Hannah Fry etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hannah Fry etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ağustos 2019 Cumartesi

"Ne yediriyor yahu bunlar bize?" (BBC) (2019)


“The Honest Supermarket: What’s Really In Our Food” (2019)
BİM’de satılan dörtlü pizzaları biliyor musunuz? Benim gibi fakir ve beceriksiz olanlar için büyük kolaylık :) Ne yiyeceğim derdinden kurtarıyor. İçeceklerle falan yaklaşık 20 TL’ye  iki akşamlık yemek çıkıyor. Yalnız bir püf noktası var. Üzerine ekstra kaşar, kekik, sos, nane vs eklemelisiniz, yoksa bir şeye benzemez. Salam, sucuk, sosis gibi etli kısımları mikrodalgaya atmadan çıkarıp ayrıca pişiriyorum. Niye mi? Et yemeyi büyük oranda bıraktım yıllardır. Hem böylece kedilere ziyafet çıkmış oluyor.

Bu BİM marketleri ilk çıktığında bazı insanlar orada görülmek istemezdi, birisi görülürse “Ya duydun mu Müzeyyen hn’ı BİM’e girerken görmüşler. Yazııık, durumları kötü demek ki “ gibi konuşmalar geçerdi. Çok ciddiyim, ben şahit oldum böyle durumlara. Mesela birisi vardı, sabahtan BİM’e gider, ama giderken bugün torba parası vermemek için kendi torbasını taşıyanlar gibi yanına örneğin Migros poşeti alır, BİM alışverişini o torbayla taşır, soranlara asla BİM’den geldiğini söylemezdi :) Ne delilikler ne komediler yaşadık yahu :) Nereden nereye…


Geçenlerde BBC’nin bir süpermarkette geçen belgeselini seyrettiğimde ister istemez bunlar da bir an gelip geçiverdi aklımdan.

Belgeselin sunucusu TR’de BBC belgesellerinden bahseden tek yer olan bu bloğun takipçilerinin daha önce burada misafir olmuş başka bir belgeselden hatırlayacağı bir isim: Matematikçi Hannah Fry (bkz. "Contagion: Salgın" - 2018).

Konu epey ilginç, güncel ve Fry'ın bir önceki belgeseli gibi yine hepimizi ilgilendiren bir durum. Süpermarketlerde satılan ürünler ne kadar sağlıklı sorusunun peşine düşülüyor. Bu araştırma için farklı bir yöntem takip edilmiş. Bir süpermarket oluşturup arka tarafına laboratuvar kuruyorlar. Analizleri yapıp içinde karşılaştıkları gerçek maddeleri ve zararlarını ambalajlara kocaman kocaman yazıp o süpermarkette raflara koyuyorlar. Sonra da alışveriş yapan insanların bunlarla karşılaştığında tepkilerini ve düşüncelerini öğreniyorlar.

İnceledikleri ürünler arasında girişte bahsettiğim ucuz ve dondurulmuş pizza paketleri de var. Bunun yanında pet sular, balıklar, şeker çeşitleri, palmiye yağı, katkı maddeleri, “doğal” etiketinin gerçekliği ve sebzelerdeki pestisid ilaç kalıntıları gibi farklı konular işlenmiş. Hatta bir ipucu vereyim, meğer bizim pizzalardaki kaşar, kaşar değilmiş! Şaşırdık mı? Hayır :)  

Pratik bilgiler veren faydalı bir belgesel. Dört sayfaya yakın not çıktı. Tavsiye ederim. 


Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

7 Şubat 2019 Perşembe

Ölümcül Grip Salgını: Beklenen Felaket - Contagion: The BBC 4 Pandemic (2018)


Önce size bir soru: Geçtiğimiz yüzyılda en fazla insanı öldüren felaket neydi? Savaş, deprem, tsunami? Hayır, hiçbiri. 100 milyona varan insanı öldüren sadece sıradan grip virüsünün biraz farklı bir tipiydi: İspanyol gribi.

Peki başka bir soruya hazır mısınız: Binlerce liralık akıllı telefonunuzu bomboş muhabbetleriniz dışında en son hangi faydalı iş için kullandınız? Çoğumuz ne telefonun hakkını verebiliyoruz ne de hayatın. İkisi çok farklı değil aslında.

Biz ülkemizi perişan eden ve yıllardır kendini tekrar edip duran ekonomik krize dahi önlem almamakta direnerek ahmaklığımızı ispatlarken, Britanyalılar yeni bir grip salgını çıktığında nasıl baş edebileceklerine, insanlarını nasıl koruyacaklarına dair çok ciddi stratejiler üretiyor. Çünkü biliyorlar ki “grip salgını” da tıpkı depremler gibi kaçınılmaz bir afet olarak karşımıza çıkacak.


Matematikçi Hannah Fry’ın sunduğu programda yeni bir virüs tipine karşı aşı üretebilmek için 4 aylık bir süreye ihtiyaçları var ve bu arada salgını nasıl yavaşlatıp sınırlayabiliriz diye çözümler üretiyorlar. Bu çözümlerin gerçekçi olması için bir salgın modeli yaratılıyor ve yayılım paternleri, hızları inceleniyor. Kişi bazında takiplerde cep telefonları temel alınıyor ve ayrıntılı bir veri akışı toplamak inanılmaz kolaylaşıyor. Bir akıllı cep telefonu aplikasyonu yaptırmışlar, deneye katılanların teline yükleniyor ve bilgi akışı merkezde otomatik olarak toplanıyor. Sosyal alışkanlıklar ve toplumsal yaşam paternleri de bu sayede daha iyi anlaşılarak tedbirlerin odaklanması gereken zayıf noktalar belirlenmiş oluyor. Biri yerel (500 kişi) diğeri daha geniş kapsamlı (29.000 civarı) iki araştırma yapılıyor ve tüm veriler Cambridge Üni’deki bir merkezde biyomatematikçilerce değerlendiriliyor. Sistem o kadar iyi programlanmış ki kimin kime bulaştırdığı bile tespit edilebiliyor. Mesela dükkan çalışanları en çok virüs yayanlar oldu. Super spreaders deniyor bunlara. Bu çalışmalar geliştirilerek ve katılım arttırılarak hala devam ettiriliyor.    

Türkiye’nin gribal bir pandemiye, hatta bir epidemiye bile hazır olmadığını söylememe gerek yok herhalde. Biz daha deprem için boş alanlar belirlemek, acil durum konteynerlerine sahip çıkmak gibi amelelikten ibaret işlerde bile sınıfta kaldık. Tam tersine önceki depremde onlarca can kurtaran AKUT’u cezalandırmak için elimizden geleni ardımıza koymadık. Üstüne üstlük depremi beklerken müteahhitlere yeni insanlar kurban ederek adeta “nasıl daha çok ölürüz”ün provasını yaptık. .

Virüslere gelmeden önce Türkiye önce kendini yüzyıllardır pençesinde kıvrandığı “akılsızlık” epidemisinden kurtarmalı. Dinmiş, gelenekmiş, töreymiş, tarikatmış, ırkmış, devletmiş, aşiretmiş bir kenara koyacak ve aklı egemen kılacak bu ülke. İnanan değil, bilen toplum olacak. Şimdi diyecekler ki “Efendim ikisi bir arada niye olmasın?” Oluyorsa yapsaydın yüzyıllardır, elini tutan mı var!

Contagion belgeselini tavsiye ederim. Geçenlerde Konsol Üssü’nde zombiler yaşadığınız bölgeyi istila ederse nasıl kaçarız temalı bir sohbet olmuştu, bu biraz fantastik gözükse de viral bir salgın kaçınılmaz. Bence her aile bu gibi pandemilerde nasıl bir yol izleyeceğini tıpkı depreme karşı önlem alır gibi, devletten bağımsız olarak oturup planlamalı. Salgınlar depreme falan benzemez, bu işin şakası yok. Üstelik haksızlığın ve kötülüğün normal sayıldığı toplumların başına her türlü felaketin gelmesi daha da yakındır. Hazırlıklı olmakta fayda var.     




















Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...