15 Ocak 2019 Salı

"Welcome to Sarajevo" (Saraybosna'ya Hoşgeldiniz)

Gerçek bir olayın “Natasha’s Story” isimli kitaplaştırılmış halinden uyarlanmış 1997 yapımı bir film. Konu 1992 Saraybosna kuşatması ve katliamları. Bir grup gazetecinin gözünden içeride yaşananlara tanıklık ediyoruz. Aralarda hep arşivden haber görüntüleri kullanılmış. Yani içinde bol miktarda belgesel görüntü içeren bir film. 

Açılış ters köşe yapıyor. Neşeli bir başlangıç ve müzik. Düğün dernek hazırlıkları. Yanlış film mi açtım diye düşünürken aniden sniper ateşi ile kadının vurulup yere yığılışı. Yaşanan olayları daha keskin bir kontrastla vererek seyircinin yaşayacağı dehşet yükseltilmiş.  

Yönetmen Michael Winterbottom. 

Oyuncular: Stephen Dillane (Stannis Baratheon olarak tanırsınız), Woody Harrelson, Goran Visnjic (ER), Davor Janjic, Marisa Tomei (The Wrestler) ama başrolde oyunculardan ziyade soykırım var. Bir  tarafta otelde kalan gazeteci grubu diğer tarafta bir grup Boşnak gencin sığındığı mekan. Katliamların ortasında önceleri olanlara sadece gözlemci olan bir İngiliz gazeteci sonlara doğru bir şeyler yapması gerektiğini hissederek yetimhanedeki Emira isimli kızı ülkesine götürüp kurtarmaya karar veriyor.

Kontrastların keskinleştirilmesi yoluyla dramın yükseltmesi sadece açılış sahnesinde yok. İnsanların alçakça ve acımasızca katledildiği fakirlikten kırılan ortama pırıl pırıl elbiseleriyle gelen işe yaramaz BM askerlerinin ve yetkililerinin boş vaadleri “Dont Worry Be Happy” şarkısı çalınarak alabildiğine hicvediliyor. 

Sonda tepede barış konseri var. Dragan tek başına çello çalıyor: "Albinioni/Giazotto Adagio in G minor" Nefis bir müzik. Her şeye rağmen yaşama tutunan korkunç acılar içinde bir halk. Tüyleri diken diken olarak bakakalan ve tekrar tekrar başa alıp seyreden ben. 

Film, tarihe şahitlik etmesi ve gerçekleri olanca çıplaklığıyla not düşmesiyle takdir kazanıyor fakat biraz dağınık kalmış gibi.  Bir türlü hikayenin tonunu tutturamıyor ve kişiliğini bulamıyor sanki. Her şeye rağmen ilgiyi hak eden iyi bir film.

Michael Nicholson ve Natasha

Michael Nicholson ve “Natasha’s Story” Kitabı
Gazeteci Michael Nicholson bir savaş muhabiri. Bizim 1974 Kıbrıs çıkartmasını ve Körfez savaşını da yerinden takip etmiş. Güney Afrika’nın ve Vietnam’ın en karmaşık günlerinde oralarda bulunmuş. 1992 yılında Natasha Mihaljcic isimli 9 yaşındaki kızı kendi hayatını riske atarak çocuğu gibi gösterip önce Bosna’dan çıkarıp İngiltere’ye götürüyor sonra da evlat ediniyor. Ardından da yaşadıklarını ve tüm süreci “Natasha’s Story” isimli kitabında paylaşıyor. 12 yıl sonra Natasha Bosna’yı ilk kez ziyaret etti ve hissettiklerini anlattı. Michael Nicholson ise 2016’da rahmetli oldu.

Vedran Smailovic (İsmailoviç): Bosna’nın Sesi

Vedran Saraybosnalı profesyonel bir çellist. Kuşatma yıllarında filmde kullanılan parçayı yıkıntılar arasında ve cenazelerde çalmasıyla tanınıyor. Yine bir gün kuşatma altındaki Saraybosna'da bir pazar bombalanır ve bir lokma ekmek bulmaya çalışan 22 kişi ölür. Vedran ölenlerin anısına aynı yerde aynı saatte 22 gün boyunca çello çalar. Ertesi yılın sonuna doğru şehirden kaçmayı başarır. İrlanda'ya yerleşir. Efsane olur. Adına besteler yapılır. Kanada’lı yazar Elizabeth Wellburn ile beraber çocuklara yönelik "Echoes from the Square" (1998) kitabına imza atar. Bir başka Kanada’lı yazar Steven Galloway ise "The Cellist of Sarajevo" romanında ondan ilham alarak yarattığı karakterin yaşadıklarını anlatır. İşte filmin sonundaki çello konserinin sembolize ettiği olay ve kişi bu müzisyen.


Rahmet ve İhanet 
Bazıları diyor ki Müslüman olmayana "rahmetli" denmezmiş. Siz kimsiniz de rahmet dağıtıcılığına soyunuyorsunuz! Michael Nicholson televizyonlarınızda Müslümanlık deyince mangalda kül bırakmayan, ona buna yaranmak için boşa atıp tutan yavşak gazetecilerinizden, habercilerinizden çok daha “rahmetlidir” ve “rahmanidir”, merak etmeyin. Bizde de böyle insanlar çıkardı ve değerleri bilinirdi bir zamanlar. Beş para etmez heriflerin eteğinde dolaşacağınıza büyük şair ve insan Mehmet Akif’in arkadaşının yetim çocuklarına o zor şartlarda nasıl yıllarca hamilik ettiğini açın okuyun da örnek alın! Şu filmi çeken bile ateist Michael Winterbottom! Kıytırık dizilerden filmlerden geçilmeyen Müslüman Türkiye’nin yönetmenleri, paraları abuk sabuk programlara dağıtan müslüman TRT’si niye doğru dürüst bir film çekememiş bunca yıldır Bosna’daki katliamlarla ilgili? Demek ki aslında umurlarında değilmiş. Boş konuşmayın!

Günümüz Türkiye'sinde her  şey yolundaymış gibi uyduruk ve korkak hayatını devam ettirenler, yok sayarsa kötülüğün kendisine dokunmadan geçip gideceğini zannedenler ve bırakın bir şeyler yapmayı tek kelime etmeye cesaret edemeyenler için filmde Goran Visnjic'in canlandırdığı Boşnak şoför Risto Baviç'in lafını tekrar etmek de bir işe yaramayacaktır ama olsun, alıntılayalım:


"I used to think my life and the siege were different things, and now I realize there's no life in Sarajevo apart from the siege. The siege is Sarajevo! If you're not part of it, you're dreaming, you are asleep."





















































Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...