Bir banka soygunuyla açılan film, çetenin acımasız şefleri Albay Graff (Mickey
Rourke) ile ters düşmesiyle farklı bir derinlik kazanarak ölümcül bir kovalamacaya dönüşüyor.
Yönetmen Geoff Murphy. Kadro sağlam. Ted
Levine, John Mc Ginley, Steve Buscemi, Dermot Mulroney. Ve Mickey Rourke. Bir kez daha karizması ve oyunculuğuyla
yıldızlaşıyor.
Açılışın “The Wild
Bunch” ile benzerliğini fark etmemek mümkün değil. Bugün Meksika’dan gelen insan seline karşı duvar örmeye çalışan Amerika’yı düşününce Rio
Bravo’yu geçip Meksika’ya kaçmaya çalışan Amerikalıları seyretmek ayrı bir güncel
ironi. Yine doğaüstü güçlere inanan, kemik falı bakan zenci karakterin isminin Lovecraft olması da sırıtmayan bir göndermeydi.
Sıkı bir kovboy filmi. Gerçekçi. Şiddet dozu yüksek.
Klişeleri kullanıyor ama kendine has bir tarzı ve özgünlüğü var. Bazı insan sıradan
bir konudan bile bahsetse kendini sıkmadan dinlettirir, “The Last Outlaw” da
kendini seyrettiren filmlerden.
“The Quick and the
Dead” gibi denemeler bu filmin yanında Mickey
Mouse çizgiromanı gibi kalıyor.
Hem Mickey Rourke
takipçisi hem de western seyircisi olarak beğendim. Unutulup gidecek “tek seyirlik” kovboy filmlerinden değil.
Yine bir alıntıyla bitirelim. Çete doğuya mı güneye mi
kaçmaları gerektiği yönünde tartışırken fikri sorulan Lovecraft’ın cevabı beklenmedik
hareketler yapmaları gerektiğini özetlemesi açısından önemliydi:
“I say it doesn’t make sense to go East, and thats why it
makes sense”
Bu içerik Kuzey Kalesi tarafından hazırlanmıştır.