Winston Graham’ın
romanından uyarlama. Marnie (Tippi Hedren), sahte isimle çalıştığı iş
yerlerinden yüklü miktarlarda para çalıp ortadan kaybolan ve durmadan yalan söyleyen bir genç kadın.
Annesine maddi olarak yardım ediyor ve fırsat buldukça ziyaret ediyor (Bernice – Louise Latham) ama araları iyi gibi
görünmesine karşın sanki alttan alta bir meseleleri var. Marnie kırmızı
renkten korkma ve erkeklere tahammül edememe gibi psikolojik sorunlara sahip. Son girdiği işte patronu (Mark Rutland – Sean Connery) tarafından
yakalanıyor ama adam ona aşık olduğu için polise teslim etmek yerine Marnie’nin
sorunlarını çözmek için beklenmedik bir mücadeleye girişiyor. Film bu mücadele
üzerine kurulu.
Sean Connery
sinemanın en karizmatik aktörlerinden biri ve Bond yıllarının bir filmi olan
Marnie’de de ekranda göz dolduruyor. Louise Latham anne rolünde iyiydi. Tippi Hedren’i biraz da rolün katkısıyla itici buldum. Bir açıdan oyunculuk başarısı olarak da görülebilir belki
(Melanie Griffith, Hedren’in kızıymış bu arada, şaşırdım öğrenince). Vertigo ya
da Kuşlar’daki gerilimi burada hissetmedim. Kadının çektirdiği psikolojik
işkeneceye adamın tahammül etmesi gerçekçi gelmedi. Filmin sonunda açıklanan
meselenin psikolojik kökeni, günümüz izleyicisi için biraz sıradan kalmış. Bir
de kadının niye ısrarla hırsızlık yaptığı konusunun cevabını göremedim. Ayrıca montajda,
yani bazı sahneler arasında kopukluklar vardı sanki. Annenin evinin önünde çocukların tekerlemeyle ip atlaması Elm Sokağında Kabus serisini hatırlattı.
Hitch’in seyredilecek ilk 10 filmi arasında saymayacağım vasat bir filmi olarak kayda geçtim. Zaten olaylı bir seti varmış. Tekrar seyretmeyeceklerimden.
KISA KISA
Mark Rutland zoolojiye meraklı (özellikle instinctual behavior). Wykwyn malikanesi. “I^ll be kind to u and u ll be polite to me” (Farka dikkat). Biraz Koontz'un Cold Fire romanını da anımsattı. Rutland'ın iki lafını not aldım. Flattid bugs örneği tam yerini buldu.
(1) Mr. Rutland: "The best thing for the inside of a man or a
woman is the outside of a horse."
(2) Rutland: "In Kenya, there is quite a beautiful flower,
rather like a hyacinth. If you should reach out to touch it, you would discover
that the flower is not a flower at all, but a design made up of hundreds of
tiny insects called flattid bugs. They escape the eyes of hungry birds by living
and dying in the shape of a flower."
HEDREN – HITCHCOCK İLİŞKİSİ
Bu filmden sonra
Tippi Hedren’in yazdığı otobiyografik kitabı (“Tippi: A Memoir”) karıştırdım.
Hitchcock ile yaşadıklarını açık açık anlatmış. Bildiğin taciz varmış sette
sürekli. Birds ile başlamış, bakışlar gitgide ellemelere falan dönmüş. Okurken
kendi kendime “peki niye Bird’ten sonra Marnie’de de onunla çalışmış?” diye
sordum. Kitapta kontratı olduğunu söylüyor. Hatta en sonunda ofisinde üstüne
saldırdığında artık ne olursa olsun çıkıp gitmiş. Kontratın daha 2 senesi
varmış. Hitch meşhur yönetmenlerin Hedren için yaptığı tüm teklifleri geri
çevirerek kariyerini bitirmek için elinden geleni yapmış. Yine de Hedren, Hitch
öldüğünde cenazesine katılmış: “O günlerin etkisini üzerimden atmıştım. Her
şeye rağmen kimsenin tanımadığı bir kızdan bir yıldız yarattı” diyebilecek
kadar yaşamıyla barışık bir kadın portresi çiziyor. Üstelik hayvanları koruma
konusundaki ciddi çalışmalarıyla da harika bir insan olduğu anlaşılıyor
(Şambala barınağının kurucusu). Hitch’e gelince, hemen arabesk bir bakış
açısıyla “Sapııık” demek yerine, herkesin zayıflıkları ve hataları olduğunu
hatırlamak lazım. Hangimiz hayatında kötü şeyler yapmadı ki…
WIKIPEDIA BİLGİLERİ
Aslında Tippi
Hedren’i değil, Grace Kelly’yi oynatacakmış ama Monako’lular prenseslerinin
böyle yalancı ve hırsız bir karakteri oynamasına itiraz etmişler. Hitch, Birds
filmini çekip bu projeyi kenara koymuş. Birds’de beğenince Tippi Hedren’i bu
filmde de oynatmaya karar veriyor. Tippi Hedren’i ilk kez gazoz reklamında
TV’de kısacık bir an görüp keşfetmiş.
Bazı açılardan
Hitch’in kariyerinde bir dönüm noktası. Filmlerinin merkezindeki “Sarışın”
aktris figürünü son kez sergiliyor. Yaşanan rezaletlerin de payı olabilir. Görüntü
yönetmeni Robert Burks, Editörü George Tomasini ve Besteci Bernard Herrmann ile
son çalışması. Connery filmden önce senaryoyu görmek istediğinde Cary Grant’in
North by Northwest’te senaryoyu görmeden kabul ettiğini söyleyen prodüksiyona
“Ben Cary Grant değilim” diye cevap vermesi herifin o zamanlar bile sağlam
duruşlu olduğunu göstermesi açıdan önemli.
Rape scene |
Tekerleme sahnesi (Elm) |