Pain, Pus and Poison - The Search for Modern Medicine (2/3)
İkinci bölüm ilkinden daha iyiydi. Üçüncü ve son kısmı hemen seyretme hissi uyandırdı.
Bu bölümde enfeksiyonla savaş konu ediliyor.
NOTLAR
1799 George Washington ölüm döşeğinde
5 pint’dan fazla kanını akıttılar. Yeşil renkli Spanish
fly’ı ezip boğazına sürdüler. Tıp 19.yy başında bu seviyedeydi. Amerika başkanı
bile olsanız.
Infection korkunç. Bir yaygınlıkla öldürüyor insanları.
Mass murderer organisms
CDC Atlanta Merkezi
Aslında bir açıdan hapishane. Mass murderer orgs burada
yüksek teknolojiyle kilit altında tutuluyor.
Plague. Black death of 14th cent. Avrupanın ¼’ü öldü.
Tuberculosis – slow and deadly killer
Keats, all 3 Bronte sisters and Chopin were few of its victims
Bazı bakterilerin içeri girmek için yaraya ihtiyacı yok
İçeride savunmanın zayıflamasını bekler.
1790larda basit bir soğuk algınlığının öldürmesi sıradan bir
olay. Mikro organizma falan bilinmiyor. Grek felsefesine dayanıyor. Hastalığın
vücut sıvılarındaki dengesizlikle alakası olduğuna inanılıyor.
CDC HQRS |
Black Death |
TB |
Peki mikro org nasıl keşfedildi?
Vineyards of France
Bazı şaraplarda oluşan ekşi taddan İngiltere şikayet ediyor.
Fransız kralı Napolyon 3 Pasteur’ü araştırmakla görevlendiriyor.
Pasteur ekşi şaraplarda mikroskop altında mikropları gördü
ve sebebin bunlar olduğunu düşündü. Durumu düzeltmek için önce şarabu
kaynatmayı denedi ama tadı çok kötüydü. Sıcaklığı ayarlaması gerekiyordu. Hot
enough to kill the bacteria but not jot enough to spoil the vine. 55 C optimaldi.
Bu olaydan sonra şarabı ekşiten mikropların insanlara neler yapabileceğini
düşünmeye başladı.
Nationalism was fed by FrancoPrussion war during 1870s. 1872
Robert Koch bugün polonyada olan o gün Prusyada olan kasabaya geldi. Bu uzak
kasabada büyük hayalleri vardı. Wolsztyn.
Robert Koch ve Louis Pasteur önceleri dostane bir rekabet
sergiliyordu. German imp ile fransa
savaşınca unfriendly hale geldi.
Doğum gününde eşi o zamanlar pahalı olan bir mikroskobu
hediye etti. Koch’un yaşamı bu hediyeyle değişti. Kasabada çok koyun vardı.
Anthrax’tan her ylıl çok sayıda koyun ölüyordu. Bir kasabın da yardımıyla
enfekte etleri evinde topladı ve çalışmaya başladı. Mikroskopta gördüklerini
kağıda çizdi. Anthrax bacteria. Peki bu bakterinin hayvanın ölüm sebebi olduğunu
nasıl ispatlayacaktı?
Hastalıklı kanı koyundan alınmış gözlere enjekte etti. Orada
ürediler. Bu jöle kıvamındaki ortamda. Sonra buradan aldığı örneği fareye
enjekte edince fare öldü. Yüzyıllardır süren miyazma teorisi son bulmuş oldu.
Onun yerine Germ Theory geçti. Vücuda giren ya da sayıları artan mikropların
toksinleri ve enzimleri host vücutta hastalık yaratıyordu. 19yy sonunda Pasteur
ve Koch pek çok hastalık etkeni mikrobu tanımlamıştı. Anthrax, typhoid, TB vs..
Sifilis tedavisinde doktorlar yüzyıllardır civa
kullanıyordu. Ama çok toksik olduğu çin hastaları öldürebiliyordu.
Paul Ehrlich Frankfurt’taki konağında bu alanda iyi
çalışmalar yaptı. Lab da çalışmayı
seviyor. Artificial dyes ile oynuyor (ilki 1856’da bulundu). İnsanların çok
hoşuna gitmişti bunlar. Ehrlich’in en sevdiği renk methylene blue idi. Bunun
sayesinde adını tarihe yazdıran büyük bir keşif yaptı.
Bu boyalar olmadan mikroskop altında dahi göremiyorsun çoğu
mikrobu.
Bakteriyle enfekte dokuya metilen blue damlattığında sadece
bakterilerin boyandığını gözlemledi. Doğru boyayla mikropların
tanımlanabileceğini düşündü. Bununla da kalmadı. Bunların bazılarının
bakterileri öldürdüğünü fark edince meşhur bir German folk hikayesinden
alıntıyla “magic bullets” olarak bu boyalarla bakterilerin öldürülerek
hastalıkların da tedavi edilebileceğini öne sürdü.
Önce sleeping sickness’a bir deva bulmaya çalıştı. Sonra
Japon asistanının da etkisiyle (Hata) Almanya’da daha sık görülen ve görüntü
bozukluklarına sebep olan sifilis’e odaklandı.
Sifilis’in end stage korkunç. Paraliz, insanity ve death. No
cure. Only treatment is mercury therapy which makes ur hair and teeth fall out
before desroying the entire nervous system.
Arsenik zehirli ama Alman kimyagerler yüzlerce arsenik
bileşiği yapmış durumda. Ehrlich tüm bileşikleri denemeye başlıyor. Hata
tavşanları sifilis’le enfekte edebiliyor. Arsenik bileşenlerini onların
üzerinde deniyorlar. Bazıları hem bakteriyi hem tavşanı öldürdü. Bazıları
ikisini de öldürmedi. Yüzlerce denedi Hata. Sonunda 606 numaralı bileşik
bakteriyi öldürürken tavşan sağlam kaldı. Salvarsan 606. Methodic screening ile
faydalı bileşiklerin bulunabileceğini de göstermiş oldu. Dönemin gazetelerinde
manşettten verildi.
1920lerde dünyanın en popüler ilacı Salvarsan 606’ydı.
Paul Ehrlich |
Paul Ehrlich ve Japon Asistan Hata |
Enfeksiyonlar çok can alıyor.
Septic wards var. Pus dışarı
akıtılıyor tedavide. Pus drenajıyla doktorlar mikropların kana bulaşmasını
önlemeyi amaçlıyorlar. Incredibly bleak prognosis. Septic ward’lardaki
hastaların yarısı kaybediliyor.
1927’de şans eseri bulanan Penisilinle tüm bu tablo
değişiverdi. Discovery of a mold with remarkable antibiotic properties.
Fleming’in penisilini bulması kısmen doğrudur. St mary’s de
kaldı. Parlak bir öürenci. Streptococci (daha çok skin'de) üzerine çalışıyor.
Aynı zamanda iyi bir sporcu.
1928 ağustosunda tatile gitti, dönünce started to work on
petri dishes he had previously seeded with bacteria. Tuhaf bir şey fark etti.
An uninvited fungal mold. Bu mold’un çevresinde staphylococcal bacteria
üremediğini gördü. The mould had produced a substance that prevented new cell
walls being made. Bacteria were unable to divide and eventually burst open like
a balloon. Fleming was lucky. Its likely that penicillin mould had blown in
from a nearby lab where they were studying fungi. Contrary to legend, he didn’t
really realize what he was onto.
In his first paper, he made a very short
comment. Belki bunun enfeksiyon yerine enjekte edilirse yararlı olabileceğini
söyledi ama kendisi hiç denemedi. Yani buluşun büyüklüğünün hakkını veremedi
aslında. Ayrıca terrible bir public speaker, completely unable to enthuse
others. Dolayısıyla bu life-saving world’s most famous fungus kendisini doğru
şekilde kullanacak olan bilim insanını beklemeye devam etti.
1938’de penisilin Oxford’da adeta yeniden keşfedildi. Medical
curisity’den greatest life-saving drug’a evrildi.
İkinci dünya savaşı kapıda. Birinci dünya savaşında direkt
yaralanamdan değil, yaraların enfeksiyoundan dahaçok kişi ölmüştü.
Almanya’da sulfonamides’ın antibakteryel özellikleri
keşfedilmiş.
İngilizler de germ-killing agent peşinde. Üç kişilik bir
ekip. Abrasive Australian dr Florey. Team leader and designer of experiments. İki
asistanı var. Ernst Boris Chain very excitable Jewish refugee that fled the Nazis.
Originally traiend in Berlin. Biochemist. And Norman Heatley, a keen sailor.
Expert in micro techniques. Making equipent.
Savaş başlıyor. Penicillin was proving hard to grow. Even
harder to purify. Unlike Fleming, they managed to extract the active chemical.
Mayıs 1940’da ilk önemli deneyleri. 8 fareye lethal dose of streoptococcus
bacteria verdiler. Sonra 4’üne penicillin verildi ve beklendi. Norman Heatley
kept a diary. Penisilin verilen gece 3.45 itibarıyla ölmüş, penisilin
verilenler sağ kalmıştır. Florey mucizevi bir keşif olduğunu söyler. O güen kadar
bu kadar etkili bir antibiyotik bulunamamış. Şimdi insanda denemeleri lazım.
Florey insanların farenin 3000 katı büyüklükte olduğundan hareketle verielcek
penisilinin de 3000 katı olması gerektiğini öne sürdü.
1940’da Fransa Nazilerce işgal edilip, İngilizler istila
korkusunu yaşarken, Oxford School of Pathology’de penisilin üretimine
girişildi. Para yok , alet yok. Improvising.
Heath Robinson affair. Süt tankları. Eski kitap rafları.
Sonunda başarılı oldular.
Sonunda bir insanda denemeye hazır duruma gelirler. Mrs Elva
Akers. 50-year-old housewife. Terminal cancer. Olumlu etkisi olmaz, tam tersine
kötü gelebilir diye uyarıyorlar. Gönüllü oldu yardım etmek için. Kullanılan impure bir penisilin o denemede.
%3’lük olduğu tahmin ediliyor. 1941’de ilk kez enjekte edildi bir insana ve bir
şey olmadı. Yine yakın bir hastanede enfeksiyonla boğuşan bir adam var. Albert
Alexander, 43-year-old police constable bahçıvanlıkla uğraşırken yüzünü dikenle
çiziyor. Bu yara korkunç bir enfeksiyona dönüşüyor. Septic ward’a alınıyor
hastanede. Şubat 1941’de ilk dozu veriyorlar. Florey ve ekibi sürekli gözledi.
İnanılmaz bir iyileşme görüldü. Penisilin işe yarıordu. Ama ellerinde fazla
yoktu. Albert’in idrarından kullanılmamış penisilin ekstrakte edildi. O kadar
değerliydi. Ne yazık ki 1 ay sonra
Albert öldü. Tedaviye geç kalınmış. Yine de initial dramatic recovery
İngiltere’nin aradığı ilacın penisilin olabileceğine işaret ediyordu. Bir
yandan da Almanların çalmasından korkuyorlar.
Bu korkuyla smeared the inside of their lab coats with the
penicillin mold. Böylece kaçmak zorunda kalırlarsa mold’u da yanlarında
götürebilecekler. Florey Brit Pharma Industry’yi ikna edemiyor bir türlü.
Amerika’ya gidiyor.
Florey |
Ernst Boris Chain |
Norman Heatley |
Albert Alexander |
1941’de Florey ve Heatley New York’a gitti. Rockefellar
inst. Yardımıyla en büyük ilaç şirketiyle temas kuruyorlar. İngilizlerden
farklı olarak ilacın potansiyelini hemen anlıyorlar.
Üç tane hedef belirliyorlar.
1 Penisilin’İn içinde üremeyi sevdiği bir vasat bulmak
2 find a more powerful strain of the mold
3 improve the production process
İlk problem kolay çözüldü. Penicillin mold liked the sweet
and sticky corn syrup. Amerikada bol miktarda vardı.
Fleming’in kullandığı strain’den daha güçlü bir strain
olabileceği düşünülüyor ve uluslararası bir araştırma başlatılıyor. Dünyanın her
yerinden örnekler toplanıyor. Askeri ulaşım vasıtalarıyla ABD laboratuvarlarına
taşınıyorlar. Ama daha güçlü strain bulunamıyor. Belki de yoktur diye
düşünürken Mary Hunt isminde Department of Agriculture’da çalışan bir kadın
pazarda çürük meyva bakıyor. Moldy melon
buluyor. Test ediliyor. Çok güçlü bir penicillin kaynağı olduğu ortaya çıkıyor.
Hatta bir süre sadece kavundaki küften üretiliyor.
Herşeye rağmen üretim teknikleri kısıtlı. Halka yayılacak
kadar üretilemiyor. Bu arada D-day yaklaşıyor.
Penicillin ABD’nin Manhattan Project’ten sonra ikinci
öncelikli projesi. Second top priority project.
Bu aşamada Brokklyn’de küçük bir kimya şirketi olan Pfizer
devreye girer. O zamanlar fizzy drinks için citric acid üretiyorlar.
Penisilin’in sıvı yüzeyde değil, sıvının içinde üretilmesi fikri üzerinde
durdular. The problem was, penicillin needed oxygen to grow. So they came up
with a solution. A tube was introduced into the medium through which oxygen was
pumped. Tam dozu ayarlanamya çalışıldı. Eski bir Brooklyn Ice factory
dönüştürüldü,
14 dev fermantation tank hazırladılar. D-day’den 2 ay önce.
Bu tanklara corn syrup ve mold’u ilave ettiler. Sonra da oksijen verdiler.
Sonuçlar müthişti. 1944’te her askere eytecek kadar penisilin vardı ellerinde.
Florey, Chain, Heatley ekibinin başarısı.
Dawn of antibiotic age. Greatest medical advance of the 20th
century.
Corn Syrup |
Fizzy drinks |
Bakteri cephesinde büyük bir zafer kazanılmış olmasına
karşın virüslere karşı savaş henüz başlıyordu
CDC’de bir bölüm de virüslere ayrılmış durumda.
1930lara, elektron mikroskobuna kadar virüsler görülemiyor.
Influenza virus
1918-20 arası Spanish Fly’ın 50 milyon insanı öldürdüğü
tahmin ediliyor.
Birinci dünya savaşının 5 katı.
Polio solunuma saldırır. Iron lung’a bağlanırdı hastalar.
Başka türlü soluk alamazlar.
Ama en ölümcülü small pox. Sadece yirminci yüzyılda 300
milyon insanı öldürdüğü tahmine diliyor. Azteklerin %90’ını siliyor.
The most serious pestilence man has endured.
It develops first as tiny pimples then the patient is
covered with the pustular lesions. Particularly in the face, arms, and legs
Inside of the mouth, on the tongue, over all the body. A monster disease.
Also it is the first disease that we humans succeeded to
eradicate.
Peki öldüremediğimiz bir canavardan nasıl kurtulduk?
Cevap yine rural yaşamda saklı.
Edward Jenner milk maid’in hiç smallpox kapmadığını övünerek
anlatmasına kulak kabartmasıyla keşif süreci başladı. Daha önce cowpox ile
enfekte olmuştu. Cowpox is a very mild form of small pox. Symptoms include
pustules and blisters on the hands. Cowpox olanların smallpox’a yakalanmadığını
ilk fark eden değildi Jenner, ama kritik öneme sahip bir deney ilk kez o yaptı.
Sekiz yaşında bir çocuğa cowpox verdi. Sonra koluna çizikler attı ve small pox
hastasının pustül içini bu taze kanayan yaraya sürdü. Eğer deney kötü
sonuçlansaydı çocuk kör olabilir, ve acılar içinde ölebilirdi. James adındaki
çocuk small pox geliştirmedi ve yaşadı. Cowpox bağışıklık sağlıyordu. Jenner bu
keşfine vaccination dedi. Vacca = cow in Latin.
Medical armory
Jenner’in keşfinden 150 yıl sonra smallpox’Un hala öldürüyor olması üzücü. dünyada 10 milyon smallpox vakası ve 2 milyon ölüm vardı. 1966’da WHO bir ekip kurdu ve 10 yıl içinde eradike etmeyi hedefledi. Target Zero. Donald Henderson lideri. Oylama ucu ucuna kazanıldı.
Bir hastalığı dünyada eradike etmek mümkün müydü? Bir başka 60lar romantik yaklaşımı mıydı?
Henderson’ın ekibi tüm dünyayı dolaştı.
Para ödüllü small pox ilanları asıldı. Kovboy filmlerindeki wanted posterleri gibi.
800 kişi civarındaki ekip gönülden çalıştı.
1970lere gelindiğinde birkaç isolated coğrafya dışında small pox kalmadı. 1977 yılında Somalinin liman şehri Merca’dan gelen ihbarları değerlendirdiler. Ali Maalin small pox’a yakalanmış. Temasta olduğu herkes aşılandı. He was the last naturally occurring small pox victim in the world. He survived. Büyük başarı. Harika bir organizasyon ve süreklilik.
CDC ve Rusya small pox virüsünü muhafaza etmekle resmi olarak izinli tek kuruluşlar. Anderson artık alınabilecek tüm bilgilerin alındığını ve virüsün yok edilmesi gerektiğini savunuyor.
Small pox’un eradikasyonu massive immunization kampanyalarının önünü açtı. Diğer aşılar da bu yolu kullandı.
1799’da George Washington öldüğünde Batı ülkelerinin çoğunda ort insan ömrü 35 civarındaydı. Şimdi iki katını aştı.
Pathogens swapping genes constantly
Sequencing pathogens
small pox |
small pox |
small pox |
small pox |
small pox |
small pox |
small pox |
small pox |