S1E1 S1E2 S1E3 S1E4 S1E5 S1E6 S1E7 S1E8
Sekiz bölümlük (45'er dakika) ilk sezonuyla harika bir Norveç, İskandinav dizisi. Yönetmen ve baş senarist Erik Richter Strand. Britanya’nın Channel 4 kanalında
gösterilmesiyle adını dünyaya duyurdu. Gerek konusu gerek atmosferiyle biraz Breaking Bad’i biraz
da yeraltı tünelleriyle Güzel ve Çirkin’i andıran ama kendine has lezzete sahip
bir dizi.
Unutulup gitmiş bir
yeraltı sığınağı. Ölümcül hastalığının son evresindeki karısı Wilma’yı (Pia Halvorsen) deneysel
bir tedaviyle kurtarmaya çalışan doktor Ravn (Sven Lordin). Dünyanın sonunun
yakın olduğu konusunda saplantılı, çevresel felaketlere duyarlı, bilgisayar kurdu, yasadışı
işlerle bağlantıları olan komplo teorisyeni bir sivil savunma uzmanı Leif (Pål
Sverre Hagen). Ravn ve eşinin hastaneden arkadaşı araştırmacı doktor Unn (Ellen Birgitte Winther) ve arkadaşlarıyla giriştiği soygundan tek başına yüklü bir parayla kurtulan Teo'nun da (Mikkel Bratt Silset) katılmasıyla ekip tamamlanmış oluyor. Dizinin ana ekseni bu ekip ve yerleşik sistem dışında çalıştıkları
sığınak üzerinden ilerliyor. Karakterlerin merkezi hikayenin dışındaki kişiliklerine değinilmemesi ya da gerçekçi gelmeyecek bazı olayların varlığı eleştirilebilir olsa da benim seyir zevkime ciddi bir etkileri olmadı. Ama biraz daha uğraşılsaydı bir başyapıt çıkabilirdi sanki. Bu haliyle ilginç ve sıradışı bir dizi olarak nitelemekte tereddüt etmem. Çok sevdim.
Bölümler ilerledikçe kilit
olayların başlangıcı geri dönüşlerle veriliyor. Her yeni bölümde hava bombardımanı
ya da atom bombasına karşı yapılmış olan bu sığınağın yerüstündeki sistemin
kirliliğinden kaçanlara hayat veren modern bir yeraltı sığınağı haline
dönüştüğünü izliyoruz. Ufak ufak sosyal eleştiriler kendini hissettiriyor.
İkinci bölümün
sonunda Leif doktorlara, sığınakta kalmalarına ancak kendisinin getireceği hastalara bakarlarsa izin vereceğini söyler. Unn ne çeşit insanların normal hastanelere
değil de bu gizli hastaneye geleceğini sorduğunda Leif’ın verdiği cevap aslında
sağlam bir sistem eleştirisi olarak kayda geçer:
“People who lost
their trust, who’s been given wrong cures and diagnosis, people who gotta face
arrogant and invasive questions, who can’t decide about their own bodies, who
don’t accept the prognosis, who don’t wanna die among strangers and be
remembered only as a number, who don’t trust conventional medicine, who refuse
to be force-fed a cure by some doctor who don’t even know their name, who
refuse to be part in an out of control pharmaceutical industry that exploits the
poor and sells unnecessary vaccines at extortion prices that make money out of
patent never realized because they make more money if the disease does spread.
An industry that compromises people’s life and health. People who dont get the
right treatment because its too expensive or too dangerous in the richest
country in the world.”
İngiliz dizilerinin
gönlümdeki yeri hep ayrı olmuştur. Son yıllarda buna İskandinav dizileri de
katıldı. Ayrıca bu dizinin bir Brit uyarlamasının da yolda olduğunu söylemeden
geçmeyelim.
Ejderhalı Dövmeli
Kız’ın İskandinav ve Amerikan versiyonlarını, ya da Wallander’in İskandinav ve Kenneth Branagh’lı İngiliz versiyonlarını kıyasladığımda, İskandinav versiyonlarını
daha çok beğendiğim için bunun da orjinalini seyretmenizi tavsiye ederim.
Genelde polisiye ile anılan İskandinav dizi/film sektörünün farklı ve kaliteli bir çalışması. İkinci sezon konusunda dizinin yaratıcısı çalışıyordu ama henüz bir onay gelmemişti bildiğim kadarıyla. Merakla bekliyoruz.
 |
Leif |
 |
Wilma ve Ravn |
 |
Teo |
 |
Unn ve Ravn |