![]() |
"The Potato Eaters" (De Aardappeleters) - Vincent van Gogh (1885) |
Özellikle siyasetçilerde ama gazetecisinden televizyoncusuna edebiyatçısından düşünürüne büyük çoğunlukta gözlemlediğim bir davranış var. Halkı kutsamak. Halkı yalandan kutsamak aslında. Oy icabı. Hükümet beceriksiz ya da kötü niyetli, devleti de ele geçirmiş, halkımız buna bir çare bulacakmış. Halkımıza güveniyorlarmış. Bu halk yapılan zalimlikleri görüyormuş. Halkın tokadı geliyormuş falan filan. Baştan aşağı yanlış bir tespit. Züğürt tesellisi bir nevi. 20 seneyi geçti bu halk değil miydi bunları tepemize çıkaran?
Geçenlerde bir habere rastladım. 2025 yazında Amasyalı bir çiftçi, tüccar düşük fiyat verdiği için protesto olarak 8 ton patatesini kent meydanında dağıtıyor. 8 ton patates 8 dakikada bedavaya gidiyor kapış kapış. İnsanlar gelip çuval çuval götürüyor.
Herkes "işte ekonominin geldiği nokta". "Memleketi bitirdiler" falan diyor, tamam da teşhisi doğru koymak lazım. Bunlar olmasaydı başkası eninde sonunda bitirecekti zaten çünkü halk doğuruyor bu canavarların hepsini. Bu halkın kültürü hayat veriyor yaşanan tüm zalimliklere ve bu zehirli atmosfere.
Habere dönelim. Farklı bir açıdan bakalım. Yahu o kadar insan gelip kent meydanında patatesleri götürüyor. Bildiğin sırtlayıp götürüyorlar. Ama kimse de düşünmüyor, adamın bir çuval patatesini alıyoruz, paramız olduğu kadar bir şeyler bırakalım, hiç değilse o da daha az mağdur olsun. Yok. Herkes "malı götürmenin" peşinde. Hedefe kilitlenmişler, gözleri başka hiçbir şeyi görmez olmuş. Kim bunlar? Halkımız. Coğrafya neresi? Anadolu. Aziz Anadolu.
Hiç paran yoktur, tamam, olabilir, ama bu kadar insan bir çuval patates için bir kilo patates parası da mı veremiyordu. Belki adam cinnet geçirdi ürününü dağıtıyor, belki ailesine kızdı, belki bankaya kızdı. Düşünürsün değil mi? Belki pişman olacak sonra. Bu kadar patates alıyorum, hiç değilse biraz olsun karşılığını vereyim diye düşünen niye yok. Kapanın elinde kalıyor batan geminin malları ya. Bir çeşit yağma. Bir tekme de onlar vuruyor. İşin gerçeği bu. İnsanımız bu. Halk bu. Anadolu bu.
Alternatif bir senaryo yazalım. Çiftçimiz tüccarın aç gözlülüğüne de devletin plansızlığına da tepki olarak patatesini bedava sattığında halk makul bir bedelle bu patatesleri almış olsa bundan sonra tüccarlar da devlet de bundan bir ders çıkarabilirdi. Halk da aracısız daha ucuza patates yemiş olurdu. Oysa bu manzaradan sonra tüm çiftçilerde malını ücretsiz dağıtma korkusu büyümüş oldu. Belki "halka düşmek" diye bir tabir peydahlandı hatta.
İktidar yanlısı medya haberini zaten yapmaz, siyasetçilere sorulursa da şov yapmış der geçerler. Muhalif medya ekonominin berbat haline örnek gösterir, halkımızı ne hale getirdiler diye anlatır. Oysa bu olay esas toplumun ne halde olduğunu gösteriyor bence. Halkın ahlakını gösteren bir durum bu. Çok net gösteriyor hem de. Aynı zamanda halkın adalet anlayışını da ortaya koyuyor. Düşene vur adaleti bu.
Tepedekilerde kasa kasa dolar
Diptekilere düşen sadece patates, çuval çuval
Ama kültürel doku aynı.
Aşağıdakiler yukarıdakiler
Yok birbirlerinden çok bir farkları
İşte bunu görmeden, bunun üzerine gitmeden iflah olmayız biz.
Böyle halka böyle devlet.
Denklem bu kadar basit.
Bugün ak olur yarın pak.
TR'de hedeflenmesi gereken halkın iktidarı değil, halka rağmen halkı düşünecek olan asil azınlığın iktidarıdır.
Ülkenin yetişmiş insanlarını alanlarında söz sahibi yapmak olmalıdır amaç.
Kalabalıkların disiplinli bir yaşama zorlanması olmalı hedef. Hukukun net çizgilerle çizdiği bir disiplin.
Önce yurdunu, insanını düşünerek çalışan bir anlayışın iyi niyetli ve namuslu idaresine ihtiyacımız var.
Ha siz sürekli halka bırakırsanız,
Bu halk her şeyin en doğrusunu bilir çok şükür falan diye popülizmin dibine vurursanız:
Üçüncü sınıf taşra siyasetçilerinin cazgırlıklarıyla geçer gider ömürler, yitip gider yeni nesiller. Ortada ne memleket kalır, ne de tek bir insani değer.
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzu yazabilirsiniz.