Peter (Eric Pena) rüyalarında sürekli dünyayı istilâ eden uzaylıları
görmektedir. Çevresi onu doktora gitmesi konusunda ikna etmeye çalışırken bir
gece rüyaları gerçeğe dönüşünce kendisini amansız bir savaştan ailesini kurtarmak için
mücadele ederken bulur.
Defalarca yazılmış, çizilmiş, çekilmiş bir tema: “Alien Invasion”. Film yeni bir bakış
açısı getiriyor mu? Eh işte, ters köşesi var demek daha doğru. Son yılların AI (yapay zekâ) tartışmaları sağolsun. Görsel
efektler nasıl olmuş? Yeterli. Akılda kalır özgün karakterler var mı? Yok. Klasik olur mu? Olmaz. Kült
olur mu? Yine olmaz. Aile dramasıyla bilimkurgu’yu paralel götürüyor. Film boyunca
dev mekanların içinde insanın küçüklüğü gerek iç gerek dış çekimlerle vurgulanıyor.
Sırbistan’da çekilmiş. Yönetmen Ben Young, tanımıyorum ama fena iş çıkarmamış. Bilimkurgu hayranlarının zevkle seyredebileceği düzgün bir film. Electric Dreams dizisinin bir bölümü de olabilirdi, filmini yapmışlar.
Hatırlattıkları
Adamın rüyasında sürekli işgal görüntüleri görmesi “Close Encounters of the Third Kind”
filmini, iş yerine gittiklerinde ışıklar içinde açılan kapı sahnesi Walking Dead’in ilk sezonundaki
unutulmaz sahneyi, içinde barındırdığı ters köşeyle Electric Dreams dizisinin “Autofac”
bölümünü, adamın “ya rüyalarım gerçekte olacak bir felaketin habercisiyse”
şeklinde diretirken kimsenin ona inanmaması ve hasta muamelesi yapması ise “Shelter” filmini hatırlattı.
Walking Dead, Season 1 E5 - CDC binasının önü |
Geleceğin Gerçekleri
Claude Shannon ismini
bilir misiniz? Bence bilin. Bekir Bozdağ’ın ismini bileceğinize bu adamın
ismini bilin meselâ. Adam bir matematikçi ve kriptograf. İnformatik çağının
kurucularından sayılıyor. Yıllar önce ettiği bir lâf bu filmin konusundaki ters
köşeye de işaret ediyor:
“I can visualize a time in the
future when we will be to robots as dogs are to humans.” (1987)
Sentetiklerin, yaptıkları katliamların suçluluğunu taşımamak
ve normal bir yaşam sürdürebilmek için birkaç kişi dışında hâfızalarını silmesi
ilginç bir temizlenme yöntemi. Kötü anıların insanı kötü etkileyebildiği bir
gerçek ama farklı bir kişilik oluşumu, daha sağlam bir karakter inşası için yine
bu anıların çok kıymetli olabileceğini düşünüyorum. Yine de bâzen çok baskın
hâle gelip geleceğe bakamaz hale getiren habisleşmiş anıların silinmesi tek
çözüm olabilir. Uzun konu. Başka zaman başka bir yerde konuşmak lazım.
Claude Shannon |
Çocuk Meselesi
Son zamanlarda dizilerde filmlerde abuk sabuk davranıp bağıran
çağıran, ikide bir ağlayan çocukların beni rahatsız ettiğini gözlemliyorum.
Aslında sadece ekranda değil, gerçek hayatta da böyle. Çocukların çoğundan
sıkılıyorum. Bu filmde bir kez daha bu duyguyu tatmış oldum. Mesela “War of the Worlds” filminde bu çocuk
öğesi daha dozundaydı. Fazla ağlayıp ciyakladıklarında çocuklar çok itici
oluyor. Burada olduğu gibi.
Yeri gelmişken bir gözlemimi paylaşmalıyım. Türkiye’deki çocukların
çoğu çok cazgır. Çocuktur yapar diyeceksiniz ama her çocuk yapmıyor ya da çoğu ülkede çocuklar TR'deki gibi avaz avaz dolaşmıyor. Ülkede sigara içenlerin yerini ayırmak
yerine çocukluların yerinin ayrılması beni daha mutlu ederdi. Görgüsüz ailelerin şımarık ve
gürültücü çocuklarıyla hiçbir yerde rahat etmek mümkün değil. Kafede oturmak bile
zehir oluyor. Barbarlığın çeşitli tanımları var. Gereksiz yere sürekli gürültü
yapmak bunlardan biri sayılabilir mi? Bence sayılır. Öyleyse yandık, bizim toplumun %80’i
falan ailece bu tanıma girer. Yüksek sesle bağıra çağıra konuşup canhıraş çığlıklar atmaktan tutun, çocukları böğürdükçe zevkten dört köşe olan ebeveynlere kadar çoğunluk yeryüzünün ihtiyacı olmayan ve hiçbir işe yaramayan sesler çıkarmakla meşgul. Konuşmaları da buna dahil! :)
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.