam. Hastalık sürecini de kendi kişiliğine uygun olarak nispeten sakin karşılıyor. 

Ben “Spartacus”  dizisinin büyük hayranıydım. Kubrick’in çektiği Spartaküs filminden beri doğru dürüst bir versiyonunu görmemiştim. Ama bu dizi beni o kadar etkilemişti ki yeni bölümü yayınlanır yayınlanmaz işi gücü bırakır seyrederdim. Andy Whitfield dizide Spartaküs’ü canlandırıyordu. Bir doğu Avrupalıyı andıran yüzüyle o kadar yakışmıştı ki role, Kirk Douglas gibi bir devden sonra hiç yadırgamadım. İlk sezon sonunda bitmeyen ağrıları yüzünden hastaneye gidince non-Hodgkin lenfoması olduğu ortaya çıktı. Tabii hemen tedavi süreci başlatıldı (18 ay kadar sürüyor) ve bu belgesel tam da bu zaman aralığına odaklanıyor. Ama hastalık bir türlü geçmedi. Daha doğrusu önce geçti zannedildi, sonra yeniden çıktı. Olmayınca olmuyor işte. Maalesef kısa bir süre sonra kaybettik.

Tam da dünya çapında şöhreti yakaladığınız anda böyle bir musibetle karşılaşıyorsunuz. İnsan nasıl isyan etmez. Zor gerçekten. Düşünün, yıllarca sınavdan sınava koşturup meslek hayatına atılıyorsunuz ve uzun bir süre de işinize emek verdikten sonra tam mutlu bir evlilik yapmışken bir yıl sonra 6 ay ömrünüz kaldığını söylüyorlar! Ne yaparsınız? Nasıl hissedersiniz? Adamın yaşadığı kolay değil. Psikolojik açıdan ilave bir çöküntü yaratır insanda. Spartaküs gibi güçlü bir fizikten bir sene sonra koltuk değnekleriyle yürüyen birine dönüşmek daha da can acıtıcı bir durum. Kabullenmek ekstra zor.       

Andy, Galler kökenli. Mühendislik okuduktan sonra eşiyle Avustralya’ya yerleşiyor. Sonrasında ABD’ye gelişi ve Spartacus dizisinde başrolü alışına kadar olan süreci de kısaca anlatmış. Kafede otururken bir fotoğrafçı resimlerini çeker ve dergide yayınlar. Ardından reklam teklifleri ve ufak tefek roller. Ve Spartaküs gibi bir reyting rekortmeni epik dizi. Birkaç sene içinde hızlı bir yükseliş. Yaşamının bu kesitini dinlediğinizde ne kadar şanslı bir insan diyebilirsiniz rahatlıkla. Oysa her şey bir anda tersine dönebiliyor hayatta maalesef. Üzücü. 

Hastalığın kendini iyice belli ettiği evredeki resimlerini koymadım. Gerek yok, bu da benim saygı anlayışım. Yıllar önce Patrick Swayze'yle ilgili bir yazı yazdığımda yine son halini kullanmamıştım. Kim hasta resimlerinin görülmesini ister ki.   

Andy’nin kolundaki dövmede “Be Here Now” yazıyor. Belgeselin adı da buradan geliyor zaten. Bunun anlamını kendi ağzından dinliyoruz belgeselde.

 Be Here Now, its all about being present and not fearing what u dont know




Eşi Vashti Whitfield









Babası





Seyahat belgeselleri sunan Julia Bradbury isimli bir kadın vardır, Vashti'yi ona çok benzettim. 


Annesi






















Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

Bill Gold: Sinemanın Afiş/Poster Ustası

photo: Dennis Novak

Bill Gold 97 yaşında Alzheimer komplikasyonlarından 20 Mayıs 2018’de vefat etti. Birkaç gün önce William Vance’i de yine aynı sebeple yitirmiştik. Alzheimer ciddi bir ölüm sebebi olarak yükselişte belli ki.

Bill Gold afiş sanatının önemli isimlerinden. 60 yılı aşan bir sanat yaşamı ve 2000’in üzerinde film. Sinemayla ilgili olanların gördüğünde birkaç afişini mutlaka hatırlayacakları yığınla klasik film posterinin ardındaki isim.

Jack Kirby, Daniel Clowes, Joseph Barbera gibi pek çok sanatçının yolunun geçtiği Pratt Enstitüsünde öğrenim gördükten sonra Warner Bros’un New York’taki poster departmanında çalışmaya başlar. İlk iki çalışması Yankee Doodle Dandy ve Casablanca. Ardından WW2’ye gider. Dönüşte bu sefer aynı film şirketinin LA bürosunda görevine devam eder ve WB reklam bürosunu kapatınca yine New York’ta kendi şirketini kurar ve WB’nin işlerini yapar. Hitchcock’un 7 filmine afiş tasarlayan Gold’un ilk işi benim de çok sevdiğim “Rope” filmi olur. Pek çok klasik filmin afişini yapan Bill Gold, bilhassa uzun yıllar beraber çalışmaları sonucu Clint Eastwood filmlerinin çoğunun afişini tasarlamasıyla bilinir. 1971 yılında Dirty Harry serisiyle başlayan çalışma arkadaşlığı 2011 yılındaki “J. Edgar” filminden sonra emekli olmasına kadar devam eder.  


Bill Gold’un sanatıyla ilgili yorumları:

“I know what movie posters should look like, instinctively. My style is and has always been less is more. I don’t like a cluttered look. Clean, simple and to the point”

“My objective is to ‘sell’ the film, to entice an audience to see it through a revealing and striking image and typography. To provoke an interest in the ‘story’ of the film is what I am able to do best”

“Posters illustrations are gone. They only use digital photos now. Anybody who can use a computer thinks they can do this. Having computer knowledge is very different from being an artist or an art director or a marketer”

“I’ve worked on poster campaigns for films by Alfred Hitchcock, Stanley Kubrick and Federico Fellini, but my most significant relationship is with Clint Eastwood”

“Years ago, I looked at everything that MGM and Paramount and all the companies did, and I never liked anything that I saw. I always found fault with the fact that they showed three heads of the actors, and that’s about all the concept they would use”

(Exorcist için) “I’d been specifically told by William Friedkin and Warner Bros that we must not use an image of the girl possessed, or show anything that had any hint of religious connotation. They were very concerned about that. Friedkin was very involved, and he and Warners rejected all our other comps. They knew what they wanted and certainly picked the right image, which was used all over the world”

“I guess you could say black, red, gray and white are usually my trademark colors”

“Clint and I have become very good friends over the years. Professionally, he is as good as it gets. He appreciates everything I have done for him, and has wonderful taste and a remarkable eye for art”
“You’d get an assignment and they’d tell you something of how the movie should be marketed. I’d go see the film (I always got a kick out of seeing people’s reactions to movies), or if it wasn’t complete, I’d look at the stills. You then decide how you want the public to see it, then you think of the best way to communicate that”

(Casablanca için) “My initial thoughts were to put together a montage showing all the characters depicted in the film. I wanted to have Humphrey Bogart in the foreground and Ingrid Bergman behind him looking on. I didn’t want to give away their romance. The client loved it but said there was no excitement, so I put a gun in Bogart’s hand.”

(Deliverance için) “The poster used in the domestic campaign for Deliverance showed hands coming out of the river holding a rifle. But executives in charge of the international campaign wanted something a little more dynamic to represent a movie about a weekend canoe trip from hell. So I thought, wouldn’t it be great if it had a three-dimensional quality, and it looked like it was coming out of the eye of one of the southern characters?”

(Rope filmi için) “The whole trick here was showing Jimmy Stewart holding a piece of rope,” he explained. “What’s going to happen with that piece of rope? That’s me instigating the curiosity of the film idea. At first the lettering was very crisp and casual and typical. And then I felt it needed something to be more active, something to make it move more, so I added the lines.” And about those red clouds? “They bring drama to the sky,” he said. “It’s not a settling sky. The red makes it more imposing.”

(Mystic River için) “I went to Boston and stayed there for about a month and shot a lot of pictures.”

(Clockwork Orange için) “We submitted it to Kubrick, and he didn’t like it. He’s got phenomenal taste. But this didn’t appeal to him. I guess it was too scientific looking. He wanted more of a flesh-and-blood violence look.”

Hollywood Reporter dergisinin Gold’a verdiği “sanata adanmış yaşam” ödülünü sunan Eastwood onun için şunları söyler:

“I dont know what it is that first causes a person to become interested in a film, whether its the cast or the title or wheher its that first image. I believe its a combination of all these. Thats the creative part of poster work, that image and how it affects an audience”


(kaynak) LA Magazine

“Bill Gold: Posterworks” (Reel Art Press) kitabı
448s / 950$ (Master Edition). Bir de Deluxe edisyonu var. Kitabın önsözünü yine Clint Eastwood yazmış. Gün yüzüne çıkmamış tasarımları yanında, günlüğünden notlar, alternatif versiyonlar, eskizler ve fotoğraflar da içeriyor. Yayınevi kurucusu Tony Nourmand ile Bill  saatlerce birlikte çalışarak kitabı ortaya çıkarmış.

Kaynaklar














  

















Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...