28 Temmuz 2017 Cuma

"Friday I'm in Love" Şarkısı ve Senfonik Yorumu


The Cure grubunun 1992 tarihli Wish albümünden bir şarkı. Oldum olası severdim. Geçenlerde bu şarkının senfonik yorumunu dinledim ve taptaze bir tad aldım. Cuma günlerine harika bir güzelleme.

Özellikle okula gitmekten nefret eden herkes için gelsin.

Pazartesi, çekil kenara
Salı, çarşamba desen hava cıva
Perşembe, sakın girme aramıza
Cuma, tek aşkım her hafta
Çeviri: Rusenski

Solist: Cosette Fife-Smith
Şef/Aranjör: Rob Gardner

Sinematik Pop Korosu ve Orkestrası 



SÖZLER

I don't care if Monday's blue
Tuesday's grey and Wednesday too
Thursday I don't care about you
It's Friday I'm in love

Monday you can fall apart
Tuesday, Wednesday break my heart
Thursday doesn't even start
It's Friday I'm in love

Saturday wait
And Sunday always comes too late
But Friday never hesitate...

I don't care if Monday's black
Tuesday, Wednesday heart attack
Thursday never looking back
It's Friday I'm in love

Monday you can hold your head
Tuesday, Wednesday stay in bed
Or Thursday watch the walls instead
It's Friday I'm in love

Saturday wait
And Sunday always comes too late
But Friday never hesitate...

Dressed up to the eyes
It's a wonderful surprise
To see your shoes and your spirits rise
Throwing out your frown
And just smiling at the sound
And as sleek as a shriek
Spinning round and round
Always take a big bite
It's such a gorgeous sight
To see you eat in the middle of the night
You can never get enough
Enough of this stuff
It's Friday
I'm in love

I don't care if Monday's blue
Tuesday's grey and Wednesday too
Thursday I don't care about you
It's Friday, I'm in love

Monday you can fall apart
Tuesday, Wednesday break my heart
Thursday doesn't even start
It's Friday I'm in love 


















26 Temmuz 2017 Çarşamba

Çürük Çeviriler (4) NG'den "Dahiyane" bir Çeviri !


Dün gece bilgisayar başında bir şeylerin peşinde kaybolup gitmiştim her zamanki gibi. Odada televizyon açık. National Geographic TR kanalına ayarlamışım. Kısık bir ses geliyor.. Biliyorsunuz NG, “Genius” (Deha) isminde Einstein’ın hayatını konu alan bir dizi yayınlıyor. Üstelik diziyi A Beautiful Mind gibi bir şaheserin yönetmeni Ron Howard çekiyor. Einstein ve eşi rollerini ise Geoffrey Rush ve Emily Watson gibi bayıldığım oyuncular üstlenmiş. Henüz seyredemedim ama vaktim olduğunda izlemek için not aldığım bir dizi. Daha da iyisi Einstein'ın ardından ikinci sezonda bilim ve sanat dünyasından başka dahilerle devam edecek bir seri olması düşünülüyor. Neyse, işte bu dizinin fragmanı döne döne ekranda verilirken bir yerinde kulağıma şöyle bir cümle çalındı. Einstein hiddetle karşısındakine haddini bildirirken şöyle diyor: “Vahamet konusunu sizden daha iyi bilirim bay Geist..!”. Einstein’ın “vahamet” kelimesinin üstüne basarak daha iyi bildiğini iddia etmesi..? Bu sahne garibime gitti. Bir tuhaflık vardı. Birden kafama bir kıymık saplandı sanki. Üzerinde düşünmeye başlayınca aklıma hemen “gravity” kelimesi geliverdi. Gravity’nin ilk anlamı İngilizce’de yerçekimi ama sık kullanılan ve herkesçe bilinen ikinci bir anlamı da “ciddiyet, şiddet” ya da burada konuşulduğu üzere “vahamet”.  Evet, kesinlikle “gravity” kelimesi vahamet olarak çevrilerek “Einstein”ın akıl dolu cevabı" çeviride yok edilmişti. Bundan emindim. Doğrulamak için hemen orjinalini araştırdım nette. Tatatataaam…İşte orjinali karşımdaydı. Sekizinci bölümün fragmanıymış gösterilen. Cümle şöyle:

Geist: "I'm concerned that neither of you are appreciating the gravity of this situation."
Einstein: "I guess I know a bit more about gravity than you, Mr. Geist. “

solda yaşlılığı, sağda gençliği

Einstein yerçekimi ve bunun rölativite  üzerine etkileri hakkında kendi teorisine sahip bir insan. Yani yerçekimi dedin mi duracaksın onun karşısında. Bu sahnede karşısındaki “Durumun vahametini anlamıyor musunuz” dediğinde dehasının fizikle sınırlı olmadığı ve pratik zekasını dili kullanırken de yansıttığını gösteren hoş bir kelime oyunu eklenmiş senaryoya. Türkçe çeviride ise bu zeka parçacığı paramparça edilmiş.


Nasıl çevrilebilirdi?
“İkinizde durumun ağırlığının farkında değilsiniz galiba…”
"Ağırlık konusunda sizden daha fazlasını bildiğimi sanıyorum bay Geist.”

Bu şekilde hiç değilse Einstein’ın cevabıyla kelime oyunu yaptığı aynı ölçüde olmasa da izleyiciye hissettirilmiş olurdu.

Ya da “Fiziksel tehdit altında olduğunuzun farkında değilsiniz galiba..” şeklinde düzenleyip

“Fizik konusunda sizden daha fazlasını bildiğimi sanıyorum bay Geist” gibi yapılabilirdi. İlk aklıma gelenler bunlar. Tercümenin “vahameti”ni anlatmak için bu kadarı yeterli olmuştur sanırım. 


Hep söylediğimi tekrarlayayım. Bir yabancı dili mutlaka çok iyi öğrenmeli insan. Dilin besiyeri kültürdür. Sadece anadilini konuşan bir insan o dilin, kültürün ve içerdiği yığınla "hata"nın da bilinçsizce esiri olur. Anadilini sevmek ve katkıda bulunmak ayrıdır, anadiline teslim olmak, anadiline hapsolmak ayrıdır. Ne mutlu ki bu gerçeği görmek için Einstein olmaya gerek yok. Aklı başında bir insan olmak yeterli.


Ross Kemp S1E2 - Kongo İç Savaşı (2011)


Ross Kemp Kongo'daki iç savaşı geziyor. Herkes perişan. Varlık içinde yokluk. Şiddet, vahşet seviyesine çıkmış. Savaş kasıp kavuran bir enfeksiyon gibi. Bu bölüm 2011'de çekilmiş. Yıl 2017. Kabila hala başkan ve anayasa ile belirlenen süresi dolmasına rağmen çeşitli bahanelerle koltuğundan hala vazgeçmedi. Dış baskılarla 2018 gibi seçim yapılması bekleniyor.   



NOTLAR
Eastern dem Rep of Congo
Ordu ile zengin minerallerin yönetimi konusunda çarpışan çeteler
Coltan minerali zengin. Cep telefonu, laptop ve uzaktan kumandalarda kullanılıyor
İnsan kesip sakat bırakma, tecavüz yoğun
Rape and plunder of an entire nation
Doğu Dem Rep savaş bölgesi sayıldığından direkt uçuş yok. Rwanda Kigali’den aktarmalı.

Aslında Kongodaki iç savaşın kökenleri Rwanda’da.
Son 10 yılda 6 milyon kişinin öldüğü sanılıyor Kongodaki çatışmalarda. İkinci dünya savaşından beri en büyük insan kaybı.

Rwanda, country of a thousand hills
1994 Rwanda genocide – Tutu vs Hutsi tribes. Hutular aggressor. 2 milyon kadar Hutu Tutsiler işi tersine çevirince Kongo’ya kaçmış. Aralarında ringleaders of the genocide da var. Hutu militia Congo’ya girer girmez orada da savaş başlatmış.






Goma, aktif bir volkanın eteklerinde bir şehir.
Panzi hospital. Only hospital that is equipped to deal with worst rape and sexual violence

Rape sonrası gelen kadınlar da genital yaralar var. Labia ve clitoris’te kesikler. Pet şişe ya da tahtayı yanar vaziyette vajinaya sokanlar olması sebebiyle. Niye yapıyorlar? Sadece kurbanı değil, ailesini ve tüm izleyenleri de korkutmak, travmatize etmek diyor doktor.

Sara a young rape victim. Only 14. Hutular 13 yaşında raped. Tüm ailesi ölmüş. Bebeğiyle hayatta tek. Çocuğun babası ailesini katleden herif.

3 yaşında çocuklara bir rape. Enital parts, rectum, blader hepsi mutilated halde. Hutu militia.

Janet Vumilia. Rape ve ellerini cut. Üç aylık bebeğini de öldürmüşler saldırıda.

Dr Mukwege’yi çok seviyorlar. Adamın ne inanılmaz bir hayatı var. Tanrı gibi. Ama bedeli ne kadar büyük. Bunca acıyı görmek, düzeltmeye çalışmak. Başarısız olmak. Ne kadar sınırlı bir yardım yapabildiğini bilmek…Tıbbın kutsallığını yaşatan doktorları toplasan %1 eder mi? Gerisi bildiğin memur. 

Tecavüz sonrası ya sex slave ya da mule olarak kullanıyorlar. Mule yani mineral (maden) taşıtıyorlar. Köle.

Nabinto. Cassiterite taşıtıyorlar 20 kilo.  Kendileri gang rape yapıyor. Çocuklar duvarlara vurularak parçalanıyor. Kendileri tecavüz ettikten sonra babaları kızlarına tecavüze zorluyorlar. Sonra onları da öldürüyorlar. Nabinto’ya tecavüz ettikleri gün babası ve iki kardeşini öldürmüşler. Babası kızına rape’i kabul etmeyince gözlerini çıkartıp kulaklarını kesmişler. Sonra da killed him.  
Rape, recruitment of child soldiers, slavery


Sara 


Tüm vahşete rağmen "güzel bakabilen" bir insan Sara

Dr Mukwege


Janet Vumilia





Panzi Hastanesi 





Nabinto
Local journalist
Gold, minerals, oil herşey var ülkede.
Bribe’a”blessing” diyorlar.

UN described it the worst prison in Africa
150 kişilik yerde 1000’eyakın tutuklu. Orange jumpsuit içindekiler convicted sadece. The rest awaiting trial. No guards. The prison is run by the captains drawn from the prisoners themselves.
Önceki yıllarda birini kaçırmaya çalışırlarken çatışmaçıkıyor. O arada kadınlar kısmına geçiyorlar ve yine rape.

Shumbo Chance. Rape and murder’dan convicted. Sadece onunla konuşmasına izin verdiler.
10 yaşındam ilitia’ya katılmış. Tecavüzden ömür boyu hapis almış.
“İki ay savaştım. Kadına açtım. Birini görünce tecavüz ettim. “










Shumbo Chance
MONUC isknwon as th biggest UN force on the planet. 18.500 blue-helmeted troops trying to support Congolese army in the attempt to stamp out Hutu militia known as FDLR.

Walikale’ye sadece UN flight var. Çevresinde binlerce Hutu militia saklanıyor. Hintli bir anti-terörist birliği var.

Captain Thao Bagalsar. Çevre köylere de gözkulak oluyorlar.

Kongo ordusundaki bazı askerler eski militia grubu CNDP’nin eski üyeleri. Tutsiler Hutulara karşı oluşturmuş. Aslında CNDP de retaliation olarak rape ve murder işlemiş Hutulara karşı.

Mayi Mayi, another notorious armed group. Congolese militia group originally set up to defend themselves against other militias. Ama kendi başlarına suç işledikleri rapor edilmeye başlanmış. Ayrıca 800 child soldiers a sahip oldukları tahmine diliyor. Out in the bush.
Bahati, komutanlarının ismi,

1993’te Hutular kendi topraklarını genişletmek isteyince Mayi Mayi kuruluyor. Devletin bir şey yapabildiği yok. Ormandaki bazı bitkilerin onları kurşun işlemez hale getireceğine inanıyorlar. Herbs. Ancestors. Bahsedilen kötü şeyleri yapsak, koruyucu büyüler bizi korumaz diyorlar. Bu kayıttan bir süre sonra, Mayi Mayi ve Hutu militias birlikte UN üssünün 30 mil yakınındak ibir köyü basmış. 200 women ve çocuk were systematically gang raped for 4 days. UN could do nothing.






















Finansman nasıl sağlanıyor?
Congo’nun en çok aranan minerallerinden biri Coltan. Consumer electronics’de kullanılıyor.
Savaşın arkasında bu madenler var. Sokmak istemiyorlar kimseyi.
Cassiterite madenine gidildi. Soldering,  

Militias vs Kongolese army
Madeni doğrudan kontrol edemezse yol kesiyor ve haraç alıyorlar
Buradan çıkınca Coltan uzak doğuya gidiyor. Orada eritiliyor. Mesela kürekteki temizlenince 10 dolarlık bir maden kalıyor. Maden işçileri nereye gittiğini bilmiyor çıkarttıklarının.
Elindeki küçük parça, cassiterite. Kilosu 5 dolar.
Coltan’in kilosu 20 dolar.

Dünyadaki koltan'ın 2/3’ünün DRC’de olduğu belirtiliyor. Yüksek teknolojinin kökenleri buraları. Kameralar, cep telleri. Bunları kullanan herkes bir şekilde ortak buradaki savaşlara. Her cep telefonu aslında bir nevi buradaki savaşa mali destek. 















Satan lakaplı acımasız bir militia ile röportaj
Konuşurken duydum Satan’ı “Belzebul” dan çevirmişler. Bir Afrika dilinde konuşuyordu, Fransızca değil.  12 yaşında asker oluyor. Eğitimin esası “sopa”. Her hatanın cezası sopayla dayak.
Kabila kelimesini government olarak kullanıyor.

Tecavüzler sorulunca grup olmanın etkisinden söz etti. Biri başlatınca herkes daha rahat yapıyormuş. Kalabalıkla doğrulama. 

“Zevk için mi tecavüz ediyordunuz yoksa korku salmak için mi?”
“İki çeşit rape vardır. Raping in numbers or raping in order. Birincid ekumandan emreder. Ne derse yaparsınız.”





Belçika’dan bağımsızlıklarını kutluyorlar (1960).

Kabila, devlet başkanı, UN güçlerinin terk etmesi yönünde istekli. Kaos yaratıp seçimleri erteletme taktiği diyorlar. Doktor dünyayı affetmiyor haklı olarak. "Çekilip sonra pardon derseniz kabul edilemez dedi adam. Haklı. Haberimiz yoktu bahanesine sığınamazsınız, 10 yıldır devam eden bir şiddet var" dedi. “Bosna’da 3 ay sonra müdahale etmişlerdi…”





Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...