26 Ekim 2019 Cumartesi

Deli Deli Olma (Malakan) (2009)

93 harbinden sonra Kars’a göç etmiş bir Malakan Rus’unun hikayesi. Mişka (Mihail’in kısaltmasıdır biliyorsunuz) tek başına köyde yaşıyor. Yoksul bir yaşam. Ölümü bekliyor sanki. Filmde iç içe geçmiş iki hikaye var. Mişka'nın Alma (Cemile Nihan Turhan) isimli bir küçük kızla  tanışıp ona piyano çalmayı öğretmesi ve aynı kızın babaannesi Popuç'un (Şerif Sezer) adama karşı geçmişten kalma garezi.

Aslında potansiyeli olabilecek bir konu maalesef berbat bir senaryo ve yetersiz bir yönetmenlikle hiç edilmiş. Başta Tarık abi olmak üzere oyunculara yazık olmuş.

Ne çocukla yaşlı adamın dostluğu derinlikli verilebilmiş ne de kadının düşmanlığı.

En büyük kusuru da gereksizce sulandırılmış olması. Film sık sık “köy komedisi”ne dönüşüyor. Bir Şaban filminden fırlamışa benzeyen klişe kafasız köylüler bütün atmosferi dağıtıyor. Film ne komedi olabiliyor ne de dram. Ortaya çıkan, duygu tonu tutturulamamış darmadağın bir filmin dramı.

Oyuncular haricinde filmden aklımda kalan, köyde kimsenin istemediği yabancı muamelesi gören piyanonun oradan oraya kovulduğu sahneler ve Mişka’nın ruh halini yansıtarak "Bir Sarmaşık Olsaydım” şarkısını söylemesi oldu.

Benzer konuda çok yabancı film seyrettim, bu kadar başarısızını görmedim.

Tarık Akan’ı çok severim. Hem filmlerini hem kişiliğini. Kısacık biyografisini dahi iki kere okudum. Niye doğru dürüst bir belgeselinin çekilmediğine, birkaç ciltlik bir biyografisinin yazılmadığına üzülürüm. Son filmi olması açısından izlediğime kesinlikle pişman değilim. Onu son kez bir filmde görmüş olmanın mutluluğu bana yetti. 

Allah gani gani rahmet eylesin. 










Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.

22 Ekim 2019 Salı

Hobo Mom (Forsman / Radigues) (Çizgiroman)

Yazar: Charles Forsman 
Çizer: Max de Radigues

Kısa hikaye gibi bir albüm. Hem senaryo hem resimleme minimalist. Bir portre çizilmiş ama bu kişilik portresi değil. Öykü de sayılmaz. Sadece anne karakterinin bir yönünün, ama baskın bir yönünün kuşbakışı portresi. Salınımlı, gelgitli bir yaşam sürme ihtiyacının resmi. Ailesini sevmediği için değil, içinden geldiği için, tehlikeli de olsa kötü koşullarda da yaşasa yollarda olmayı özleyen bir anne. İçgüdüden zayıf ama istekten güçlü bir yönelim duygusuna sahip bir anne.

Kapakta, adamla kadının arasına, tam ortaya, lastik salıncağın konulması, iki hayat tarzı arasındaki gidiş gelişin sembolü olarak daha başlangıçta göze çarpıyor. Meşhur “hobo işaret dilinin” bir parçasıymış gibi okuyucuya göz kırpıyor. Akla getirdiği ikinci bir anlam ise yollarda olması gereken bir nesnenin ağaca bağlanarak keyif için hareketsizleştirilmesi.

Kadının seçimi ya da kocasının yaklaşımı, iyi-kötü basitliğine sıkıştırılmadan olduğu gibi verilmiş. Kadın sadece yollarda olmak istemiyor, ara sıra aile hayatını da özlüyor. Yani bu ikisi arasında bir gelgiti var. Bir tür bipolarism sergiliyor. Kaçak tren yolculukları da, evindeki sıcak aile ortamı da ziyaret etmek istediği duraklar. Kadın bir hobo mom, yani sosyal açıdan çift kimlikli bir yaşam tarzının takipçisi. Bir çeşit hermafrodizm.

Benim bu hikayede kadının gelişi ve gidişi sırasında en çok merak edip kurcalanmasını istediğim, kadının yolda ne bulduğu, neden hobo yaşamına ihtiyaç duyduğu oldu ama bu konuda tek kelime edilmemiş. Sadece kısa hikaye mantığıyla olanları verip, o meseleye hiç girmiyor. Bir çeşit “call of the wild” gibi sunuluyor ve gerisi okuyucuya bırakılıyor. 

“Hobo” kavramı zorlama kaçmış. Daha ziyade yolculuğu, yollarda olmayı seven bir insan Natasha. Hobo’luk başka bir  olay.   

Kapalı mekanlarda uzun süre yaşayamayan Natasha’nın kocası Tom’a meslek olarak çilingirliğin seçilmiş olması ve firmasının logosunda üç fiyonklu anahtar olması da rastlantı olmasa gerek. 

Sissy isimli kızlarının baktığı kafesteki  tavşanın isminin Hazel oluşu yine başka çağrışımlar yaptı kaçınılmaz olarak. Britanya edebiyatının unutulmaz klasiklerinden “Watership Down”da ana karakter olan tavşanın da ismi Hazel’dı biliyorsunuz. Peki Hazel’ın hikayesi nasıl başlamıştı? Tüm aksi yöndeki telkinlere karşın dış dünyaya açılması ve o tehlikeli yolculuğa çıkmasıyla. Yine yolculuk ana tema. Bilinçli seçildiğini düşünüyorum.   

Kolay ve hızlı okunuyor. Hem senaryo hem resimleme akıcı. Sıkmıyor. Fakat tekrar okunacak ya da tavsiye edilecek bir derinliği olduğunu, bir fark yarattığını düşünmüyorum.

 
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...