Gerçek bir olayın “Natasha’s
Story” isimli kitaplaştırılmış halinden uyarlanmış 1997 yapımı bir film. Konu
1992 Saraybosna kuşatması ve katliamları. Bir grup gazetecinin gözünden içeride
yaşananlara tanıklık ediyoruz. Aralarda hep arşivden haber görüntüleri
kullanılmış. Yani içinde bol miktarda belgesel görüntü içeren bir film.
Açılış ters köşe yapıyor. Neşeli bir başlangıç ve müzik. Düğün dernek
hazırlıkları. Yanlış film mi açtım diye düşünürken aniden sniper ateşi ile
kadının vurulup yere yığılışı. Yaşanan olayları daha keskin bir kontrastla
vererek seyircinin yaşayacağı dehşet yükseltilmiş.
Yönetmen Michael Winterbottom.
Oyuncular: Stephen Dillane (Stannis
Baratheon olarak tanırsınız), Woody
Harrelson, Goran Visnjic (ER), Davor
Janjic, Marisa Tomei (The Wrestler) ama başrolde oyunculardan ziyade soykırım
var. Bir tarafta otelde kalan gazeteci
grubu diğer tarafta bir grup Boşnak gencin sığındığı mekan. Katliamların ortasında
önceleri olanlara sadece gözlemci olan bir İngiliz gazeteci sonlara doğru bir
şeyler yapması gerektiğini hissederek yetimhanedeki Emira isimli kızı ülkesine
götürüp kurtarmaya karar veriyor.
Kontrastların keskinleştirilmesi yoluyla dramın yükseltmesi
sadece açılış sahnesinde yok. İnsanların alçakça ve acımasızca katledildiği
fakirlikten kırılan ortama pırıl pırıl elbiseleriyle gelen işe yaramaz BM
askerlerinin ve yetkililerinin boş vaadleri “Dont Worry Be Happy” şarkısı çalınarak alabildiğine hicvediliyor.
Sonda tepede barış konseri var. Dragan tek başına çello çalıyor: "Albinioni/Giazotto Adagio in G minor" Nefis
bir müzik. Her şeye rağmen yaşama tutunan korkunç acılar içinde bir halk. Tüyleri
diken diken olarak bakakalan ve tekrar tekrar başa alıp seyreden ben.
Film, tarihe şahitlik etmesi ve gerçekleri olanca çıplaklığıyla not düşmesiyle takdir kazanıyor fakat biraz dağınık kalmış gibi. Bir türlü hikayenin tonunu tutturamıyor ve kişiliğini bulamıyor sanki. Her şeye rağmen ilgiyi hak eden iyi bir film.
Michael Nicholson ve Natasha |
Michael Nicholson ve “Natasha’s Story” Kitabı
Gazeteci Michael Nicholson bir savaş muhabiri. Bizim 1974
Kıbrıs çıkartmasını ve Körfez savaşını da yerinden takip etmiş. Güney Afrika’nın
ve Vietnam’ın en karmaşık günlerinde oralarda bulunmuş. 1992 yılında Natasha Mihaljcic isimli 9 yaşındaki kızı kendi hayatını riske atarak çocuğu gibi
gösterip önce Bosna’dan çıkarıp İngiltere’ye götürüyor sonra da evlat ediniyor.
Ardından da yaşadıklarını ve tüm süreci “Natasha’s
Story” isimli kitabında paylaşıyor. 12 yıl sonra Natasha Bosna’yı ilk kez
ziyaret etti ve hissettiklerini anlattı. Michael Nicholson ise 2016’da rahmetli
oldu.
Vedran Smailovic (İsmailoviç): Bosna’nın Sesi
Vedran Saraybosnalı profesyonel bir çellist. Kuşatma
yıllarında filmde kullanılan parçayı yıkıntılar arasında ve cenazelerde
çalmasıyla tanınıyor. Yine bir gün kuşatma altındaki Saraybosna'da bir pazar
bombalanır ve bir lokma ekmek bulmaya çalışan 22 kişi ölür. Vedran
ölenlerin anısına aynı yerde aynı saatte 22 gün boyunca çello çalar. Ertesi
yılın sonuna doğru şehirden kaçmayı başarır. İrlanda'ya yerleşir. Efsane olur.
Adına besteler yapılır. Kanada’lı yazar Elizabeth Wellburn ile
beraber çocuklara yönelik "Echoes from the Square" (1998)
kitabına imza atar. Bir başka Kanada’lı yazar Steven Galloway ise "The
Cellist of Sarajevo" romanında ondan ilham alarak yarattığı
karakterin yaşadıklarını anlatır. İşte filmin sonundaki çello konserinin
sembolize ettiği olay ve kişi bu müzisyen.
Rahmet ve İhanet
Bazıları
diyor ki Müslüman olmayana "rahmetli" denmezmiş. Siz kimsiniz de rahmet dağıtıcılığına soyunuyorsunuz! Michael Nicholson televizyonlarınızda
Müslümanlık deyince mangalda kül bırakmayan, ona buna yaranmak için boşa atıp
tutan yavşak gazetecilerinizden, habercilerinizden çok daha “rahmetlidir” ve “rahmanidir”, merak etmeyin. Bizde de böyle insanlar çıkardı ve değerleri bilinirdi bir
zamanlar. Beş para etmez heriflerin eteğinde dolaşacağınıza büyük şair ve insan Mehmet Akif’in arkadaşının yetim çocuklarına
o zor şartlarda nasıl yıllarca hamilik ettiğini açın okuyun da örnek alın! Şu filmi çeken bile ateist Michael Winterbottom! Kıytırık dizilerden
filmlerden geçilmeyen Müslüman Türkiye’nin yönetmenleri, paraları abuk sabuk
programlara dağıtan müslüman TRT’si niye doğru dürüst bir film çekememiş bunca
yıldır Bosna’daki katliamlarla ilgili? Demek ki aslında umurlarında değilmiş. Boş konuşmayın!
Günümüz Türkiye'sinde her şey yolundaymış gibi uyduruk ve korkak hayatını devam ettirenler, yok sayarsa kötülüğün kendisine dokunmadan geçip gideceğini zannedenler ve bırakın bir şeyler yapmayı tek kelime etmeye cesaret edemeyenler için filmde Goran Visnjic'in canlandırdığı Boşnak şoför Risto Baviç'in lafını tekrar etmek de bir işe yaramayacaktır ama olsun, alıntılayalım:
Günümüz Türkiye'sinde her şey yolundaymış gibi uyduruk ve korkak hayatını devam ettirenler, yok sayarsa kötülüğün kendisine dokunmadan geçip gideceğini zannedenler ve bırakın bir şeyler yapmayı tek kelime etmeye cesaret edemeyenler için filmde Goran Visnjic'in canlandırdığı Boşnak şoför Risto Baviç'in lafını tekrar etmek de bir işe yaramayacaktır ama olsun, alıntılayalım:
"I used to
think my life and the siege were different things, and now I realize there's no
life in Sarajevo apart from the siege. The siege is Sarajevo! If you're not
part of it, you're dreaming, you are asleep."
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.