Şiddetli yağmur
sonucu taşan nehri geçmek isteyen insanlar birkaç günlüğüne Matsubo isimli hana
sığınır. İşsiz bir samuray (ronin) olan İhei Misava ve eşi de (Tayo) burada yağmurun
dinmesini beklemek zorunda kalırlar. İhei handaki gergin atmosferi dağıtmak
için çevredeki dojoların sensei’lerine yasak olmasına rağmen meydan okuyarak
dövüşür ve kazandığı parayla ziyafet düzenleyerek herkesin mutlu olmasını
sağlar. Bir gün ormanda yürüyüş yaparken bir kavgaya şahit olur. Oysa samurayların
düello etmesi yasaklanmıştır. Ayırmaya çalışırken dövüş sanatlarındaki
ustalığını sergiler. Bu durumu uzaktan seyreden bölgenin hakimi (Efendi Nagai Şigeaki) onu beğenir ve sarayına
çağırarak askerlerinin kılıç ustası olmasını teklif eder. Fakat İhei’nin
kimsenin aklına gelmeyecek tuhaf bir problemi vardır.
Japon/Fransız ortak
yapımı 1999 tarihli bir film. Şugoro
Yamamoto’nun bir hikayesini senaryolaştıran Akira Kurosava filmi çekemeden vefat edince (1998), oğlu filmi
çekmesi için yıllardır yanında çalışan asistanı Takaşi Koizumi’ye yönetmenlik teklifi götürmüş. Çekimleri yine
Kurosava’nın ekibi yapmış. Hatta kostümleri bile Kurosava’nın kızı hazırlamış. 1999
yılında gösterime girmiş. Zaten filmin başında Akira Kurosava anılıyor.
Başrolde Akira Terao harikaydı. Kurosava’nın Ran ve Dreams (bizzat Kurosava rolünde) filmlerinde de oynuyor. Diğer oyuncular da iyiydi. Mesela Lord
rolündeki Şiro Mifune, özellikle
Kurosava filmlerinden (beraber 17 filmleri var) ve efendi Toranaga rolünden tanıdığımız meşhur Toşiro
Mifune’nin oğluymuş. Siyahbeyaz geridönüşlerde izlediğimiz Ihei Misava’nın
ustası rolünde Ran ve Kagemusha filmlerinin yıldızlarından Tatsuya Nakadai var. Masaru
Sato’nun müzikleri basit birer fon olmanın ötesinde filme katkı yapıyor.
Görüntü yönetmenliği açısından da başarılı, tekrar tekrar seyretmek isteten
estetik kareler yakalanmış.
Takaşi Koizumi bununla birlikte ilk 3 filmini Akira Terao ile çekiyor ve üçü de
birbirinden güzel filmler.
(1999) – Ame agaru –
Apres la Pluie
(2002) – Amida-do
dayori – Letters from the Mountain
(2006) – Hakase no
Aishita sushiki – The Professor’s Beloved Equation
Dövüş sahneleri az
ama sağlam. Fakat film savaş sahneleri üzerinden gitmiyor. Ormanda kendi kendine antrenman yaptığı sahnelerin fazlalığı
aslında insanın tek rakibinin kendisi olduğuna işaret ediyor gibi. Senaryo
dümdüz ilerliyor, öyle keskin dönemeçler, inişler-çıkışlar, sürprizler yok. Adeta
minimalist bir metin takip edilmiş. Seyrettiğim en sade ama insanı içine çeken hikayelerden biri. Eşler anlayışlı ve kocalarını tamamlayan karakterde
resmedilmiş. Hem İhei’nin hem de Efendi Şigeaki’nin eşi anlık öfkelerle fark edilemeyecek
incelikleri hatırlatan çok kaliteli kadınlar. Kötü bir baş karakter yok. Handaki
ziyafette söylenen şarkıları bugünün rap tarzına benzettim. Seyredin, bakalım
siz ne düşüneceksiniz.
Klasik bir samuray
filmi değil kesinlikle. Sadece intikam peşinde ya da büyük kötülüklere karşı
çıkan bir savaşçı yok. İhei Misava diğer samuraylardan dövüş yeteneğiyle üstün
ama esas farkı insan ayırmaması. En üst tabakadan alta kadar herkese aynı
samimiyet ve saygıyla yaklaşıyor. Bununla da yetinmiyor, onlara faydalı
olabilmek için çırpınıyor. Sürekli güleryüzlü adam. Sadece keyfi yerinde
olduğunda gülümseyen insanlardan değil, en zor zamanlarda gülümseyebilen bir
yapısı var. Gündelik hayatta samurayların köylülerin efendisi olmasına, insanın
insana tepeden bakmasına yaşamıyla “karşı örnek” oluşturan bir samuray
resmedilmiş. Geleneklere isyan etmesi, aç insanları doyurmak için yasak
dövüşlere katılmaktan çekinmemesiyle kendini iyice belli ediyor. Bu tutum alt
tabakada hoşnutlukla karşılanırken samuraylar ve üst tabaka arasında
kendilerine hakaret edilmiş hissi uyandırıp rahatsızlık y aratıyor. Olumlu bir özellik çevrede olumsuz
hisler uyandırabiliyor bazen. İşte İhei Misava’nın geleneğe tatlı tatlı karşı
çıkan tavırları buna benzer bir etki yaratıyor sanki etrafındaki gelenekten
beslenen ayrıcalıklı kesimde. Pek çok filmdekinin aksine basit bir sınıf
çatışmasından ibaret değil sorun. Ihei etrafı koklayıp davranışlarını ona göre
ayarlayan sahte “iyi çocuk”lardan değil. Mutlu olmasının kendi değerleri için
savaşmaktan geçtiğini anlamış gerçek bir bilge savaşçı. Fakat bunu gürültülü
bir isyanla yapmaması onu gizemli, farklı ve daha da saygın kılıyor. Sadece asıl ilgi çeken “büyük” adaletin değil, yaşamın her anında saklı “minik” adaletlerin de
savunucusu olmayı başarabilmiş nadir bir adamın hikayesini izliyoruz..
Filmin isminin “Yağmur
Sonrası” olması da boşuna değil elbette. Yağmur, yeryüzündeki kaçınılmaz
mücadeleyi ve zorlukları simgelerken, yağmur sonrası, bu mücadeleyi hakka uygun
biçimde yapmış olanların hissettiği huzurun sembolü oluyor bence. Siz dış huzursuzluklara karşı mücadeleyi
doğru düzgün yaptıktan sonra başarısız bile olsanız güçlükler sonrası iç huzur geliyor.
İhei ve eşinin okyanusun kıyısında hissettiğine benzer bir iç rahatlığı
sarmalıyor insanı sonunda.
Çok uzaklardan tek
atışta hedefini vurmayı başaran usta işi bir film. Sade ama bilge bir yaklaşımı
var. Geleneğe meydana okuyan sakin bir idealizm sunması ve kötülüğün asgari
seviyede yer almasıyla masalsı. Yavaş değil, acele etmiyor. Seyirciyi aksiyon
ya da heyecanla tavlama derdi olmayan dingin bir ilerleyişe sahip. Tıpkı
başrolündeki sıradışı samuray gibi sinemanın alışılmış silahlarını kullanmadan izleyicisinin gönlünü fethedebilen etkileyici bir sinema örneği.
İLAVE NOTLAR – ALINTILAR - SAHNELER
Küçük çocuklar
hanın içinde çıplak koşuşturmaktadır çünkü kurumaya bırakılmış elbiselerinin yerine giyecek bir şeyleri
yoktur. Handakilerden birisi çıplak dolaşmayın der. Bir başkası ise “Being nude
belongs to the essence of man, are we not nude?” diyerek şikayet edene cevap
verir. Hemen ardından çamaşırları asan kadın yağmurun bir an önce dinmesi
gerektiğini söyleyince Ihei tüm yağmurların bir gün duracağını söyleyerek
odasına gider. Filmin ismi hakkındaki ipuçları hemen filmin başındaki bu
diyalogda izleyiciye sunulmuş aslında.
İhei handa yemek
kıtlığından yaşanan tartışmalardan rahatsız olur. Parası da olmadığı için gidip
yasadışı dövüşlerden para kazanır ve handakilere ziyafet çeker. Herkesin keyfi
yerine gelir ve davranışlar bir anda değişir.
Yağmur durunca Ihei ormana gider. Antrenman sonrası yürürken düşünmeye başlar:
“What could I be
good at? I wonder..For me it doesn’t matter, but there’s also my good wife Tayo…Come
on, pull urself together.
Silahını
kullanmadan eşiyle vakur bir hayat yaşayabilmenin arayışı içinde.
Yalnız başına ormanda yürüyüş ve antreman sayesinde biraz
da deşarj oluyor.
Gonnojo –
muhafızbaşı
Büyük usta Tsuji
Gettan
Muhasebecilikten Edo’ya yolculuk
Muhasebecilikten yani masabaşı işinden sıkılıp Edo’ya (Tokyo) gitmek için yola koyulur. Parasızdır. Yolunun üstündeki dojolarda sensi’lere meydan okur. Tam düello başlayacakken pes eder. Hocalar keyiflenir ve ona yemek/para verir. Aynı şeyi Edo’ya vardığında büyük usta Tsuji Gettan’a da yapar. Fakat usta aynı onun gibi dövüşe başlamadan pes eder. Sonra başbaşayken niye böyle yaptığını anlatır: “To this day, I fought with an uncountable amount of men. But u were different. Though u gave the impression of being badly prepared, u stayed calm and showed no desire to win. I didn’t understand u. I didn’t know what to do. That’s why I lowered my sword. I am truly beaten today (kahkahalarla güler). “Sonra yanında çırak olur. Usta olur. Onun sayesinde bir beyin yanında iş bulur ama uzun sürmez. Sonra başka efendiler için de çalışır ama hep aynı şey olur. Tuhaf bir şekilde istenmez. Sonunda ronilikten başka çaresi kalmaz.
İhei Misava: “My wife says I wasn’t made to serve a Lord and expects nothing more of me…”
Efendi Şigeaki: “A proud blade. Has the freshness of a spring breeze. And its perfume, They say the sword is the sould of the warrior. “ (Ihei ve kılıcının benzerliği)
Efendi Şigeaki çalışanlarına isim takmayı seviyor. Yapmacık/ahmak geleneklerin farkında aslında ve gerilerden de olsa Ihei'nin yolunda gibi.
Baş memur, İşiyama Kihei, Katır kafa
İkinci memur, Akaşi Butayu, Korkuluk
Efendi Şigeaki
kendisi de onunla dövüşmek isteyip yenilince İhe ona karşı aşırı nazik davranır
ve bu da gururuna dokunur Şigeaki’nin. Ihe “Ne zaman akıllanacağım ben!” der.
İhe Misava: “Take guard, if there is one day to be
angry at myself, it must be today. I get angry and when I lose control, I
answer to nothing, beware!”
Şigeaki'nin eşi: “Niye
sinirlendin?”
Şigeaki: “Aşırı özür
dileyince kendimi kötü hissettim ve tepki verdim. Çocukça, biliyorum. But the
benevolence of the winner, breaks the heart of the loser. I had the impresion
of being mocked. No one likes to be pitied. It hurts ur self-esteem. ”
Eşi: “It must be hard
for people who are strong. When a man is that skilled and that good-natured,
these qualities would surely make u detested.”
Şigeaki: “Bir dakika…Zatwen
işe girdiğinde hep başının belaya girdiğini söylemişti. Şimdi anladım.
İhei Misava: “Poor people have no other support than
mutual aid. They cant survive if they only think of themselves."
Eşi düello etmesine
karşı ama handaki insanların mutluluğu ve eşi hakkında söylediklerinden çok etkileniyor.
Bunları anlatırken bakışları Okuribito filminde eşinin işinden önce utanan
sonra büyük saygı duyan kadının bakışlarını hatırlattı.
Sonunda haber
gelecek mi diye dolaşıp duruyor adamcağız. İşte bir noktada sosyal bir mutabakat şart oluyor. Öküz kafayla Gonnojo geliyor. Tam
işe almaya karar verdikleri sırada yasadışı düelloya girdiğini öğrendiklerini
ve vazgeçtiklerini söylüyor. Adam kötü oluyor tabii. Burada eşi söze girdi ve
harika bir konuşma yaptı:
Tayo Misava: “My husband knows for sure the dishonor connected
with those duels. Yet knowing this, he still participates. There are times when
he has no choice. But I understand now. The important thing is not what he
does, but why he does it, isn’t it? Can’t people like u understand that?”
Döneminin doğrusuna
değil, düşündüğün doğruya kulak vereceksin diyor özetle. Çok büyük kadın.
Eşine döner ve
sözlerini tamamlar.” From now on, everytime it seems justified, participate in
duels, when by doing this, u’ll be able to help the poor, weak, and the
miserable find some happiness.”
Bu sözler üzerine
Gonnojo hayran kalır. Öküz kafa çareyi bozuk bir halde gitmekte bulur. Efendi
Şigeaki kadının sözlerindeki bilgeliği anlar ve öküz kafaya bağırıp çağırdıktan
sonra Ihei ayrılmadan yakalayıp ikna etmek için dört nala peşinden gider.