İspanyol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İspanyol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2019 Pazartesi

Dünya Çizgiroman Kültürü ve Frankofonlar (#3)


My Favorite Thing is Monsters
Emil Ferris

1960’larda Chicago’da yaşayan 10 yaşında bir kızın korkunç çizimlerle dolu günlüğü aracılığıyla üst komşularının cinayetini çözme hikayesi. 400 sayfa civarı. Dolu dolu bir çalışma. Birkaç ay önce 2019 yılı Angouleme ödüllerinde Fransızcasının “En İyi Albüm” ödülü  aldığını da unutmayalım. Okumaya niyetliyim ama kalınlığı erteletiyor şimdilik. O kadar çok okuyacak kitap var ki...  


Benjamin ve Benjamine (2017)
Goscinny ve Uderzo

“Albert Rene” yayınları Goscinny ve Uderzo’nun pek bilinmeyen Benjamin ve Benjamine ÇRını toplu eserler kapsamında 224 sayfalık bir cilt şeklinde 2017 ağustosunda yayınladı. 148 sayfa Benjamin ve Benjamine’in 4 macerasına ayrılmış. Bunun haricinde albümde Goscinny ve Uderzo’nun yarattığı ama tanımadığımız başka karakterlerle de tanışma fırsatı buluyorsunuz: “Antoin I’Invincible”, “La Famille Moutonet”, “Poussin et Poussif”, “La Famille Cokalene”. Bununla da kalmıyor 30 sayfalık bir bölümde Goscinny ve Uderzo ile ilgili bilgiler ve resimlere yer verilmiş.

224s


Le Voleur de Livres (2015) (Book Thief/2019)
Alessando Tota / Pierre Van Hove

Hırsızlık derken intihal kastediliyor. Türkiye’nin yakından tanıdığı bir hırsızlık tipi. Kendini şair olarak tanıtan Daniel Brodin isimli bir hukuk öğrencisinin Paris’in entelektüel çevresine kendini kabul ettirebilmek ve aralarında iyi bir yer edinebilmek için başkalarının şiirlerini kendisininmiş gibi okumaya başlamasıyla içine yuvarlandığı sahte dünyanın hicvi. İngilizce edisyonun kapağı daha çok hoşuma gitti.   

Fransa’da Futuropolis tarafından 2015’te yayınlandı.  2019 nisanında İngilizcesinin “Memoirs of a Book Thief” adıyla çıkacağı açıklandı. Siyah beyaz.

170s

  
Le Dernier des Mohicans (2017)
James Fenimore Cooper

İlüstrasyonlarını ÇR dünyasının tanıdığı bir isim olan Patrick Prugne’ün yaptığı James Fenimore Cooper’ın klasik romanı ağustos 2017’de yeni bir edisyonla Margot Yayınlarından çıktı. 


  
Philip K Dick: A Comics Biography (2019)
Laurent Queyssi / Mauro Marchesi

Felsefi bilimkurgu yazarlarından Philip K. Dick’in biyografisi. Renkli.  Pek gözüm tutmadı ama Philip Dick'in zihnimdeki yeri ayrıdır :)

144s 


Jean-Pierre GIBRAT Artbook
Jean-Pierre GIBRAT'nın tüm eserlerinden en iyi çizimlerin yer alacağı bir artbook hazırlanma aşamasında.

kaynak (Emmanuelle Guibert)


"Green Class" serisi
Jerome Hamon | David Tako

Serinin ilk albümü “Pandemie”.
Biliyorsunuz, dünya çapında yayılıma sahip salgınları ifade eden bir kelime “pandemi”. Hatta geçenlerde bu konuda bir BBC belgeselinden bahsetmiştim. ÇR’ın konusuna gelirsek okul gezisine çıkmış olan öğrenciler döndüklerinde kendilerini bir virüs salgınının tam ortasında bulur ve sağkalım mücadelesi başlar. Konusu bir gün aniden Sovyet işgaliyle karşılaşıp direnişe geçen "Red Dawn" filmini hatırlattı.

2019 Şubat | Le Lombard | 64s


Trees (2014-)
Waren Ellis | Jason Howard

Dünyanın dört bir yanında ağaç benzeri yapıların belirdiği ve insanların bunların ardındaki gizemi çözmeye çalıştığı bir bilimkurgu macerası. Konusu ilgimi çekti ve okuma listeme aldım. Arada iktidar baskısı ve sosyal meselelere falan da değindiği söyleniyor ki bu benim merakımı daha da arttırdı. Şimdiye kadar fasikülleri iki ciltte toplayıp yayınlamışlar: “In Shadows” ve “Two Forests”

Image Comics 



Druuna (T9): "Celle Qui Vient du Vent" (2019)
Paolo Eleuteri SERPIERI

Finali tatlı yapalım dedim :) 2019 Şubat ayı, Serpieri'nin yepyeni bir Druuna albümünün yayınlanışına aracılık etti: "Celle qui vient du vent". Geçmiş zamana dönen Druuna'ya karşılaştığı kızılderili şefin taktığı bir isim bu. "Rüzgarla Gelen" anlamında. Böylece hangi döneme gitmiş olduğunu da anlıyoruz. Tam 15 yıl sonra gelen bu albüm okuru aynı çizgide yeni bir macera ile buluşturuyor.

Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

1 Şubat 2019 Cuma

“Ben Deli”: Bir Altarriba ve Keko Çizgiromanı


Hazır herkes Angouleme’de çizgiroman festivali için toplanmışken çeşitli gruplar tarafından verilen birkaç ödül daha var. Bunlar resmi ödüllere dahil değil ama yine de bir prestije sahipler. Mesela bunlardan biri birkaç yıl önce Ramize Erer’in aldığı “En Taş.klı Çizer” , bir diğeri ise Turnusol ödülü. Turnusol ödülü  ekolojik meseleleri işlemiş, ekopolitik sorunları seslendiren önceki sene çıkmış bir ÇRa veriliyor.

Bu yıl Turnusol ödülünün yirmi üçüncüsü Antonio Altarriba’nın; “Ben Deli” (Yo Loco) grafik romanına verildi. Bu albüm “Ben” üçlemesinin”, “Ben Katil”den sonra gelen ikinci bölümü. Bu konudan Altarriba’nın geçtiğimiz yıllarda çevirip burada yayınladığım röportajında bahsetmiştim.

Bir psikiyatr olan doktor Angel Molinos, zihinsel hastalıklar üzerine deneyler yapan ve insan denekler üzerinde testler yürüterek yeni ilaçlar geliştiren bir şirkete çalışıyor. Bu karakterin üzerinden günümüz ilaç endüstrisinin şüpheli eylemleri ve sağlığa değil insanları sağmaya aracılık etmesi konu ediliyor. 


Çizer yine Keko. Daha kapaklara bir göz atmamla sembolizm kendini göstermeye başlayıverdi. “Ben Katil”de siyah/beyaz çizimlere ara sıra karşımıza çıkan sembolik bir kırmızı eşlik ediyordu. Bu albümde ise kırmızının yerini “sarı” almış gözüküyor.

Angel Molinos, bir önceki albümdeki katil gibi Vitoria’da yaşıyor. Aslında bu durum bir tesadüf  değil, sebebi Antonio Altarriba’nın Vitoria’daki üniversite’de profesörlük yapması ve yaşaması, yani bu seçimin kökeni otobiyografik diyebiliriz.

Çizgiroman bitişik yazılır ve Grafik Roman üzerine
Bu üçleme benim gözümde "Grafik Roman"ın en başarılı örneklerinden birisi. Bu arada aklıma gelmişken söyleyeyim, grafik roman herkesin sandığı gibi çizgiroman'ın bir alternatifi değil, alt türüdür. Bunu özellikle belirtmek istedim çünkü bu konuda bazen "çizgiroman mı grafik roman mı" gibi son derece aptalca sınıflandırmalar görüyorum, itibar etmeyiniz efendim. Her grafik roman bir çizgiromandır ama her çizgiroman bir grafik roman değildir.

Ayrıca ÇRseverlere şunu da belirteyim, çizgiroman bitişik yazılır. Bu konuda yıllar önce yazdığım ayrıntılı bir yazım vardı ama onu başka yerde değerlendireceğim, zaten buraya koysam kaç kişi anlar :) Dolayısıyla ergen ehlinin "Ama TDK böööyle diyooor" demelerine falan bakmayın. TDK'nın bu konuda hiçbir mantıklı açıklaması olmadı. Zaten TDK yıllardır ciddiye alınacak, Türkçe'ye çözümler üretecek, referans olabilecek bir kurum değil. Atıyorlar kendi görüşlerine uygun bir akademisyeni, olay bitiyor. Bugünün hazine bakanı, adalet bakanı ne kadar işinin ehliyse, söyledikleri ne kadar ciddiye alınabilirse, TDK da işte o kadar ciddiyete sahip bir kurum. Kaç tane şair, kaç tane romancı, kaç tane tiyatrocu, kaç tane nitelikli gazeteci var kadrosunda, yönetiminde? Yok öyle işinin ehli yetenekli insanlar bu kurumda. Oysa dili akademisyenler değil, o dilde "yaratan" sanatçılar inşa eder, iyileştirir, yönlendirir. Dilin öz anaları bunlardır. Hem bilgili hem de yaratıcı bu insanlar pratiğe yönelik yepyeni çözümler ve vizyonlar ortaya koyar. Akademik ve teorik yaklaşımlar ise bunların yokluğunda dil üzerinde bir nevi üvey analık etkisi yaratır. Daha fazla hırpalar. Hiçbir derdine deva olamaz. Zaten olamamıştır da. Her şeyi akademik kafalara havale etme kolaycılığından ve kafasızlığından kurtulmalıyız. Hele bunlar yetersiz üniversitelerin politize olmuş, güdümlü ve sahte ürünleriyse. 

Neyse, yine sinirlenip zıpladım, böyle birden alakasız yerlerden alevleniyorum bazen :). Albümün Fransızca tercümesi 2018’in sonlarında çıktı. 136s. Yeni sayılır.  İleride Fransızca'sını okuduktan sonra ayrıca ayrıntılı bir inceleme yaparım belki.


Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

27 Ocak 2019 Pazar

Dünya Çizgiromanı ve Frankofon Seçkisi (1)

Dikkatimi çeken, okuma listeme aldığım çizgiromanları ara sıra ve kısa kısa bu seri dahilinde not düşmek en mantıklısı gibi gözüküyor. Sadece Fransa-Belçika ekolünden ibaret olmayacak, dünya ÇRlarına bir bakış olsun istiyorum. Okuduklarım üzerine ayrıntılı incelemeler ya da farklı çizgiroman yazıları ayrıca kendi başlıklarıyla yer almaya devam edecek. Bir deneyelim bakalım. 


Sous Les Bouclettes

Tanınmış bir yazar olan annesinin vefatı ardından onun hayatındaki olayları acısıyla tatlısıyla grafik hatırat haline getiren bir kız evladın anlattıkları. Son yıllarda bilhassa grafik-hatırat türü ciddi bir çıkışta. Dünyanın dört bir yanından örnekleri çıkıyor. İnsanlar kendilerinin ya da sevdiklerinin başlarından geçenleri anlatmaya ve tarihe not düşmeye  ihtiyaç duyuyor ve bu bazen görevini yapmış olmaya has bir rahatlama, bazen gezi günlükleri, bazen kişisel bir yüzleşme bazen de halen devam eden bir soruna dikkatleri çekmeye yarıyor. 

Gudule takma ismiyle pek çok kitabı yayınlanmış Anne Duguel'in yaşamına göz attığımız bu ÇRı resimleyen, kızı Melaka (Melanie Karali). Aile tam bir ÇR fabrikası gibi. Baba Paul Karali de (Carali) bir çizer ve editör. Yine amcası Edouard Karali de bir ÇR çizeri. 



Le Montagne Invisible

Bir dil uzmanı Yahudi ile Nazi Alman subayının güçlerini birleştirerek görünmez dağı bulup gizli güçler kazanmak için giriştikleri fantastik macera.


Les Petites Distances

Kişiliği gibi fiziği de görünmez olan bir adamın tuhaf hikayesi. Romantik ilişkilere fantazi ve alegori parantezinde bir bakış. 


Les oubliés de Prémontré

1914 yılında savaşın başlamasıyla beraber Premontré Psikiyatri Kliniği Almanların eline geçer. Diğer hastanelerin tersine buradaki hastalar ve personel taraflar arasındaki anlaşmazlık sonucu boşaltılamaz ve herkes için eziyet ve direniş dolu bir yaşam mücadelesi başlar. 

Anlatı gerçek bir olay üzerine kurulu.  Pendanx’ı “Svoboda” serisinden tanıyorum. Tarihi hikayelere ÇR senaryosu yazmayı seviyor. Döneminde unutulan bir grup insanı hiç değilse bugün hatırlatıyor. 

Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

13 Temmuz 2017 Perşembe

El Bola (2000)


Baba şiddeti ve arkadaşlık üzerine bir İspanyol filmi. Babasından dayak yiyen arkadaşına kendi ailesini devreye sokarak yardım etmeye çalışan Alfredo ile arkadaşı sayesinde mutlu bir ev ortamını ilk kez tadan ve kendi yaşadığı şiddetin ağırlığını üzerinde daha fzla hisseden Bola'nın hikayesi. Yönetmen Achero Mañas. Keskin iniş çıkışları olmayan, sade ve gerçekçi bir çalışma. İddialı bir havası yok. Olayları abartarak seyirciyi içine çekme yolunu seçmemiş. Duygusal ajitasyona başvurmamış. Bu tarz olaylarda gündelik hayatta şahit olunabilecek sıkıntılı bir süreci ekrana taşıyor. Özellikle Bola’nın arkadaşının babasını canlandıran Alberto Jiménez’i beğendim. Çocukların ve babanın oyunculuğu da iyiydi. Misyonu olan tematik bir film olarak kayda geçirebiliriz. En İyi Film de dahil olmak üzere dört Goya ödülünün sahibi. En iyi senaryo ödülünü de almış.



























Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...