1986 yılında kurulan
TRT2’nin kellesi 2010 yılında apar topar alındıktan sonra yine ansızın 2019
şubatında diriltildi.
Biliyorsunuz TRT kanalları bile bir “cahiliye cemaatinin” propaganda hırsı elinde silaha dönüştürüldü. İşin cılkı çıkartılalı yıllar oldu. Dolayısıyla zaten eski tarz TV
seyretmeyi büyük oranda bırakmış biri olarak uzun zamandır hiçbirine selam dahi verdiğim yok.
Geçtiğimiz hafta Youtube’dan bir programlarına denk gelince yeni haline bir
bakayım dedim ve çoğu programı inceleme fırsatı buldum.
AKP örgütünün etkisi yine
hissedilse de “bu sefer abartmayalım, propagandamızı aralara sokuşturalım”
zihniyeti gözlemledim. En azından şimdilik durum böyle. Elbette Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay, Alev Alatlı
gibilerin yerleri hemen ayrılmış ama şanlı ulusal kanallarımızın çoğunda
bulamayacağınız “doğru dürüst” işler de
var. Hayatın ve halkın geneli gibi biraz ayıklamak gerekiyor:) Hemen birkaç
tavsiye yapayım.
Hayat Sanat
Hafta içi her gün 18’de başlıyor. Kötü bir saat ama geceleri
tekrarları yakalamak mümkün. Yekta Kopan
NTV’den ayrıldığından beri doldurulamamış bir saat dilimi benim için. Bir saate
yakın süresi var. İlk yarım saatte çeşitli sanat haberleri, ikinci kısımda ise
bir sanatçı konuk oluyor. Sunucu Görkem
Yeltan zirzop kanallarda rastlayamayacağınız bir kalite sergiliyor ve
yıllar öncesinin TRT duruşunu diriltiyor adeta. Duru güzelliği, abartısız
sevimliliği ve gerçek İstanbul nezaketiyle “eski Türkiye”nin inceliği ekrandan
sesleniyor gibi. “Esen kalın” lafını bile ne kadar özlemişim meğer :)
Özellikle son 10 yılda bu ülkede medyanın da büyük ihanetiyle Müge Anlı/Esra Erol/Seda Sayan ekseninde ilerleyen kadın tipleri türedi, etraf bunların kopyalarından geçilmez oldu. Özgürlük bencilliğe, samimiyet terbiyesizliğe, hak aramak ayar vermeye dönüştü. Bana sorarsanız Görkem Yeltan benzeri değerlere daha fazla ekran süresi vermek ve daha iyi yerlere getirmek, bu yozlaşmanın en doğal panzehiri olacaktır.
Özellikle son 10 yılda bu ülkede medyanın da büyük ihanetiyle Müge Anlı/Esra Erol/Seda Sayan ekseninde ilerleyen kadın tipleri türedi, etraf bunların kopyalarından geçilmez oldu. Özgürlük bencilliğe, samimiyet terbiyesizliğe, hak aramak ayar vermeye dönüştü. Bana sorarsanız Görkem Yeltan benzeri değerlere daha fazla ekran süresi vermek ve daha iyi yerlere getirmek, bu yozlaşmanın en doğal panzehiri olacaktır.
Mimarlık Söyleşileri
Hep mimariye ilgim oldu fakat hele de Türk mimarisiyle ilgili
doğru dürüst bir bilgi birikimi yapmaya fırsatım olmadı. Okuduğum topladığım
resimler kitaplar dağınık kaldı maalesef. Programda Aykut Köksal her hafta çağdaş
bir Türk mimarı konuk ederek eserlerini krokiler ve fotoğraflar eşliğinde geçmişten
geleceğe uzanan bir perspektifle konuşuyor. Modern ve bilgilendirici bir
program. Genel seyirci için biraz ayrıntılı ve teknik olabilir ama mimari meraklıları için bulunmaz nimet.
Bir Resim Bir Hikaye
Türkiye’de resim kültürü yoktur. O kadar yoktur ki ortalıkta sinema/TV/çizgiroman eleştirmeni olduğunu söyleyenlerin bile çoğu tüm bu
çağdaş görsel sanatların atası olan resimden bihaberdir. Ne yazılarında ne
programlarında klişelerin dışında doğru dürüst bir resim referansı göremezsiniz. Okullarımızdaki berbat geçen resim derslerinin sonucuyla milletçe övünebiliriz. Zannediyoruz ki sadece İngilizce öğretemiyoruz, hayır öyle değil, en çok onun öğretilemediği belli oluyor da ondan İngilizce konusu göze batıyor, aslında hiçbir halt öğretemiyoruz. Hep siyasetçileri suçlamaya alışmışız. Klişe laflarla dokunulmazlık bahşedilen öğretmenlerimizin yetersizliklerini ve umursamazlıklarını da açık açık konuşmak lazım bir ara. Sorun basit bir sistem sorunu değil.
Ressam Mahir Güven’in
sunduğu program bu açıdan çok önemli. Resme ilginiz varsa, bu konuda sıkılmadan
bir şeyler öğrenmek istiyorsanız, her bölümünde sanat dünyasından bir isimle ilginç bir resmin pek çok yönden ele alındığı yarım saatlik bu programı kaçırmayın.
Çok derine inilmiyor belki ama Türk kanallarında benzeri yok. Süresi bir saat
olsun, konuklar ikilensin isterim.
Eskici
Balat’taki bir eskici dükkanına mal almak ve satmak için
gelip gidenler ve düzenlenen mezatlarla enteresan bir program. Pratik tarihi
bilgilerle dolu. Karakterler gerçek. Ümit
Erboz’da ekran ışığı var. Game of Thrones’daki Sir Davos’a benzetiyorum :)
Koleksiyoner
Yarım saat boyunca TR’den bir koleksiyon tanıtılıyor. En son
eski saatler, radyolar ve teyplerle dolu bir salonda harika bir program oldu. Mesela
VHS-beta kasetlere ilham veren teknolojiyi görmek heyecan vericiydi.
Müzik Var
MFÖ’den Fuat Güner dünyanın dört bir yanından müzisyenlerle
bulundukları şehirlerde sohbet ediyor. Ayrıca müziğin dışında programın girişinde ziyaret
edilen şehir bir gezi programı gibi tanıtılıyor.
Son olarak pek seyredeceğimi sanmam ama Pazar sabahlarının
sultanı “Western Kuşağı” ve öğlen
sahne alan “Pazar Konseri”
programlarının da geri geldiğini müjdelemeliyim. Belki çağımızda gerek yok gibi
görülebilir ama madem klasik televizyonculuk devam ediyor, bazı iyi
geleneklerin de sürdürülmesinden yanayım. En azından TRT, hepimizden topladığı
paraları yetersiz ve yobaz kadrolara aktarmak yerine bunları yapmalı. Mazereti yok. Bence "Klasik Türk Filmleri Kuşağı" da olmalı.
Bunların haricinde iki tane dış kaynaklı belgesele denk geldim, ikisi de
BBC’den bildiğim ve beğendiğim işlerdi. Dolayısıyla sırtlarını dayadıkları yer sağlam. Ara sıra kontrol etmenizde fayda var.
Gösterilen filmler de belli bir kalitenin üzerinde. En son neredeyse tüm filmlerini seyrettiğim Ken Loach şaheseri “I, Daniel Blake” vardı mesela.
Murat Boncuk’la Atölye (El Sanatları), Anjelika Akbar ile Sesler (Müzik), Evliya
Çelebi (Gezi) programları da ilgimi çekti.
Bir bakın bakalım, siz neler keşfedeceksiniz.
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.