22 Şubat 2019 Cuma

"Dünyanın Ucundaki Fener" (film) (1971)

Cape Horn’daki küçücük bir adanın deniz fenerini ele geçiren acımasız korsanlara ve cani kaptanlarına (Yul Brynner) karşı Denton’ın (Kirk Douglas) mücadelesi.

Bir Jules Verne romanı uyarlaması. Kitap aynen filme aktarılmamış, değişiklikler var. Mesela kadın olayı yoktu romanda. Küçükken TRT’de seyretmiştim, arşivi toplarken tekrar denk gelince sevindim ama aynı tadı alamadım. 

Aslında oyuncuları ve Jules Verne hikayesinin sağlam iskeleti sayesinde seyredilebilir bir film. Korsanlar, “Karayip'tekiler” gibi masalsı bir profil çizmiyor, acımasız ve gerçekçi.  Fakat sinematografi, kurgu, müzik konusunda zayıf, zaten gişede de iş yapmamış.

Kirk Douglas’ı çok severim. Hem filmlerini hem biyografilerinden bildiğim kadarıyla kişiliğini. Daha önce bir başka Jules Verne uyarlaması olan “Denizler Altında 20.000 Fersah”da da başroldeydi ve bana kalırsa o daha iyi bir uyarlamaydı. .

Yul Brynner bir başka sevdiğim aktör. Burada paylaştığım galiba üçüncü filmi olmasından da belli zaten. Yanlış hatırlamıyorsam ikisinde de Rusya göçmenliği vardı. 


Filmde korsanların başı Kaptan Kongre rolündeki Yul Brynner’ın kadınlar hakkındaki aforizmalarından bazılarında doğruluk payı var bence :)

“They say every woman is an actress.”

“Its wonderful how perfectly the female mind understands the priorities..! Her clothes first, her aunt only second”

Sinematografi çok daha ihtişamlı olabilirdi. Bir örnek vereyim mesela. Kirk Douglas’ın close-up/medium close-up çekimleri fazla tekrarlanmış, bir süre sonra yine mi dedirtiyor. “Mother” filminde Jennifer”ın sahneleri de bunu hissettirmişti. 


Biliyorsunuz Kirk Douglas’ın anılarını anlattığı pek çok kitabı var, bunlardan birinde bu filmin çekimlerinde yaşanan bir olay da anlatılmış. Okuyunca aklıma Cüneyt Arkın’ımız geldi. Neler çekmişti o filmlerde oynarken. “Adını Unutan Kahraman” diye bir biyografisi vardır, okumanızı tavsiye ederim. Bence devamını da yazmalıydı, istese 10 cilt yazacak yaşanmışlığı olduğu belli. Bu arada illa bir Amerikalı yıldızla kıyaslanacaksa Cüneyt Arkın'ın muadili Kirk Douglas olabilir bence. Neyse yazıyı dağıtmayayım :) Kirk Douglas’ın yazdıklarını alıntılayıp sona da deniz manzarası tablolarıyla ünlü Lev Lagorio'nun bu filme çok yakıştığını düşündüğüm ve Rusça “Mayak” denilen deniz feneri resmiyle bitireyim:

"Next my thoughts turned to Spain. I was shooting a movie with Yul Brynner, The Light at the Edge of the World. It was 1970 and I was fifty-three, still a young man. I was staying in Cadaques, next door to Salvador Dalf. The day he came to watch the shooting, we were doing a scene in the woods. We had constructed a
hut on rocky terrain. The scene called for me to be on the roof of this hut when I get shot. I was then to roll off the roof onto the rocks below, or so it would appear on film. Of course, a mattress was placed on a scaffold constructed just below the roof and out of view of the camera. For further insurance a stuntman was standing there to break my fall.

I rolled off the roof too fast, the stuntman couldn't stop me, and I fell on the rocks below. I suffered a concussion, but, like so many people in shock from an injury, I didn't even know it—I didn't feel any pain. I insisted they wipe the blood off my head; then I climbed on the roof again and did another take. After that, I passed out and was taken to the hospital, where I didn't regain consciousness for several days. Again I was lucky. Many people under the same circumstances don't ever come out of a coma, but I did, complaining that I was hungry.”

Climbing the Mountain / Kirk Douglas

Mayak / Lev Lagorio

Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...