Caravaggio, "Judith Beheading Holofernes" |
Geçen hafta dünyada bir ilk oldu ve Amerika’da bir göle “şahıs statüsü” verildi. Bu ne demek? Artık ona karşı yapılan her türlü suçtan, bir insana yapılmış gibi şikayetçi olunabilecek ve yapanlar ciddi cezalarla karşı karşıya kalacak. Bu uygulamanın nasıl evrileceğini merakla takip ediyorum. Dolayısıyla esasen "insan hakları" vardır. Hatta bunun ötesinde "çevre ve hayvan hakları" vardır. Hatta
bir ağacın, bir böceğin bile hakları vardır. Kadın hakkı dediğin zaten insan hakları kapsamındadır.
Bugün 8 Mart kadınlar günü. Tam bir
gayretkeşlik bana sorarsanız. Kadınlara "negatif ayrımcılık" yapılıyorsa bu bir insan hakları sorunudur. Bunun çaresi pozitif ayrımcılık değildir. Hukuk olan bir yerde kadınıyla erkeğiyle toplumun sorunları insan hakları
çerçevesinde çözülür. Kadın dayak mı yedi, erkek dayak yediğinde karşı tarafa
ne ceza veriyorsan onu verirsin. Ayrı bir prosedüre gerek yok. Aynı işi yapan
kadına az mı maaş veriliyor, insan hakları kapsamında hukukla hakkını çatır
çatır verirsin. Ha hukukla, mahkemeyle bu sorunlar çözülemiyorsa, kadın hakları
dediğinizde de çözülmeyecektir zaten. Yani işin temeli, adil ve etkili bir hukuk sistemini kurmaktır.
Kadınlarda bir ikiyüzlülük var. Kendilerini doğuştan kibar ve uygar sanıyorlar, sırf kadın oldukları için. Olur mu öyle şey yahu! Bir bakın etrafınıza. Çevrede, sokaklarda gözlemlediğim yığınla terbiyesiz, şirret, bencil kadın, kız,
anne var. Bunları nereye koyacaksınız? Niye sadece kadın oldukları için bu tiplere saygı göstereyim ki? Yalnızca bir makamı işgal ettiği ya da sadece bir ırka mensup olduğu için kimseye nasıl özel bir saygı göstermiyorsam kadınlara da göstermem. Saygı, değerli davranışları ve çalışmaları olanlara gösterilir.
Tüm mevcut haksızlıkları erkeklerin üstüne atarak kadınların
kendilerini sütten çıkmış ak kaşık saymaları komik olacak derecede mantıksız. Ne
diyorlar mesela, meclise kadınlar girseymiş Türkiye bambaşka bir yer olurmuş.
Hiç sanmıyorum. En son geçen sene kadınların mecliste nasıl birbirini
boğazladığını hatırlamıyor musunuz? Mecliste yahu, ötesi var mı! Mahalleleri siz düşünün.
TBMM, Kadın milletvekilleri kavga ederken (2017). |
Türkiye’de Kürtlerin her şeyin sorumlusu olarak devleti
görmeleri ya da devletin tüm suçu dış mihraklarda bulması kadar aşırı bir
kolaycılık var kadınları melekleştiren bu söylemlerde.
Kadına şiddet varmış. Evet var, ama erkeğin erkeğe uyguladığı şiddet çok daha fazla var, önce onu önleyin? Ya kadınların çocuklara uyguladığı şiddet? Az mı sanıyorsunuz? Çocuk kime şikayet edecek, dava konusu olmuyor ki! Nerden bilinsin! Memlekette kadın erkek çoluk çocuk şiddet putuna tapıyor herkes. Kadın da çocuğu buluyor onu hırpalıyor Niye bu korkunç gerçekler görmezden geliniyor ve ağızda sakız gibi “annelerimiz kutsaldır” lafı konuşuluyor. Kutsal olan anneler de vardır, sıradan anneler de, rezil anneler de. Tüm anneleri bir saymak, en başta gerçekten değerli ve fedakar annelere haksızlıktır .
Erkekler arasında
kötülük ve namussuzluk ne kadar yaygınsa sizin aranızda da o kadar yaygın
sevgili kadınlar. Üzgünüm ama kendinizi göstermeye çalıştığınız kadar masum
değilsiniz. Temiz değilsiniz. Ezilenleriniz
var, doğru, ama ezenleriniz de hiç az değil. Zaten ezilmek bu ülkenin genci
yaşlısı her kesimi için kaçınılmaz bir yaşam şartı. Sadece sizin başınızdaki
bir bela değil anlayacağınız. Shakespeare "olmak ya da olmamak, işte bütün mesele" demişti, TR'de bu "ezmek ya da ezilmek, işte bütün mesele" olarak işliyor.
James Northcote, "Jael slaying Sisera" |
“Ben kadınım, ben bayanım, benimle böyle konuşamazsın”
diye bir söylem var mesela. Ne demek o? Kadın olduğun için niye bir erkeğe
olandan daha kibar davranmak zorunda olayım ki?
Erkeğe hakaret ettiğinde suçun cezası neyse, kadında da aynısı olmalı. Eşitlik
olmalı. Erkeğe tecavüzle kadına tecavüz yine aynı ceza hükmüne bağlanmalı. Tıpkı ırkçılar ya da dinciler gibi hiçbir
çaba sarfetmeden doğuştan sahip olduğunuz bir özellik için niye saygı
dileniyorsunuz? Tekrarlıyorum, eşitlik için mücadele etmenin yolu, hakkı
yenmiş bir insanın mücadelesidir. İnsan hakları mücadelesidir.
Hukuk dediğin dayak yiyen kadına nasıl yaklaşıyorsa dayak yiyen çocuğa, yaşlıya, ya da erkeğe de aynı şekilde yaklaşmalı. Herkese ayrı hukuk ve duyarlılık yaratmaya ne gerek var? Çocuğa ayrı, kadına ayrı, yaşlıya ayrı, erkeğe ayrı, böyle yaklaşım mı olur?
Mesela hayatı yemek/televizyon/dedikodu üzerine sıkışmış bir kadının neresi saygıdeğer olacak yahu? Canını dişine takmış ailesini geçindirmeye çalışan bir adam çok daha saygıdeğer değil midir? Aslında erkekler mecburiyetten kendilerini geliştirmek için yırtınıyorlar. Yaşam onları çaba göstermek için zorluyor. Bu da daha fazla gelişmelerini sağlıyor. Kadınların üzerinde bu baskı daha az. Bir koca bulup rahat etme derdinde olanların sayısı hiç az değil, yalan mı?
Cersei, "Game of Thrones" karakteri |
Bıkmadan tekrar edeceğim. Esas olan insan ve yaşam hakkıdır. Doğru dürüst tatbik edersen kadına da çocuğa da erkeğe de yaşlıya da yeter. Böyle ona buna özel hassasiyetler ortaya çıkıyorsa senin memleketindeki hukuksuzluğu gösterir. Denilebilir ki biz kadın hakları diyerek zaten eşitliği amaçlıyoruz, öyle kalmıyor işte, mesela geçenlerde bir haber vardı, taciz olaylarında kadının beyanatının doğru kabul edilmesini savunuyordu. Duyduğum en büyük saçmalık! Böyle bir silah toplumun hiçbir kesimine verilemez. Dolayısıyla bu feminizm gibi hareketler eşitliği yakalasa da orada durmaz, mutlaka bir noktada karşı tarafın üstüne çıkmaya, imtiyaz edinmeye çalışacaktır. Tıpkı İslamcıların tüm okulları imam hatibe dönüştürene kadar durmayacağı gibi. Bahaneleri bitmez.
Bu duyarlılık tiyatrosu gülünç sahnelere de zemin hazırlıyor. Adam arabanın şoför koltuğundan iniyor, gidip kadının kapısını açıyor :) Ne kadar lüzumsuz ve absürd bir hareket! İşin kötüsü bu aptalı gören diğer kadınlar da aynı davranışı beklemeye başlıyor ve bunu bir kadına saygı olarak değerlendiriyorlar. Sen yapmazsan öküz sınıfına giriyorsun :) Buyrun buradan yakın bakalım! Zamanla ne oluyor biliyor musunuz? Bu kadın hakları hareketi bunun gibi içi boşaltılmış soytarılıklardan ibaret hale gelirken esas haksızlıklar aynen devam ediyor. Kof kutlamalar ve el değiştiren ölü çiçekler, böyle mi çözülecek haykırdığınız eşitsizlik?
Walter Molino, (1958). |
AKP’yi canavar gösterip kendini çağdaş sayan laik kitleyi
düşünsenize. Evet AKP örgütü bir ortaçağ zihniyeti, tutulacak yeri yok, ama laik kitle ondan sadece
birkaç tık medeni, fırsatını buldu mu onların da çoğu sülalesini oraya buraya
yerleştirecek, tanıdık şirketlere ihaleler gidecek, kendi adamlarını gözü kapalı koruyacaklar. Ha bunlardan daha iyi yönetirler
çünkü daha eğitimli ve görgülüler ama pek çok patoloji yine devam edecektir. Kendimizi
kandırmayalım.
Rubens, "Samson and Delilah" |
Biliyor musunuz, sıkıldım artık sürekli bir duyarlılık odağı
bulup oraya yoğunlaşılmasından ve herkesin kendi vicdanını o kirli suda yıkamasından.
Yok ezilen Kürtler, yok cefakar kadınımız, yok küçük esnafın vefakarlığı, yok
öğretmenlerin kutsallığı, yok işçilerin fakir ama ahlaklı oluşu. Yığınla var bu içi boş söylemlerden.
Hayır efendim bu ülkede Kürtlerin birbirine yaptığı eziyet
devletin baskısından daha fazla. Hayır efendim cefakar falan değil
kadınlarımızın çoğu, erkeğimizden çok da bir farkları yok. Hayır efendim küçük
esnaf diye idealize etmeye çalıştığınız insanların çoğu Nubar Terziyan yüzlü
iyi kalpli insanlar değil, içlerinde yığınla kaba saba kazıkçı tip var. Onları
zengin edeceğime temiz temiz marketten alırım. Hayır efendim öğretmenlerin çoğu
ya etliye sütlüye karışmadan saatini doldurup giden ya öğretme yeteneği olmayan
ya bilgisi yetersiz olan ya da daha kötüsü kendi komplekslerini kusan tipler. Çoğu
öğretmen işini iyi yapan bir insana duyulacak saygıdan fazlasını hak etmiyor. O
da iyi yapıyorsa. Hayır efendim her emekçi sadece fakir olduğu için haklı ve iyi değildir, onların da içinde eline fırsat geçse her türlü pisliği yapacak yığınla insan var.
Diyeceğim o ki bu ezbere söylemler kalıplaşıyor,
klişeleşiyor ve "dokunulmazlıklara" dönüşüyor. Sonra yığınla namussuz bunların arkasına
saklanıyor. Oysa adil ve medeni bir toplum olduğunuzda suni saygınlıklar
yaratmanıza gerek kalmaz. Herkes birbirini kalıplar/klişeler üzerinden değil, ortaya
koyduğu davranış ve işler üzerinden reel olarak kişi bazlı değerlendirir. Kadınlar da buna dahildir.
Bu konularda cesurca düşündüğünü yazabilecek kaç insan kaldı
TR’de bilmiyorum ama ben içimde biriktirmemeye kararlıyım. Yanıldığım noktalar da olabilir ama gerek blog gerek
kitaplar yoluyla hepsini suratınıza suratınıza yazmaya devam edeceğim. İster "bir delinin hatıra defteri" deyin ister "bir sosyopatın sorgulamaları".
(Not: Bu yazıdaki tespitler geneli ifade eder, yoksa her kesim, toplum ve meslek grubunun değerli olanları vardır ve onlar zaten konu dışıdır)
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.