8 Ekim 2017 Pazar

The Big Sleep - Ebedi İstirahat (1946)


The Big Sleep (1946)
General Sternwood özel dedektif Philip Marlowe'u malikanesine çağırarak bir şantaj olayını çözmesini ister. Marlowe konuyu araştırdıkça generalin kızlarının ciddi olaylara karışmış olduğunu anlar. Cinayetler birbirini kovalarken bir kumarhane mafyasının da işin içinde olduğu anlaşılır. 

Dedektif Marlowe’un ilk film uyarlaması. Meşhur film noir örneklerinden. Yönetmen Howard Hawks. Raymond Chandler’ın konudan çok atmosferi ve karakterleri öne çıkaran yazı tarzını yansıtamayan bir film olmuş. Humphrey Bogart’ı çok severim. Biraz erken dönem “Bruce Willis’i gibi “cool” karakterleri çok iyi canlandıran bir oyuncu. Marlowe rolüne de yakışmış. Baş aktris Lauren Bacall fazla etkileyici gelmedi, biraz Candan Erçetin havası vardı. Martha Vickers  daha ilginç ve seksi bir kadın figürüydü, keşke biraz daha ağırlık verselermiş (sonradan Mickey Rooney'le evleniyor). Konu “şantaj içinde şantaj” ve “cinayet içinde cinayet” tadındaydı. Marlowe’un hazırcevaplığı ve flörtöz tavırları eğlenceliydi. Kitaptan ayrılan çok yer var ve bunların pek de olumlu farklılıklar olduğu söylenemez. Senarist grubunda William Faulkner da var. Hays sansür direktiflerinin filmde ciddi değişikliklere sebep olduğu yazılıyor. Savaş dönemi jargonuna atıflar var.  “Big Sleep” ismi ölüm için bir yakıştırma olarak kullanılmasından geliyormuş. 1978 yapımı Robert Mitchum’lu bir remake’i de var. Orta kalite bir film. “Bogart filmi” olması dışında farklı bir özelliğini göremedim. Bogart için seyredilir. 




Tough without a Gun (Stefan Kanfer - 2011)
Humphrey Bogart biyografisi. Özellikle The Big Sleep ile ilgili bölümleri biraz karıştırınca ciddi olaylar çıktı. 1945 yılında To Have and Have Not filmini Howard Hawks çekiyor. Başrollerde yine Bogart ve Bacall var. Aralarındaki yaş farkı 25 olmasına karşın birbirlerinden hoşlanıyorlar. Ciddi bir flört var. Sonraki yıl aynı üçlü The Big Sleep’te bir araya geliyor. Film çekilirken Bogart alkolik karısıyla (Mayo) bir ayrılıp bir barışıyor. Bu arada Bacall ile yakınlaşmaları devam ediyor. Yönetmen Howard Hawks Bacall’ı vazgeçirmeye çalışıyor ve yürümez bu iş demeye getiriyor. Onun da Bacall’a ilgisi olduğunu iddia edenler var. Bogart kararsız. Sonunda Hawks filme devam ediyor ve bu yakınlaşmayı avantaja çevirmek ve filmde de faydalanmak için diğer kadın rollerini kısaltıyor. Filmin sonlarına doğru Bogart eşi Mayo ile boşanıyor. On iki gün sonra da Bacall ile evleniyorlar.  

Raymond Chandler’ın, Marlowe rolünü Bogart’ın oynayacağını öğrendiğinde sarf ettiği şu söz biyografi kitabının da ismi olmuş: “Bogart can be tough without a gun, also he has a sense of humor that contains the grating undertone of contempt”.

Ben filmde Martha Vickers’ı daha çekici bulmuştum. Biyografinin ilgili kısımlarını okuyunca enteresan şeyler öğrendim. Meğer hem yönetmen hem yazar Martha’nın Bacall’ı gölgede bıraktığını anlayıp sahnelerini kırpmışlar. Bence kırpmalara rağmen kız kendini gösterebilmiş.  

Warners filmi hemen gösterime sokmamış. Savaş henüz sona erdiği için bu konuda filmlerin seyircisinden sonuna kadar faydalanabilecekleri filmleri seçmişler.

Canino – Realito - Double-entendre dialog (İmalı konuşmalar için kullanılıyor)



DİYALOGLAR
MARS: Is it any of your business?
MARLOWE: I could make it my business.
MARS: I could make your business mine.
MARLOWE: Oh, you wouldn’t like it. The pay’s too small.

Marlowe: “My my such a lot of guns around town and so few brains”

“How do u like ur brandy sir?”
Marlowe: “In a glass”

Carmen: “U re cute”
Marlowe: “And u re higher than a kite”

“Why did u have to go on?”
Marlowe: “Too many people told me to stop…”

Marlowe: “Whats wrong with u?
Viviene: “Nothing u cant fix…”







Agnes

Kitapçı kız (Dorothy Malone)




Vivian


Carmen (MaryVickers)




Eddie Mars





Canino

(sağda) Mona Mars





7 Ekim 2017 Cumartesi

Maymunların Tükenişi: Goriller (3/3) (2006)


Apes in Danger (3/3) – Gorillas
Serinin üçüncü bölümünde Goril popülasyonunun durumuna göz atmak için Kongo'ya gidiyoruz. Kahusi Biega Milli parkındaki durum dahi vaziyetin kötülüğünü anlatmaya yetiyor. Efsane Dian Fossey'nin kurduğu vakıf kahramanca bir şeyler yapmaya çalışsa da yetişemediği sorunların çok daha derine inen kökenleri karşısında yapabilecekleri sınırlı.  



NOTLAR 
Vast forests of cent Afr and Congo river sneaking through them
Eskiden Congo baseland’de milyon civarı goril yaşıyordu

İki çeşit goril grubu var ama habitatları shrunk dramatically as seen in the map.
En iyimser tahminlere göre 90% of the goril pop is gone.
Eastern Grorillerin en fazla çalışılanı Ruanda dağlarındakiler. 380 tane kalmış sadece. Vegetarians. Family groups. One male in charge: the silverback.

Ruanda’daki goriller çok az. %95’i komşu Dem rep Congo’da yaşıyor. Onların çoğu da bir giant nat park ta: Kahusi Biega nat park. Bu büyük parkta güvende olmaları gerekirken çember daralıyor eastern gorillas için.

1996’da çıkan  savaş parka da yansımış. Savaş bitse de militias hala ormanlarda.
Çimanuka. 200kg silverback. Babasını teenager ken poacher killed. Savaştan önce insanlara alışmışlar. Savaş çıkıp da militias ve poachers gelince kötü olmuş.

Carlos İsviçreli bir kayak hocası. 2 yıl önce turist olarak gelmiş sonrasında burada goriller için çalışmaya başlamış.

Korumak zor. Savaş boyunca rangers dan 100 civarı öldürülmüş militias tarafından. Hatta başlarda rangers ve köylüler ormanlara kaçıp orada gorillerle birlikte saklanmış.
Rangers ın günlük maaşı 1 sterlin.

Mugaruga – bir başka silverback. Sağ elini poachers kesmiş. Artık ailesini koruyamayacağı için yalnız yaşıyor.

Parkın lower 90% kısmına giremiyorlar. No go area.
2000’de UN peacekeeping corps göndermiş.
Parkın içinden giden tek yol var. Sürekli saldırılar oluyor yol üzerinde. Operation Save Road başlatılmış

Kongo çok fakir ama ormanlarında mineral zenginliği çok fazla: Gold, silver, diamonds, tin. Mining boom. Militia bunların da peşinde uzun vadede.
Greg Cummins, Dir of Dian Fossey Gorilla Fund Europe

Airport bile yok bölgede. Yola iniyorsun.
Miners are after cassiterite, tin ore. Tin is replacing lead in circuit boards causing its price to quadruple. Bunlar yüzünden park vahşi batıya dönmüş.

Anlatılanlara göre askerler işi kontrol ediyor. Devlete ya da halka mining den para gitmiyor. Devletin askerleri mafyalaşmış.Herkesin aklı fikri minerallerde. İnsanın önemi yok ki gorilin olsun. Nat Park yok gibi. Kahusi biega talan ediliyor.

Bağımsız küçük madenlerden militia haraç alıyor. Aldıklarını silaha yatırıp rakip militia lara üstünlük sağlamaya çalışıyorlar.

Kongo savaşında 4 milyon civarı insan öldü. İkinci dünya savaşından sonraki en yüksek rakam. Mineralleri paylaşamıyorlar. Goriller kolateral damage.
Günlüğü 10 pence’e çalışan maden işçileri aç kalmamak için gorilleri de öldürmeye yeltenebiliyor.
Steward Nickson. Dian Fossey Gorilla Foundation Int.
“Unregulated mine activities gorilleri de hedef haline getiriyor.”

Bushmeat olarak kullanılıyor goriller. Her hayvan satılıyor. Snare’lerde ayağını kaybeden çok goril var.

Bushmeat trade. Number one threat
Parkın güneyi tehlikeli
Ormanın içinde rebel hideouts.
UN askerleri Pakistanlı galiba.
Her yıl yığınla insan ölmeye devam ediyor. UN 16.000 asker göndermiş Kongoya.
Mineral ticaretini düzene sokmadan bölgeyi temizlemek mümkün değil sonuç olarak.





























Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...