Buluşma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Buluşma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Temmuz 2019 Salı

Çürük Çeviriler (#6): Trump ne demek istedi? "Central casting?" “Güzel insanlar?”


Bugün çok mühim! bir konudan bahsetmek geldi içimden. Ne yapayım, güzide basınımızda /medyamızda doğru dürüst ele alan görmeyince iş başa düştü. Trump'ı biraz tanıdığımı düşünüyorum :) Nereden diyeceksiniz, yıllar önce adamın "The Apprentice" diye bir realite yarışması vardı. Üç dört sezon seyretmiştim, enteresandır. Hala da arşivimde tutarım.  Dolayısıyla en azından oradaki tarzını biliyorum, çok da farklı değil biliyor musunuz? Doğal adam bence. E İngilizce konusuna da meraklıyımdır, bir göz atalım bakalım neler dönmüş. 

Trump ne demişti bizimkilere:
Look at these people. How nice they are. Look at them. They re so easy to deal with. Look at them. Central casting. There s no Hollywood set where u could produce people that look like them.”

(1)Trump “güzel” demiyor!
Hemen herkesin katıldığı bir hatayı düzeltelim. Burada “nice” derken “güzel” falan demiyor. Birine “nice person” demek iyi huylu, iyi karakterli, terbiyeli, efendi, iyi çocuk anlamlarına gelir. Güzel anlamına gelmez! Uydurmayın! Ancak kalkıp da “nice body” diye kullanırsan güzele kayar. Burada öyle bir durum yok. Zaten sonra gelen ifadeden belli:

(2)“They are so easy to deal with”
Yani bunlar sorun falan çıkartmaz, bakın ne kadar terbiyeli, ne kadar uslu, ne kadar söz dinleyen insanlar diyor. Kısaca “Uslu çocuklar” demiş bizimkilere :) Bu kısım genelde doğru anlaşılmış.  


(3)“Central Casting” deyimi
En çok da burada çuvallamış medyamız. Bu “central casting” deyimini “casting ajansı” ve figüranlık bağlantısından ziyade Trump dili içinde incelemek en doğrusu çünkü Trump bundan önce de defalarca kullanmış bu sözü. Bunlardan bahseden yok. Acaba bu ülkede sadece benim mi internetim var diye düşünüyorum bazen :) Tam olarak ne anlama geldiğini anlayabilmek için aynı ifadeyi kullandığı iki farklı örneğe bakalım:

(1)Yardımcısı Pence hakkında
“They’re telling me I have to pick him. It’s central casting. He looks like a Vice-President.”

(2)Anayasa mahkemesine atayacağı Brett Kavanaugh hakkında
"I'm going to nominate you for the United States Supreme Court. I said this is going to – you are so central casting. Great marks, great schools, the best everything, the best of everything."

İlkinde başkan yardımcısı olarak Pence’in “biçilmiş kaftan” olduğunu anlatmaya çalışıyor kendi dilinde. Tam işe uygun adam demek istiyor. Kendince övüyor yani.

İkincide ise iyi okullardan mezunsun, her şeyinle tam yakışıyorsun bu göreve demek istiyor. Yine “biçilmiş kaftan” deyimi tam karşılıyor.

Dolayısıyla Amerika’da genelde figüranlar için kullanılan deyimi Trump iyi anlamda, birinin bir işe ya da makama uygunluğu için “biçilmiş kaftan” sözü gibi kullanıyor. En azından görünüşte bir uygunluk bu. Alttan alta bir alaycılık var mı? O da vardır belki ama adamın her hareketinde alaycılık var zaten. Neticede kendi atadıkları, yardımcıları için de söylüyor, önemli olan kısmı o. O kadar da kötü bir şey değil yani. Zaten buna gelene kadar neler neler söyledi, devlette kimsenin gıkı çıkmadı. Onların yanında bu laf sanıldığı gibi çok da önemli değil. 

Hollywood kısmı tartışılır ama bana göre yine aynı komplimanın devamı olarak "görevlerine yakışan insanlar" gibi söylemiş olabilir.    

Sonuca gelirsek, Trump’ın en basit sözlerini dahi doğru dürüst anlamaktan/anlatmaktan aciz ülkemiz gazetecileri, televizyoncuları için söyleyecek bir kelime düşündüm de, “central casting”  olabilir mi sizce? Ama hangi anlamda ona siz karar verin :))

Bu ilüstrasyonu çizen Kanadalı Michael De Adder gazeteden daha yeni kovuldu




Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

12 Mayıs 2017 Cuma

Stephen King - George Martin Söyleşisi (2016)


George R. R. Martin and Stephen King at the Kiva Auditorium, Albuquerque New Mexico, June 2016

King daha “kıç” bir herif. Argo kullanıyor ve snappy cevaplar veriyor. Teaser tarzı var. Also a loud talker. Eşinin de 5-6 tane kitabı yayınlanmış (Tabitha-Tabby). İki oğlu da yazıyor.  Evlerinin her tarafı kitap. TV seyretme zamanlarına falan hiç karışmamış çocukların. Kural koyacağına örnek ol diyor.

“Creativity is a mystery” King
GI Joe Çizgiroman albümü ile hemen uslanırmış Joe Hill. Locke and Key’i yazıyor şu anda.

2 yaşında babası sigara alacağım deyip ailesini terk etmiş. Abisi David 4 yaşında. Annesi de kitap okumayı seviyor. Çizgiroman da okurmuş. Connecticut günleri
King'in annesi laundry, bakery, housekeeper işlerinde çalışmış. Babası borç da bırakmış.
Anneleri çalıştığı için okuldan geldiklerinde yalnız oluyorlar. Attic’de babalarının koliler kitaplar keşfediyorlar. Denizci olduğu için değişik ülkelerden oyuncaklar, hediyelik eşyalar ve kitaplar var.  “The thing from the Tomb” Lovecraft’ta varmış aralarında. Etkilenmiş hemen kapağından.

George çocukken uzaya düşkün. Defterler tutuyor. Gezegenler çiziyor, özelliklerini yazıyor.
Konuşmada Mongo gezegeninden bahsedince King bunlar genç bilmez dedi. Ming the Merciless’ın gezegeni. Flash Gordon.

George Martin five and dime stores’da 15 centten satılan yaratık figürlerini alırmış. Plastic aliens. Oyunlar oynayıp onlara kişilkler, roller yaratıyor oynarken. New Jersey’li. Durumları iyi değil. "Kendi mahallemizin dışından haberim yoktu. Ev-okul gidiyordum. Karşıdan gece Statham Island’ın ışıkları benim için bambaşka bir dünyaydı. Shangri –la gibiydi."


“U just ve these sick ideas. And instead of goin to a shrink and paying the shrink, we write them and u ay us..!” Stephen King

16-17 yaşına geldiğinde gönderdiği hikayelerin rejection notları o kadar artmış ki duvarda istiflediği çivi dayanamayıp yerinden çıkmış. 19 yaşında King ilk hikayesini satar. Glass Floor. 35 dolar kazanmış ilk kez.

Okulda gazeteye yazıyormuş. En büyük sebebi okul gazetesinde iyi daktilolar olması. “Benimki çok kötüydü.”

Graveyard shift’in esin kaynağı
Lise sonunda bir değirmende çalışıyor. 4th July haftası. Ustabaşı 1 hafta kapatıyoruz ister 1 hafta maaşsız tatil yap ister gel bizimle yıllardır temizlenmemiş basement and subbasement’ı temizle demiş.  O pas geçmeyi seçmiş. Geldiğinde bodrumdaki kedi kadar farelerden acayip şeylerden bahsetmişler ve aklına bu hikayeyi yazmak gelmiş. Sonunda bu hikayeyi 200 dolara satmış.
Sonraki sene evlenmiş. Naomi doğmuş.

Martin lisede çalışkan bir çocuk. Pit and the Pendulum hikayesini klasik bir Deus Ex Machina örneği olarak gösteriyor hocası. Çocuklara daha iyi bir son yazma ödevi vermiş. Martin adamı farelerin yediğini ve pendulum’un adamı kiye ayırdığını yazmış. Herif o zamanlar acımasızca gerçekçi J Hocası sevmiş ve herkese okutmuş sınıfta. Çok cool hissetmiş kendini ve hoşuna gitmiş.
 ,
Dance Macabre’da King terror yaratmaya çalıştığını olmayınca korkuya fit olduğunu, korku da yaramazsa o zaman gross-out’a başvurduğunu yazmış.”

Full Dark No stars – Story book of King

“Happy as a pig in shit” Bu tarifi sevdim. 


Game of Thrones’da Ned’in kafasının kesileceği sahnede arka planda bizim kesik kafalarımız da olsun demiş George yapımcılarınkiyle beraber. Sonra budgetary concerns ile yapamamışlar epey maliyetliymiş kesik kafa. Sonra daha önce başka işlerde kullanılmış bir kutu kesik kafa maketi getirilmiş. Bir tanesi George W Bush kafasıymış. Fark edilince epey tepki olmuş.

Mr Mercedes – unmoticated random violence. Arabayı iş başvurusunda bulunanların üzerine sürüp bir grup insanı öldüren adam. Bunun ilham kaynağını anlatmıştı üniversitedeki konuşmasında. Orlando’daki olay diyorlar ama değil. Orada makineli tüfek kullanmış mercedes yerine. Hate crime mış GLBT’ye yönelik.

Florida’dan müzik dinleyerek dönüyor. Kafam nötral hale gelsin ki yeni fikirler gelişebilsin istiyor. South Carolina’da otelde kalırken local news’da mcdonalds’da iş başvurusu yapanların üzerine Job Fair’de arabasını süren birkadın haberi görür. Ezen kadın sevgilisinin orada iş başvurusu yaptığı öğreniyor.

King: Aslında nobody oldukları için fark edilmek istiyorlar.  “He wants to basically, he is nobody, OK?, A lot of these guys are nobody, who see their way to some kinfd of stardom by creating an act of mass terror.  himself The sad thing about this is, we remember the killers long after their victims are forgotten”

Martin: “Game of Thrones’u Lord of the Rings'le karşılaştırıyorlar. Tolkien’ın en büyük hayranı benim. Ama orada evil is externalized. Sauron gibi kötülerden geliyor. Absolutely irredemeeable orcs. Ben grey characters seviyorum. Mutlak bir iyilik ya da kötülük yok bence. Bazen iyi bir hareket bazen de kötü bir hareket yapıyoruz hayatlarımızda. Aynı zamanda Lovecraft’ı da çok seviyorum.Senin kitaplarında da çok etkisi var ama sende kötüler insan. Carrie’de mesela Carrie bir sürü insan öldürdü okulda ama esas Annesi ve diğer çocuklar villain. Mist’te Lovecraftian canavarlar ama marketteki dinci kadın esas canavarlığı yapıyor.”


Bir gün Martin’e Misery kitabını göndermiş biri. Not yok. Başarılı yazarların en büyük korkusu diyor.:)

Martin: “Sence external bir evil var mı universe’da Satan, Sauron ya da Chtulhu gibi ?
King: “Benim Dark Tower serisinde Crimson, external evil’dı. Bu comforting bir concept. Sorumluluğu şeytana yükleyebiliyorsun.”

King: “Bitiriyoruz galiba bana hep sormak istediğin bir şey var mıydı George?”

George Martin: “How the fuck do u write so many books so fast!?
Ben altı ayda 3 bölüm yazınca iyi iş çıkardım diyorum. Sen 3 kitap yazıyorsun.”

King: “Ben günde 6 sayfa yazmaya çalışırım. 3-4 saatte.”

Mist TV series olacak.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...