Konusuyla ilk
anda insana ilginç gelen bir film. Birbirini tanımayan iki adam trenle yolculuk
ederken tanışıyor: Guy Haines (Farley Granger) ve Bruno Anthony (Robert
Walker). Guy, senatörün kızıyla evlenmek isteyen ama karısı boşanmak için ayak
direyen bir tenis oyuncusu. Bruno ise annesinin kuzusu bir karakter, babasından
nefret ediyor. Trende konuşurlarken Bruno “double murder” fikrini açıyor.
Aslında zekice: “Şimdi ben senin karını öldürsem, sen de benim babamı, ikimiz
de rahat ederiz. Kimse şüphelenmez ve bizi yakalayamaz çünkü hiçbir bağlantımız
yok, birbirimize tamamen yabancıyız” diyor. Guy önce delice olduğunu düşünse de
Bruno günler sonra kendi kendine planı uygulamaya koyuyor ve adamın karısını
öldürüp, onu da babasını öldürmesi için sıkıştırmaya başlıyor.
Filmin
başlangıcında trende birbirlerini fark edip tanışmaları otururken ayaklarının
çarpması sonucu oluyor. Sonrasında ise filmin sonuna kadar bu “ayağı ayağına
dolaşmış” adamların debelenmesini izliyoruz.
Başroldeki Farley Granger'ı bir başka Hitchcock filmi olan Rope filminde (bence bu filmden daha iyidir) iki katilden daha dengesizi Philip rolünde izlemiştik.
Patricia
Highsmith’in (Ripley serisi) 1950 tarihli ve aynı adlı romanından uyarlama. Bana
sorarsanız konunun çekirdeğinin ilginç
olması senaryonun kusurlarını hafifletiyor. Film romandan bilhassa sonuyla ve homoseksüelliğin gösterilmemesiyle ayrılıyor.
Aslında Amerikan
yapımı “Fan” filminin de öncülü sayılabilir çünkü Bruno tenis oyuncusunun
hayatını gazetelerden ayrıntısıyla takip eden bir hayranı. Doppelganger
motifinin sinemadaki erken dönem örneklerinden. Bruno karakteri biraz
abartılı resmedilmiş. North by Northwest (1959) ya da The Man Who Knew Too Much (1956) gibi birkaç
defa seyrettiğim klasiklerin 2 tık gerisinde ama seyredilir.
Bruno |
Guy |