22 Eylül 2018 Cumartesi

"Better Call Saul" İnceleme S4E7 “Something Stupid”


Bölümün yönetmenliğini ilk kez BCS’da çalışan Debra Chow (Lost in Space, Jessica Jones) yapıyor. Senaryo ise yine ilk kez BCS’da senaristlik yapan Allison Tatlock’a ait (Halt and Catch Fire, Stranger Things).   

Giriş
Müthiş bir açılış sekansı izledik. Beş dakika civarında olağanüstü bir görsel anlatım tekniği kullanıldı. Breaking Bad’de sık sık zamanın geçişini göstermek için kullanılan “Time-lapse” çekimi yerine çok farklı bir uygulama dizinin daha başında bizleri selamlıyor. Pürüzsüz akan bir sinematik dil yaratarak bu sefer “bir ilişkinin zamana göre değişimi” aktarılmış.

Bazen bir telefon konuşması sahnesinde ekran sırayla tarafları gösterirken diyaloğun gidişine göre yönetmen ekranlar arasında bir korelasyon kurar. Mesela konuşmaları olumluyken yüzleri birbirine dönük gibi durur ama anlaşamadıklarında birbirlerine sırtlarını dönmüş gibi pozisyon alırlar. Bunun gibi görsel anlatımlar önceden planlanır.



Burada ise ekran ikiye bölünerek (split screen) Kim ve Jimmy’nin tuttuğu iki farklı yol ve ilişkilerinin evrimi aynı ekranda birbirine paralel yansıtılmış. 16:9’luk ekranı 8:9 ve 8:9 olarak iki parçaya ayırıyorlar. Başta kendi karelerinde bile beraberler. Sonra herkes kendi karesinde tek başına. Mesela Kim Mesa Verde belgelerinin kolilerini taşırken Jimmy telefon paketlerini yüklerken gösteriliyor. Kim dava dosyalarını incelerken Jimmy avukatlık lisansını geri almak için kontrol ziyaretlerine devam ediyor. Bu arada birkaç aylık bir zaman dilimi geçip gidiyor. Ayrıca renksel bağlantılar da unutulmamış. Kim’in alçı askısı ile Jimmy’nin renkleri örtüşüyor. Yine Kim’in masa altında sıktığı yeşil stres topu gözükürken, Jimmy’yi de yan karede yeşil eşofmanlarıyla tel satarken izliyoruz. Sanki Kim Jimmy’nin antikalıklarına karşı ya sabır çeker gibi :) Kısacası beraber olsalar da yolları kısmen ayrılmış bir çiftin ilişki durumu aynı mekanda ama farklı kareler içinde görüntülenerek ve ekrana yığınla çağrışım yerleştirilerek yansıtılmış.

Dizide Kim'e gerçekten alçı takmışlar


Dahası var. Başlarda iki kare senkronize. Yani ikisi de kendi çerçevesinde olmasına karşın aynı mekandalar ve kolları bacakları ara sıra diğer kareye geçerek diğeriyle temas ediyor. Fakat zaman geçtikçe bu senkron bozuluyor. Ya biri gelirken diğeri gidiyor ya da tamamen farklı mekanlarda gözükmeye başlıyorlar. Uyum bozuluyor. Aralarındaki, yani kadrajları arasındaki etkileşim ve geçişler azalıyor. Aynı ekranı paylaşmalarına karşın kendi kare/panellerinde ayrı bir dünyayı yaşıyorlar. Herkes kendi kadrajında diğerinden bağımsızlaşıyor. Kısacası düşüncelerindeki ve iş hayatlarındaki ayrımın özel hayatlarına da yansımaya başlayışı mükemmel bir kompozisyonla seyirciye sunulmuş. Bu anlatıma hayran kalmamak elde değil. Türk dizilerini zaten adamdan saymıyorum, bu dizideki zeka ve yaratıcılık Amerikan ve İskandinav dizilerinin büyük çoğunluğunu dahi çok geride bırakıyor. Her bölümde yeni neler deneyebiliriz diye beyin fırtınası yaptıkları o kadar belli ki.

Genelde hep bir filme atıf yapılır biliyorsunuz, bu sefer de açılışta Kim’in ofisindeki duvarda çok manidar isme sahip bir filmin afişini görüyoruz: “Outlaw Justice”. Kesinlikle aynı fikirdeyim, Zaten filmin konusu da bölümle uyumlu. Tek gerçek adalet, “outlaw justice” olabilir bazı şartlarda, değil mi Türkiye..?

Bu seyrine doyum olmayan açılışın finalinde Jimmy ve Kim kendi panellerinin en uzak köşesinde gösterilerek “uzaklaşma” ya da “yabancılaşma” sürecinin altı büyük bir ustalıkla çizilerek nokta konulmuş oluyor.




Açılıştaki bu split-screen sekansının çekimi farklı zaman dilimlerinin dikkatli bir miksaj ve montajını gerektirdiği için parça parça, diğer çekimlerle paralel olarak gerçekleştirilebilmiş ve hem müzikler hem kamera operatörlüğü hem kostüm direktörlüğü (devamlılık) açısından neredeyse dizinin geri kalanı kadar emek verilmiş.

Bölümün de ismi olan “Something Stupid” bu sekansta çalan şarkının ismi aynı zamanda. Frank Sinatra ile kızı Nancy Sinatra’nın düet yaptıkları klasik olmuş bir parça. Sözleri dinlediğinizde onun da görüntülerle uyumlu olduğunu anlıyorsunuz. “Breaking Bad”, “Halt and Catch Fire” ve “Walking Dead” gibi diğer AMC dizilerinde de müzik direktörlüğü yapan Yugoslav asıllı Thomas Golubic bu konuyu etraflıca anlattı. Aslında yapım ekibinin kafasında iki şarkı varmış: Lou Reed’den “Its a Perfect Day” ve “Something Stupid”  Fakat “Its a Perfect Day” “Walking Dead” ve “Trainspotting”de kullanıldığı için tercihlerini “Something Stupid”den yana kullanmışlar. Bu sefer de telif sorunu çıkmış. Çok yüksek bir ücret istemişler çünkü parçanın orjinalinde arkada orkestra olduğunda telif inanılmaz artıyormuş. Dizi zaten bütçe sorunlarıyla boğuştuğu için çözüm olarak parçayı cover’latarak telifi düşürme yolunu seçmişler. Ufak çapta bir yarışmanın sonunda İsrail’li Lola Marsh grubunun cover’ı beğenilmiş ama yine de saatlerce skype üzerinden konuşarak ince ayarlar yapılmış. Sözün kısası, yapım ekibi belki çok yetenekli ama bunu sıkı bir çalışmayla kombine ettikleri için ortaya çıkan eser bu kadar üst düzey.      








Gus
Hector uyandı. Bilincini kazandı yani. Herif o haliyle hemşirenin orasına burasına bakmak için bardağı düşürünce kendini ele verdi:) Tam bir namussuz. Gus seansın videosunu seyreder seyretmez Hector’un bilincini tam olarak kazandığını anladı hemen ve terapiyi sonlandırdı çünkü tamamen ayaklanmasını istemiyor. Böylece Hector’un zil ile haberleşmesinin kökenini de öğrenmiş olduk.   



Mike
Mike “superlab” inşaatının başında. Walt ile Jessie’nin çalışacağı laboratuvar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Fakat sürenin planlanandan uzun sürmesi işçileri bunaltmış durumda, gerginlik var. Mike iyice kartel’e dahil oldu ve artık çıkış olmayacağının farkında.

“Ehrmankraut in German comes from two words. World plus strength. “

 “U cant keep a man locked away forever”

Anamorphic lens kullanmışlar superlab çekiminde. 




Jimmy ve Kim
Jimmy’nin tutmayı düşündüğü yeni ofisi hapishane hücresine benziyor küçücük ve demir parmaklıklı pencereleriyle. Kim şirketin partisine götürdü. Jimmy, Kim’in odasına baktı. Kendi odasının ölçüleriyle karşılaştırdı. Sonra Kim çalışma arkadaşlarıyla tanıştırdı ama konuşmalar farklı geliyor, bir uyumsuzluk durumu oldu. Sevmedi ve sevmediğini belli etti Jimmy. Sohbetler bildiğin corporate züppeliği.

Jimmy sokakta bir yer yaptı kendine, tek kullanımlık telefonları satmaya devam ederken polisin biri gelip uyuşturucu satıcılarının işini kolaylaştırdığı için uzamasını istedi, tartışma alevlenmişken kulaklıklarıyla Huell geldi ve Jimmy’nin karışma demesini duymadan polisin kafasına elindeki çantayı indirdi. Hadi bakalım al başına belayı.

Huell Jimmy’nin avukat olduğunu bilmiyor. Savcı 1.5 sene hapis isteyince Huell kaçmayı düşündüğünü söyledi. Jimmy kendisine güvenmesini ve kaçsa da bir gün mutlaka başka bir sebeple yakayı ele vereceğini söylerken Saul’un gelişini haber veren bir laf ediverdi:

“I dont need to be a lawyer, I’m a magic man”





Reflective perspective çekimine bir örnek. Spielberg filmlerinde sık rastlanır buna. 





Huell çok tatlıydı. 

Henüz lisansını almadığı için telefon sattığı ortaya çıkacak olmasına karşın Kim’e gidip Huell’u kurtarmak için bir planı olduğunu ve avukatlığı onun üstlenmesi gerektiğini söyledi. Kim bunları öğrenince ancak kendi bildiği gibi olursa (yani her şey kuralına uygun olacak) yardım edebileceğini söyledi ama çok soğuk davrandı ve daha önce kapısını Jimmy’ye kapatmasına benzer bir sahnede yardımcısına Jimmy çıkar çıkmaz kapıyı kapatmasını söyledi. 

Şimdi burada birkaç cümle etmem lazım. Jimmy’nin Huell’a yardım etme zorunluluğu yok. Tamamen kendi hatası sonucu bu duruma düştü. Zaten olay bir kazaydı. Ama adam 3-5 iş yaptığı zenciyi bırakmıyor. Hayatındaki en önemli ve değerli insan olan Kim’in gözünden iyice düşmek pahasına telefon işini söyleyerek onu kurtarmak için yardım istiyor çünkü adamcağıza haksızlık yapıldığını görüyor. Chuck'ın bir zamanlar iddia ettiğinin aksine bundan daha yüksek bir “adalet duygusu”, bundan daha güçlü bir "sorumluluk hissi" olabilir mi? Hiçbir yasaya karşı sorumlu olmasa da Huell için istenen hapis cezasının adil olmadığını görüyor ve ne pahasına olursa olsun yardım etmek istiyor. Bunda sonuna kadar haklı. Neticeye gelirsek, iyi adam; devletine, büyüklerine, kurallara, topluma körü körüne itaat eden değil, bilincinde olduğu adalet duygusuna göre hareket edendir. Gerekirse habisleşmiş kanunlara da karşı gelendir. Gerisi avukatlık da olsa hukuki kölelikten başka bir şey değil.  

Bu sahne dışarıda çekilecekmiş, hava fırtınalı olunca koridorda çekmişler. Frontal açı ve steady cam ile. 






Kim prosedürler içinde kalarak adaleti sağlayabileceğine inatla inanarak savcıyla konuştu ve acı gerçeği bir kez daha tokat gibi suratında hissetti. Daha önce polislerin bilerek burnunu kırmış olanların bile şartlı serbestlikten yararlandığı ortamda savcının 1.5 sene hapis istemesi ve gerekçe olarak adamın eskiden yankesicilik sabıkası olduğunu göstermesi, bir de üstüne Jimmy’den avukatlığın şerefini iki paralık etmiş bir adam diye söz etmesi Kim’i fena sarstı. İşte adaleti temsil eden hukuk insanlarının adalet algısı ve yerlerde sürünen bilinç seviyesi. Savcı karı tam ahlaklı vatandaşlar mavalı okuyan ve sistemin emrettiklerini uygulayan zavallı bir avukat modeli. Gözünün önündeki gerçeği görmezden geliyor. Eline tutuşturulan copu emredildiği gibi karşısındakinin kafasına indirmek için bahane arayan bir polisten farkı yok karının. Bir çeşit tetikçi. 

Kim: “This is unequal justice”

Kim çıldırdı hukukun böylesine bir alçaklığa alet edilmesine. Bir kere Kim her şeyden önce ikinci şansa inanan bir kadın. Hırsla dışarı çıktı ve dışarıda bekleyen Jimmy’ye mutlaka bir süre içeri girecek, söyle kaçmasın, az ceza aldırmaya çalışacağım dedi.

Jimmy tamam dedi ama yüzü değişti ve ekledi:

Jimmy:            “OK. U do ur thing, I’ll do mine”
Kim:                “What does that mean?”
Jimmy:            “Dont worry”

Jimmy'nin ne yapacağı belli, adamı kaçıracak. Kim artık tanıyor tabii adamını, hemen anladı ve gitti kırtasiye alışverişi yapıp telefonla aradı. Sakın kendi bildiğini yapma, benim daha iyi bir fikrim var dedi ve bölüm bitti. Ne yapacak acaba? Hiçbir fikrim yok ama felaket merak ettim. Artık salt kurallara bağlı kalınarak adalete hizmet edilemeyeceğini anlamıştır umarım.



Bu avukat önyargılı, adaletsiz ve kişiliksiz hukukçuluğun vücut bulmuş hali. Bizde de çok var bunlardan.  









Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...