7 Nisan 2018 Cumartesi

"Philip K. Dick's Electric Dreams" dizisi (S1E10): "Father Thing" Bölüm İncelemesi


Babasını ve tüm kasabayı ele geçirdiğini düşündüğü uzaylılara karşı bir grup arkadaşıyla direnişe geçen Charlie isimli çocuğun hikayesi. Klasik olmuş “body snatchers” temasının eli yüzü düzgün bir TV uyarlaması. Olumsuz tarafı yeni hiçbir şey katmaması. Sinematografi, görsel efektler, oyunculuklar ve müzikler harika olmasına karşın hikaye daha önce benzerlerini defalarca seyrettiğimiz için günümüzde “tırt” kalıyor.

Bölümün bir diğer özelliği, Philip K Dick’in temel alınan hikayesinin büyük oranda aynen uyarlaması olması. Yani diğer bölümlere göre ilk kez birebire yakın bir Philip Dick adaptasyonu seyrediyoruz. Sadece ufak tefek farklar var; mesela dizide baba/oğul arasındaki sevgi dolu ilişki özellikle beyzbol merkezli diyaloglar eşliğinde vurgulanmış. Bir polis sekansı eklenmiş. Dizideki öğretmen Philip karakteri öyküde yok, zaten Britanya'nın Vikinglerce işgaliyle uzaylı istilası arasında paralellik kuran bir atıfa aracılık etmesi dışında katkısı olmuyor. Fakat bunun gibi eklentilerin çoğu kopuk kalıyor ve en iyimser değerlendirmeyle dahi “Father Thing” bölümü iyi bir “tekrar” olmanın ötesine geçemiyor. Günümüzün “Stranger Things” dizisindekine benzer bir çocuk grubuyla geçmişin “Invasion of the Body Snatchers” ya da “Faculty” tarzı filmlerini buluşturan modern bir tekrar.  



Hatırlayanlar olacaktır, dizinin daha önce bahsettiğim “Kill All Others” (link) isimli yedinci bölümünde de benzer bir konu vardı. Özellikle uyarlandıkları öyküler açısından baktığınızda yine aynı tema işlenmiş. “Body snatchers” teması bilhassa 50ler civarında revaçta olan bir konu ve Philip Dick’in benzer başka hikayeleri de var. Kıyaslandığında, o öykünün ve dizi bölümünün daha ilginç ve içerikli olduğu açıkça görülüyor.

Felsefi açıdan bakarsanız bu temanın siyasi beyin yıkamalar, sosyolojik dönüştürme mekanizmaları, mahalle baskısı, GDO'lu gıdalar gibi pek çok konuyla paralelliklerini kurmak mümkün. Geçen gün Jacqueline Woodson'ın "Company" isimli öyküsünü okumuştum. Çocuklarını bir anda anneleriyle bırakıp terk eden bir baba vardı. Bu bölüm yazısı da onun üstüne geldi. Belli ki senarist ve yönetmen Michael Dinner ayrılık arifesindeki ebeveynlerine karşı çocuğun hissedeceği hayal kırıklığı ve yabancılaşmayı “body snatchers” temasıyla harmanlayarak anlatmak istemiş ama biraz havada kaldığını düşünüyorum.. 


Charlie’nin odasındaki bilgisayar vasıtasıyla benzer şeyleri hisseden insanlarla iletişime geçtiği ve “#Diren” başlığı açtığı sahnenin çekiminde etrafta uçuşan mesajların ortasındaki insan imgesi, içinde bulunduğumuz “süper iletken” çağın harika bir tablosu gibiydi.

Sevdiğim bir bilimkurgu teması (ya da trope’u, ne derseniz) olduğu için, zengin görselliğinin de etkisiyle sıkılmadan seyrettim, ama değişik bir açılım beklentisi olan ya da sürprizli maceraları tercih edenler hayal kırıklığına uğrayabilir.  





















































Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

6 Nisan 2018 Cuma

2018 Astrid Lindgren Ödülü: Jacqueline Woodson

(foto) Carlos Diaz

"Astrid Lindgren Memorial Award" (ALMA) bu sene Jacqueline Woodson'a verildi. 

Çocukluk ve gençlik dönemi üzerine yazıyor. Ayrımcılık, dışlanma, eşcinsellik, dayak gibi  sorunların üzerinde duran bir yazar. Özellikle Spike Lee tarafından diziye de uyarlanmış Miracle’s Boys kitabı ile tanındı. Sevgilisi Juliet Widoff ve iki çocuklarıyla birlikte yaşıyor. Türkçe yayınlanan kitapları da var. 

"The Company" isimli hikayesini okudum. Gey bir gencin aile ve arkadaş çevresinden bahsediliyor. Bana göre değildi açıkçası. Bitirdikten sonra nerede Black Mirror dizisindeki "San Junipero" bölümü nerede bu dedirtti. Eşcinselliğin iyi bir hikayenin parçası olarak sunulmasına diyeceğim yok ama başrolde olması pek ilgimi çekmiyor herhalde. Aslında salt romantizmden ibaret filmleri de genelde pek sevmiyorum.  

İster eşcinsel olsun ister zıtcinsel ister aseksüel; sağlıklı bir toplumda saklanan değil seven ve sevişen insanların artması şart. Kafasını dünyaya açamayan hasta toplumlar ise sintine suyunda siftinmeye devam ederken ısrarla kendi kendilerini bitiriyorlar. Bitirsinler de zaten. 






Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...