
Geist: "I'm concerned that neither of you are
appreciating the gravity of this situation."
Einstein: "I guess I know a bit more about gravity
than you, Mr. Geist. “
![]() |
solda yaşlılığı, sağda gençliği |
Einstein yerçekimi ve bunun rölativite üzerine etkileri hakkında kendi teorisine sahip bir insan. Yani yerçekimi dedin mi duracaksın onun karşısında. Bu sahnede karşısındaki “Durumun vahametini anlamıyor musunuz” dediğinde dehasının fizikle sınırlı olmadığı ve pratik zekasını dili kullanırken de yansıttığını gösteren hoş bir kelime oyunu eklenmiş senaryoya. Türkçe çeviride ise bu zeka parçacığı paramparça edilmiş.
Nasıl çevrilebilirdi?
“İkinizde durumun ağırlığının farkında değilsiniz galiba…”
"Ağırlık konusunda sizden daha fazlasını bildiğimi sanıyorum
bay Geist.”
Bu şekilde hiç değilse Einstein’ın cevabıyla kelime oyunu
yaptığı aynı ölçüde olmasa da izleyiciye hissettirilmiş olurdu.
Ya da “Fiziksel tehdit altında olduğunuzun farkında
değilsiniz galiba..” şeklinde düzenleyip
“Fizik konusunda sizden daha fazlasını bildiğimi sanıyorum
bay Geist” gibi yapılabilirdi. İlk aklıma gelenler bunlar. Tercümenin “vahameti”ni
anlatmak için bu kadarı yeterli olmuştur sanırım.
Hep söylediğimi tekrarlayayım. Bir yabancı dili mutlaka çok iyi öğrenmeli insan. Dilin besiyeri kültürdür. Sadece anadilini konuşan bir insan o dilin, kültürün ve içerdiği yığınla "hata"nın da bilinçsizce esiri olur. Anadilini sevmek ve katkıda bulunmak ayrıdır, anadiline teslim olmak, anadiline hapsolmak ayrıdır. Ne mutlu ki bu gerçeği görmek için Einstein olmaya gerek yok. Aklı başında bir insan olmak yeterli.